GEZGÝNÝN GÜNCESÝ: Lübnan gezisi

07 Nisan 2013 20:15 / 2686 kez okundu!

 


“Çok gezen mi bilir, çok okuyan mý?” Klasik bir soru, cevabý kiþiye göre deðiþebilir ancak bence yanýtý “okuyan gezgin bilir” olmalý. Düþ kozasýndan çýkan kitaplar hayatýmýzý deðiþtiriyor, ancak sadece okumak yetmiyor. Erteli kelimelerin döngüsünden sýyrýlýp, öðrendiklerimizi yaþamamýz da gerekiyor. Hayallerin masumluðuyla benliði saran uzaklarý görmek için tutunup gökyüzüne yollara düþmek.

Ýliklere dokunan köþe bucak gezerek çoðalmalar anaç güncelerde. Ýnsanlarla tanýþýp, güzelliðin tadýný çýkarýp, gittiðimiz yerlerin sokaklarýnda yürümek, yemeklerini yemek. Günlük hayatýn güvenli bölgesinden çýkýp, yeni olasýlýklara doðru yolculuða çýkmak. Yeni görülecek yerlerde nefes almak, her defasýnda içimizdeki çocuðu uyandýrýp, baþka yaþam þekillerine göz atmak. Zemheri yorgunu uslanmaz düþlerin peþinden hemen yollara düþmek. Neylerin ve nasýllarýn sorulduðu her yere gitmek.

(Fotoðraflar için týklayýn)



Dünyayý algýlamak için biraz daha büyümek amacýyla 28 Mart 2013 tarihinde Ýstanbul’dan uçakla Beyrut’a geldik. Lübnan’ýn baþkenti ve ayný zamanda en büyük kenti olan Beyrut, Akdeniz kýyýsýnda yer alýyor. Tipik Akdeniz iklimi var. Ülkenin en büyük limaný olmasý nedeniyle de çok büyük bir hýzla geliþmiþ. Beyrut hem Arap hem de Batý dünyasýndan pek çok turist için gidilmesi gereken yerlerden biri. “Ortadoðu’nun Paris’i” olarak adlandýrýlan Beyrut, modern binalarýn yaný sýra Arap tarzý Osmanlý dönemine ait yapýlarýyla da görülmeye deðer.

2006 World Best Awards’da dünyadaki en iyi 9. þehir olarak sýralanmýþ. Ýngiliz The Guardian gazetesi de Beyrut’u 2008 yýlýnda görülmesi gereken 10 þehir listesinde önermiþ. The New York Times ise 2009 yýlýnda gidilmesi gereken 44 yer isimli listesinde Beyrut’a yer vermiþ. “Tarihten modaya kadar pek çok konuda alternatif sunan bir dünya þehrine gitmemek-görmemek olmaz” düþüncesiyle doðu kültürünü yerinde gezip görelim deyip, biz de düþtük yollara…



Lübnan nüfusu 4 milyon 500 bin kiþi. Beyrut ise 1 milyon 500 bin kiþiyi barýndýrýyor. Lübnan’da 1970’lerden sonra baþlayan toplumsal, siyasal karýþýklýklar yüzünden patlayan iç savaþ 1975 ile 1990 yýllarý arasýnda sürmüþ, büyük tahribat yaþanmýþ. O nedenle de ülke nüfusu kadar Lübnan’lý yurtlarýný terk ederek, baþka ülkelerde yaþamayý tercih etmiþler.

Savaþýn ardýndan Beyrut’ta büyük bir yenilenmeye gidilmiþ. Tarihi þehir merkezi, marina ile gece hayatýnýn olduðu mekanlar aslýna sadýk kalýnarak yeniden inþa edilmiþ. Savaþ 1991 yýlýnda sona erdiðinde Beyrut harabeye dönüþmüþ, 150.000 Lübnan’lý ölmüþ. Kentin merkezi onarýlmasýna, maddi olarak biraz toparlanmasýna raðmen 12 Temmuz 2006 tarihinde baþlayan Ýsrail- Lübnan krizinde Ýsrail hava saldýrýlarý sýrasýnda Beyrut kenti, özelikle güney kýsmý aðýr hasar görmüþ. Günümüzde bombalan, kurþunlanan bazý binalar savaþ müzesi haline çevriliyor.



Ýç savaþtan önce Beyrut nüfusu içinde Hýristiyan ve Müslümanlarýn sayýsý eþitmiþ. Þimdi ise Müslümanlar çoðunlukta. Halkýn büyük çoðunluðunu oluþturan Araplar; Lübnanlýlarý, Filistinli mültecileri, Suriyelileri ve baþka göçmen Arap topluluklarýný da içinde barýndýrmakta. En büyük ve tek azýnlýk Hýristiyan Ermeniler. Eskiden Müslüman topluluðun çoðu Sünni iken göçler sonucu Þiilerin sayýsý giderek artmýþ. Batý Beyrut’un bazý bölümlerinde küçük Dürzi topluluklarý da yaþamakta. Lübnan’da siyasi gelenek gereði Cumhurbaþkaný Hýristiyan, Baþbakan Müslüman Sünni, Meclis baþkaný da Müslüman Þii’lerden seçiliyor.

Beyrut’un doðusunda Hýristiyanlar, batýsýnda ise Müslümanlar çoðunlukta. Beyrut, Osmanlý döneminde planlý bir geliþme göstermiþ. 1943 yýlýnda Lübnan baðýmsýzlýðýný kazandýktan sonra geliþigüzel, hýzlý, plansýz bir büyüme dönemine girmiþ.

Beyrut, 1950-1970 yýllarý arasý Ortadoðu’nun göz bebeðiymiþ. Lübnan’ýn serbest ekonomi ve döviz sistemi, altýn esasýna dayalý istikrarlý parasý, banka hesaplarýnýn gizliliðini saðlayan kanunlarý, çekici banka faizleri Beyrut’u Arap zenginlerinin bankacýlýk merkezi haline getirmiþ. Beyrut’ta 85 adet birbirinden farklý banka mevcut. Dolayýsýyla Beyrut ayný zamanda kara para aklama merkezi haline dönüþmüþ.



Beyrut’taki Amerikan Üniversitesi, Saint Josefh Üniversitesi ve Beyrut Arap Üniversitesi Arap ülkelerinden pek çok öðrenciyi Beyrut’a çeken önemli bir etken olmuþ.

Beyrut havalimanýndan hareketle panoramik turla gezimize baþladýk. Kýsa bir gezi sonrasý birbirinden þýk kafeler, restoranlar ve ünlü markalar ile Paris sokaklarýný hatýrlatan Solidere’ye gittik. Bu bölgede inþa, onarým, düzenleme ve güzelleþtirme çalýþmalarýný üstlenen firma olan Solidere bölgeye güncel ismini vermiþ. Yenileme çalýþmalarý esnasýnda Roma dönemine ait çeþitli eserler bulunmuþ, modern þehir yapýsý içinde buluntular ziyarete açýlmýþ.

Yürüyerek gezdiðimiz bu bölgede, saat kulesi ile meþhur Nejmeh Meydaný, meydanda yer alan tarihi Ortodoks kilisesi, tarihi Roma Hamamý kalýntýlarý, Osmanlý döneminde kýþla olarak inþa edilen ve günümüzde Baþbakanlýk ve Parlamento olarak görev yapan binalarý, Birleþmiþ Milletler Binasý gördük. Lübnan’ýn yeniden yapýlanmasýnda önemli rol oynayan eski Baþbakan Refik Hariri’nin mezarý ve Mohamed El-Amin camisini de gezdik.

Jeita – Harissa- Byblos

Jeita – Harissa- Byblos turu ikinci günümüzün gezi kapsamýndaydý. Beyrut’a yaklaþýk 20 km mesafede Lübnan daðlarýnýn eteklerinde, Köpek nehrinin ve vadisinin kenarýnda yer alan Jeita maðaralarýna doðru sabahleyin yola koyulduk.



Karstik oluþumlar ile þekillenmiþ Jeita’da, yukarý ve aþaðý olmak üzere 2 adet maðara bulunmakta. Ziyaretimize araç park alanýndan yukarý maðaraya teleferik çýkýþý ile baþladýk. Yukarý maðara 1958 yýlýnda keþfedilmiþ olup 2200 metre uzunluða sahip, 750 metrelik bölümü yürüyüþ yolu ile ziyaretçilere açýk. Maðarada sarkýt ve dikitler muhteþem. Ýnatla, direnerek 100 yýlda 1 cm civarýnda gerçekleþen sarkýt ve dikitler ile diðer oluþumlar on binlerce yýlýn eseri. Tüm seyyahlarýmýzýn dilleri lal kesildi. Sabýr biçmiþ tortu alaný maðarada þaþýrýp kaldýk. Maðara ile ilgili bilgiler ve görüntüler için www.jeitagrotto.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Zira maðara içinde fotoðraf çekimine izin vermiyorlar. Aþaðý maðara ise tarih öncesi dönemlerde insanlarý barýndýrmýþ olmasýna karþýn yeniden keþfedilmesi 1836 yýlýna dayanýyor. Aþaðý maðara içindeki gezi elektrikli motorlu tekneler ile yapýlmakta. Maðaralardan geri aþaðýya mini tren ile inerek araçla dini yönü aðýrlýkta olan Harissa’ya hareket ettik. Yaklaþýk 15-20 dakikalýk yolculuk ile aracýmýz Beyrut’un komþusu sayfiye þehri Jounieh’ye vardý. Buradan da yaklaþýk 650 metre yükseklikte yer alan Harissa’ya çýktýk. Tepede 1908 yýlýnda küçük bir kilise üzerine monte edilen 15 ton aðýrlýðýndaki Meryem Ana heykelini gördük. Heykelin arkasýnda yer alan büyük katedral dýþarýdan sedir aðacý, içeriden Fenike gemisi görüntüsü veren, yarýþma sonucu seçilen mimarisi ile etkileyici bir yapý. Teleferikle Harissa’ya çýkýþ ve iniþ sýrasýnda tüm þehri izlemek nasýl kocaman bir kalp çarpýntýsý hediye ediyor yüreðimize anlatmak çok zor.



Jounieh’den yaklaþýk 20 dakika süren 18 km bir yolculuk ile deniz kýyýsýnda yer alan Finike liman þehri Byblos’a geldik. Þehrin tarihçesi kesin olarak bilinmemekle birlikte; 7000 yýl öncesine kadar uzanmakta olduðu tahmin edilmekteymiþ. Büyük bir ticaret limaný olan Byblos zamanýnda antik Mýsýr ile geliþmiþ olan ticari ve kültürel iliþkileri nedeniyle bölgede papirus ticaretine hakim bir kent olmuþ. Bu nedenle de þehre Yunanca'da Papirus anlamýna gelen Byblos adýný da yine Yunanlýlar vermiþ. Bugünkü modern Latin, Arap, Yunan alfabesinin temeli olan ilk lineer alfabeyi de bulanlar Finikeliler olmuþ, alfabe ile ilgili en eski eser ise Byblos'da bulunmuþ. Tarihi mekanlarý gezerken anlýyoruz ki; antik düþünce, klasik güzellik ile kýþkýrtýlan muhayyile, arkeolojiyi tarihin salt bir coðrafi kazýsý olarak algýlanmaktan çýkarýp, bugünün kavranmasýna yönelik bellek kazýsý haline dönüþtürüyor.


Baalbeck- Anjar-Ksara

Üçüncü günümüze Beyrut’a yaklaþýk 90 km mesafede Lübnan daðlarýnýn arkasýndaki Bekaa vadisi üzerinde yer alan ve tarihçesi 9000 yýl öncesine dayanan Baalbeck þehrine hareketle baþladýk. Heliopolis olarak da bilinen Baalbeck, Roma Ýmparatoru Constantin’in 4. yüzyýlda Hýristiyanlýðý kabulüne kadar olan dönemde altýn dönemini yaþayarak imparatorluðun gücünü ve ihtiþamýný göstermek adýna baþkent Roma’dan sonra inþa ettiði en büyük çok tanrýlý dini merkez.

Ýçerisinde Venüs, Jüpiter ve Bacchus adýna adanmýþ 3 tapýnak bulunuyor. Bacchus tapýnaðý dünyada günümüze kadar en iyi korunmuþ Roma tapýnaðý. Jüpiter tapýnaðý ne yazýk ki zaman içerisinde harap olmuþ ve toplam Corinthian tarzý 54 sütun üzerine kurulmuþ olan tapýnaktan günümüze kadar sadece 6 tane sütunu ayakta kalmýþ. Tapýnaðýn 8 adet sütunu ise Bizans Ýmparatoru Justinian’ýn emri ile 532-537 yýllarý arasýnda inþasý tamamlanan Ýstanbul’daki Ayasofya Kilisesinin yapýmýnda kullanýlmýþ.



Þehirde ilk arkeolojik kazýlar 1898 yýlýnda Osmanlý'nýn izni ile Alman Kayzeri 2. Wilhem zamanýnda baþlamýþ. Buradaki gezi sonrasýnda doðal maðaralarda yer alan þarap mahzenleri ile ünlü Ksara Þatosu’na geçtik. Günümüzde hala kullanýmda olan maðaralarý gezdikten sonra 1857 yýlýndan beri ürettikleri þaraplardan tatma ve satýn alma imkanýmýz oldu.

Bekaa vadisi üzerinde yolculuðumuzu sürdürerek Anjar kasabasýna geliyoruz. Günümüzde Ermeni diasporasýnýn yaþadýðý kasaba, 8. yüzyýlda Emevi Halifesi Al-Walid ibn Abdel Malek tarafýndan yaptýrýlan ve Lübnan topraklarýnda bulunan yegane Emevi eseri olan antik þehir. Merkezi Þam olan Emeviler, bu þehri yazlýk saray þehri olarak kurmuþlar. Þehir tüm ülkede sahilde yer almayan tek ticaret þehri olmakla beraber, doðu-batý ve kuzey-güney yönlerinde merkezi bir konumdadýr.



Gezgine gezinin öðrettikleri:

Giz muskasý tarihi þehirlerin kiminin kumlar örtmüþ üstünü, rüzgârlarýn getirdiði, yaðmurlar yaðmýþ topraðýnda otlar bitmiþ, cansýz yatmýþ orada, mücevherleri için mezarlarý açýlan kent sakinleri. Uzun bir yoldu koyulduðumuz, üç beþ adým gezgini olarak aklým þimdi karmakarýþýk. Yürek bitkin. “Divânelerin hemdemi divâne gerektir”. Masallar, efsaneler, mitolojik bilgiler, hayaller iþte hepsi bu yeryüzü cennetinde. Aradýðýmýz umut, imge ile gerçek sadece gezide aynýlaþýyor. Eski ötekinin yerine, yeni ötekiler yerleþiyor. Gelenek, geçmiþ bir daha, bir daha icat ediliyor. Kentler taklidi olduðu þeylerin “hali ve vakti” ile bezenmiþ esaretleri. Zaman kasnaðýndan geçen ihmal edilmiþ geçmiþ ile imal edilmiþ naylon, marley ve kaplama plastiðiyle inþa edilmiþ bugünün kent kültür estetiði ise her yerde, beynin ayracýnda kurgulanmýþ yolculuklarda, eðer sen gidersen...


Av. Dr. Bülent TOKUÇOÐLU

03.04.2013

Son Güncelleme Tarihi: 14 Nisan 2013 16:31

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.