Ev Korkusu - Emel Kayın

23 Aralık 2008 14:31 / 2191 kez okundu!

 

Evden korkuyordum. Ev de benden korkuyordu. İkimiz de birbirimize yabancıydık. Birlikte yarattığımız bir düzen yoktu. Hatırlayabileceğimiz bir anı yoktu. Paylaştığımız bir kaygı yoktu. Ortaklaşa tasarladığımız bir gelecek yoktu.

Evden korkuyordum. Ev de benden korkuyordu. İkimiz de birbirimize yabancıydık. Birlikte yarattığımız bir düzen yoktu. Hatırlayabileceğimiz bir anı yoktu. Paylaştığımız bir kaygı yoktu. Ortaklaşa tasarladığımız bir gelecek yoktu. Ben ev için, bilinmez bir kalabalıktım. Ev de benim için, bilinmez bir boşluktu.
Evden korkuyordum. Beni içine hapsedebilirdi. Yapayalnız bırakabilirdi. Sonsuz derinliklerinde yitirebilir, boğabilirdi. Kendime bile yabancılaştırabilirdi. Çığlık çığlık bağırtabilir, ağlatabilirdi. En gizli sırlarımı öğrenebilirdi. Çeşit çeşit yollarla canımı acıtabilirdi. Biliyordum; başka evler de tanımıştım.
Evlerimden biri öyle büyüktü ki, dünyanın ne kadar geniş, içinde kaybolunacak bir yer olduğunu ben orada anlamıştım. Evin sayısız odası, sayısız odasının birbirine açılan sayısız kapısı, kapıların ardında da sayısız eşya, renk ve ışıltı vardı. O odadan o odaya bir türlü durdurmayı başaramadığım sonsuz bir yolculuğu yaşamak zorunda olmaktan, ancak evin bir duvarını yıkmaya cesaret edebildiğimde kurtulmuştum.
Evlerimden bir diğeri, öyle küçüktü ki, dünyanın ne kadar sınırlı, içinde boğulunacak bir yer olduğunu ben orada anlamıştım. Evin tek bir odası, tek bir odasının içinde sayısız bölüntüsü, bölüntülerin içinde de sayısız nesne vardı. O duvardan o duvara, o nesneden o nesneye çarparak bir türlü durdurmayı başaramadığım sonsuz bir boğulmuşluğu yaşamak zorunda olmaktan, ancak evin bir duvarını yıkmaya cesaret edebildiğimde kurtulmuştum.
Evlerimden biri öyle ışıklıydı ki, dünyanın ne kadar yalan, içinde yorgun düşülecek bir yer olduğunu ben orada anlamıştım. Evin sayısız penceresi, ışık bacası, lambası ve onların yansımalarını aralıksız çoğaltıp duran sayısız aynası vardı. O aynadan o aynaya değişip duran görüntüleri yakalamaya çalışarak bir türlü durdurmayı başaramadığım sonsuz bir koşturmayı yaşamak zorunda olmaktan, ancak evin bir duvarını yıkmaya cesaret edebildiğimde kurtulmuştum.
Evlerimden biri ise öyle karanlıktı ki, dünyanın ne kadar gizemli, içinde tedirginlik duyulacak bir yer olduğunu ben orada anlamıştım. Evin sayısız gölgesi, gölgeler uzadığında ortaya çıkan sayısız hayaleti, hayaletler ayaklandığında duyulan sayısız fısıltısı vardı. O fısıltıdan o fısıltıya kulak vererek, o kuytudan o kuytuya saklanarak bir türlü durdurmayı başaramadığım sonsuz bir kaygıyı yaşamak zorunda olmaktan, ancak evin bir duvarını yıkmaya cesaret edebildiğimde kurtulmuştum.
Evlerimden biri öyle gürültülüydü ki, dünyanın ne kadar boş konuşulan, içinde susulacak bir yer olduğunu ben orada anlamıştım. Evin sayısız donatısı, ortak boşluğu, her araçla her insanın sesini toplayıp birbirine katan tuhaf bir örüntüsü vardı. O köşeden o köşeye kaçarak bir türlü durdurmayı başaramadığım sonsuz bir uğultuyu yaşamak zorunda olmaktan, ancak evin bir duvarını yıkmaya cesaret edebildiğimde kurtulmuştum.
Evlerimden biri de öyle sessizdi ki, dünyanın ne kadar kimsesiz, içinde boşluk duygusuna düşülecek bir yer olduğunu ben orada anlamıştım. Evin ses geçirmeyen sayısız duvarı, penceresi, kapısı, onların ardında da derin, koyu bir suskunluğu vardı. O duvardan o duvara bir hayat sesi arayarak bir türlü durdurmayı başaramadığım sonsuz bir yalnızlığı yaşamak zorunda olmaktan, ancak evin bir duvarını yıkmaya cesaret edebildiğimde kurtulmuştum.
Büyük, küçük, ışıklı, karanlık, gürültülü, sessiz eski evlerim yüzünden, bu yeni evden korkuyordum. Üstelik ev de benden korkuyordu. Biliyordu ki, ona hiç düşünmeden vurabilirdim. Çeşit çeşit yollarla canını acıtabilirdim. Onu tanınmaz hale getirebilirdim. Yıkabilirdim. Yeniden inşa edebilirdim; ama artık o kendisi olmazdı ; ruhunu bir enkâzın tozları arasında yok olmaya da bırakabilirdim. Belki de korkmakta haklıydı.
Neden karşılıklı ve bu kadar derinden korkuyorduk? Neden hep yeniden başlamak gerekiyordu? Hep yeniden ve yıkarak başlamak zorunda kalmış olmaktan yorgundum. Yeniden başlamaktan korkuyordum. Evden korkuyordum; evlerden.
*Bu öykü TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ve Mimarlık Vakfı tarafından düzenlenen Mimarlık Öyküleri Yarışması’nda „Yayına Değer“ öyküler arasına seçilmiş ve bu kapsamda hazırlanan kitapta yayımlanmıştır.

(Kaynak: Emel Kayın, „Ev Korkusu“, Mimarlık Öyküleri Yarışması-1, TMMOB İstanbul Büyükkent Şubesi Yayını, İstanbul, 2008, s.200.)

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.