BÜTÜN PLANLARI MUAZZAMDI, EVET…

15 Temmuz 2018 14:09 / 1771 kez okundu!

 

 

Senaryoda, memleketin dört bir yanında o çılgın meydanlara dökülüş de yok idi.

Kimsenin sokağa çıkmayı aklından geçirmeyeceğini, çıkanın da çevrili namlular karşısında pusacağını, çil yavrusu gibi dağılacağını varsaydılar.

Bu milletin, o gece öyle bir direnişe imza atacağını, ölüme koşacağını, darbecilere darbe yapacağını hesap edemediler.

Hayatında sokağa sigara izmariti atmak kadar dahi kanunsuzluk yapmamışken, o gece elinde baltayla sokağa çıkan emekli memur Asım abiyi,

Ayağında terlik, elinde sopayla koşarken ‘Sizden korkan sizin gibi olsun lan’ diye bağıran Hatice teyzeyi,

Bir, iki değil on binlerce "ölmeye gidiyorum, çocuklarım size emanet" mesajını,

Sebze tezgahlarından tanklara barikat yapan Manav Hüseyin`i,

Atatürk Havalimanı'na giderken darbeci askerlerin kullandığı tankın karşısına dikilen şehit ev hanımı Türkan Türkmen Tekin`i, 

Orhanlı Gişeleri'nde kendilerini engellemeye çalışan darbeci askerlerle göğüs göğüse çatışan Üniversite öğrencisi Mustafa Direkli`yi,

Köprü üstünde "Yürüyün arkadaşlar, yürüyün. Allah bizimle birlikte." diyerek bir sağa, bir sola koşan şehit Erol Olçok`u,

Garnizonların kapılarını iş makineleriyle kapatan belediye başkanlarını,

Toplamaya kıyamadığı buğdayları uçaklar kalkamasın diye ateşe veren köylüleri hesap edemediler.

Açıkçası, hiçbirimiz, hatta bu yeryüzünde hiç kimse ama hiç kimse öyle bir sahne hayal edememişti.

Yoksa planları fena değildi, evet…

 

****

BÜTÜN PLANLARI MUAZZAMDI, EVET…

15 Temmuz 2016 ile ilgili görsel sonucu

 

Uygulama aşamasındaki aksaklıklar darbenin oldukça iyi planlandığı gerçeğini örtmesin.


Köprüler, önemli geçiş noktaları tutulacak, Emniyet, Mit ve TRT gibi kurumlar ele geçirecek, Genelkurmay başkanı tutuklanacak, kaldığı otel basılarak Cumhurbaşkanı ele geçirilecek, tankları sokağa çıkarıp, jetleri havalandıracaklar filan. Evet, üç aşağı beş yukarı böyle oluyor bu işler. Bir darbe hiyerarşisi var. Kim nerede, ne görev yapacak hepsi en ince detayına kadar ayarlanmış. Neresinden bakarsanız bakın, bir kaç küçük detay hariç planları bildik darbe senaryolarına uyuyor.

 

Senaryoya uymayan şeylerden ilki; hani bu ülkede alışılmış, her darbede şapkasını alıp giden, direnmeyi akıllarının ucundan bile geçirmeden teslim olan siyasetçilere, başbakanlara ya? Kaldığı otel, gittiği havalimanları bombalanırken kafa tutan, meydana dikilen, İstanbul`a yolculuğu göze alan ve hemen halka ilk seslenişinde darbecilerden bunlardan bir bok olmaz der gibi "Bunlar darbe filan yapamaz ya" diye söz eden, "Gerekirse öleceğim, orada olacağım" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın zapt edilemez deliliği, tarif edilemez yiğitliği idi senaryoya uymayan. Yoksa planları fena değildi, evet.

15 Temmuz 2016 ile ilgili görsel sonucu

Devlet de boş durmadı.


Darbenin istihbaratı gelince, TSK ve MİT’te, yapay bir hareketlilik organize etti.


Basit bir dedikodu yaydılar.


Bu sızıntı, darbecilerin komuta merkezinde paniğe neden oldu.


Devlet amacına ulaştı, 03.00’da yapılması planlanan darbe erkene alındı.


En kritik hamle buydu.

 

Senaryoda, memleketin dört bir yanında o çılgın meydanlara dökülüş de yok idi.


Kimsenin sokağa çıkmayı aklından geçirmeyeceğini, çıkanın da çevrili namlular karşısında pusacağını, çil yavrusu gibi dağılacağını varsaydılar.


Bu milletin, o gece öyle bir direnişe imza atacağını, ölüme koşacağını, darbecilere darbe yapacağını hesap edemediler.

 

Hayatında sokağa sigara izmariti atmak kadar dahi kanunsuzluk yapmamışken, o gece elinde baltayla sokağa çıkan emekli memur Asım abiyi,


Ayağında terlik, elinde sopayla koşarken ‘Sizden korkan sizin gibi olsun lan’ diye bağıran Hatice teyzeyi,


Bir, iki değil on binlerce "ölmeye gidiyorum, çocuklarım size emanet" mesajını,


Sebze tezgahlarından tanklara barikat yapan Manav Hüseyin`i,


Atatürk Havalimanı'na giderken darbeci askerlerin kullandığı tankın karşısına dikilen şehit ev hanımı Türkan Türkmen Tekin`i, 

 

Orhanlı Gişeleri'nde kendilerini engellemeye çalışan darbeci askerlerle göğüs göğüse çatışan Üniversite öğrencisi Mustafa Direkli`yi,

erol olçok ile ilgili görsel sonucu

Köprü üstünde "Yürüyün arkadaşlar, yürüyün. Allah bizimle birlikte." diyerek bir sağa, bir sola koşan şehit Erol Olçok`u,


Garnizonların kapılarını iş makineleriyle kapatan belediye başkanlarını,


Toplamaya kıyamadığı buğdayları uçaklar kalkamasın diye ateşe veren köylüleri hesap edemediler.


Açıkçası, hiçbirimiz, hatta bu yeryüzünde hiç kimse ama hiç kimse öyle bir sahne hayal edememişti.


Yoksa planları fena değildi, evet…15 Temmuz 2016 ile ilgili görsel sonucu

 

"..Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
Bunun için ölüme bir atılış gerekir.
Atıldıktan sonra bir daha dönmemektir..."

 

Aynen şiirdeki gibi, aynen şiir gibi "...Semih Terzi vatan hainidir, isyancıdır. Onu, karargâha girmeden öldür! Bunun sonunda şehadet var. Hakkını helal et..." diyen komutanına "Baş üstüne komutanım" diyen Ömer`i hesaba katamadılar.


Anadolu'nun şimdi peygambere komşu olan çocukları, o gece muazzam bir destan yazdılar.

 

O uzun gecenin sonunda, sadece bu devletin istikbalini değil bütün Doğu`yu, Müslüman, mazlum coğrafyanın kaderini kurtardılar.

 

Trabzon, Adana, Konya`da bir saat içinde sokağa inip, çatışan yüz binlerce insanı, hükümetle araları limoni denilirken Diyarbakır`da, Van`da, Batman`da, Urfa`da alanları işgal ederek devletine sahip çıkan, sabah namazlarını valilik binası önünde kılan Kürtleri hesap edemediler.


Yoksa planları fena değildi, evet...

 

Tanklar tarafından defalarca esir alınmış bu ülkede o gece “Tutun lan, tank kaçıyor!” gibi enteresan bir çok cümle girdi hayatımıza ve 250 şehit, 2 bin 193 gazi, Türkiye’nin her yanında çıplak ellerle o tankların karşısına dikilen bu milletten çıktı ve o gece anladık ki bu millet birlik ve beraberliğe ama daha da önemlisi bu millet birlikte karşı koymaya bir kez hep birlikte "Yeter ulan, buraya kadar!" demeye hasret ve o gece o destan da bu hasretlikten çıktı zaten.

 

"Bu yolda herkes bir, ey delikanlı! / Diriler şerefli, ölüler şanlı. / Yurt için dövüşen başı dumanlı, / Her zaman bu sandan, o sana gider…"

 

Sesler görüntülere, insanlar çığlıklara, selalar “Allahuekber” nidalarına karıştı, 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece bir destan yazıldı Türkiye sokaklarında. Külliye önünde, F16 ile vurulan şehit Özgür Gencer`in ısrarla ayağa kalkmaya çalışması, düşüp kalkması, tekrar kalkmaya çalışması idi direnişin fotoğrafı. 

15 temmuz özgür gencer ile ilgili görsel sonucu

İyiler, kötüleri yendi: Millet, darbecileri püskürttü.


Bundan önce yaşanan hiçbir siyasi çatışma ve ideolojik mücadelede fotoğraf, 15 Temmuz Cuma gecesindeki kadar net ve berrak olmamıştı:


O gece, İşgalciler, darbeciler, emperyalistler, şeytanın çocukları, şeref yoksunları bir tarafta;


Vatandaş, millet, vatan, din, hak ve hakikat sevdalıları, darbe karşıtları, demokrasi yanlıları, özgürlükçüler diğer tarafta…

 

"....Tarihin dilinden düşmez bu destan / Nehirler gazidir, dağlar kahraman / Her taşı bir yakut olan bu vatan / Can verme sırrına ERENlerindir..."

 

O gece kefeni yırttı bu millet!


İki milyon kilometrekarelik imparatorluktan 780 bin kilometrekarelik bir vatana düşürdükleri bu millet 15 Temmuz gecesi Türkü, Kürdü, Lazı, Arabı, Sünnisi, Alevisiyle kanının son damlasına kadar vatanını koruyacak azim ve kararlılıkta olduğunu dünyaya gösterdi. O gece siyaset tarihi yazarları “Fransız devrimi” parantezini kapatarak “Türkiye Devrimi” evresini başlattı.

 

O gece millet dedi ki: Görüntünün olası içeriği: 1 kişi


Buraya kadardı, biz sizin boyunduruğunuza girmeyiz.


Siz de bize hainlik etmekte geri durmayacaksınız.


Bundan sonra da bizimle sürekli savaş içinde olacaksınız.


Mutlak hukuksuzlukla bize dair her şeye kast ediyorsunuz, çıldırmış gibi saldırıyorsunuz.


Sizin bloğunuz, paktınız, jeopolitik stratejileriniz size, bizimkiler bize!


"Ey darbeciler!" dedi millet.


Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize!

 

Yeni devleti de bu son fotoğraftan okuyarak ve tutarak ikame etmeli.

 

Hiç bitmeyecek sandığımız o gecenin üzerinden iki yıl geçti...


Bu tarihsel destan hakkında çok yazdım, yaşadıkça da bir borç bilip yazmaya devam edeceğim.

 

Yok, inanın şiirde durduğu kadar kolay durmuyor hayatta “Felek her türlü esbâb-i cefasın toplasın gelsin dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten!” dizeleri.


Çok kolay işler değil. O gece "Ben buraya ölmeye geldim" diye bağıranları getirin gözlerinizin önüne...


Kolay değil ama haklarını verelim HELAL OLSUN!

 

Selam olsun bu destanı yazanlara...

 

Mehmet ÇEK

15.07.2018

 

 

 

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.