Cellatlar ve Doktorlar... Ahmet Altan

30 Ekim 2007 09:37 / 1659 kez okundu!

 

Biz, yani Sünni Türkler, kendimizi bu toprakların “efendisi” olarak görüyoruz, Sünni ya da Türk olmayanlar ise bizim “yanaşmalarımız”, onlar bir talepte bulunamazlar, bizimle “eşit” olmayı isteyemezler, bunu akıllarında

Cellatlar ve Doktorlar...

Bir meselenin birçok çözümü vardır.



Bir hastayı öldürebilirsiniz… Bu, bir çözümdür. Hastalık ortadan kalkar… Hasta da ortadan kalkar.



Bir hastayı iyileştirebilirsiniz… Bu da bir çözümdür… Hastalık ortadan kalkar… Hasta da iyileşir.



Birinci çözümü gerçekleştirene cellat…



İkincisini gerçekleştirene doktor derler.



Herkes, kendine, meşrebine, ruhuna, aklına, zekasına, çıkarına göre çözümler önerir.



Cellat için çözüm, hastanın ortadan kalkmasıdır.



Doktor için çözüm, hastalığın ortadan kalkmasıdır.



Siyasi sorunlarda da değişik çözümler vardır.



Orada da cellatların ve doktorların çözüm önerilerine rastlarsınız.



Eğer ülkenizde Kürt sorunu varsa, cellatlar için çözüm, Kürtleri bombalayarak, vurarak, öldürerek ortadan kaldırmaktır.



Sorunu ortadan kaldırırlar ama Kürtlerle birlikte Türkiye’yi de öldürürler.



Hasta, hastalıkla birlikte yok olur.



Doktorlar ise hastalığı yaratan nedeni ortadan kaldıran tedaviler uygularlar.



Bunun için de önce hastalığın kaynağını “teşhis” ederler.



Bugün, güneyimizde kurulan bir Kürt devletini jetlerle bombalayarak, açıkça söylenmese de, bu Kürt devletini yok ederek Türkiye’nin Kürt sorununu çözmek isteyenler var elbette.



Bütün bir toplumu kendileri gibi cellatlaştırmak istiyorlar.



Büyük bir Kürt düşmanlığı yayıyorlar.



PKK’nın o kanlı ve anlamsız saldırılarını “çözümleri”nin doğruluğuna kanıt olarak gösteriyorlar.



Unuttukları basit bir ayrıntı var yalnızca.



Daha önce o Kürt devleti orada yoktu.



PKK bile yoktu.



Ama Kürt sorunu durduğu yerde duruyordu.



Bombalama, öldürme, cezalandırma, idam, işkence… Hepsi denendi.



Sorun hiç kaybolmadı.



Bugün de bombalarla, jetlerle, savaşlarla sorun ortadan kalkmaz.



Sorun PKK değil çünkü, sorun Barzani de değil.



Hiç söylemek istemiyoruz, söyleyene de kızıyoruz ama sorun biziz.



Bizim düşünce biçimimiz.



Biz, yani Sünni Türkler, kendimizi bu toprakların “efendisi” olarak görüyoruz, Sünni ya da Türk olmayanlar ise bizim “yanaşmalarımız”, onlar bir talepte bulunamazlar, bizimle “eşit” olmayı isteyemezler, bunu akıllarından bile geçiremezler…



Bunu isterlerse onları cezalandırırız.



Hatta bazı Sünni Türkler, “biz”den daha fazla Sünni olmak isterlerse onları da cezalandırırız.



Dahası da var, bazı Sünni Türkler “biz”den daha fazla Türk olmak isterlerse onları da cezalandırırız.



Buranın efendileri “belli ölçüde” Sünni ve “belli ölçüde” Türk olan bizleriz.



Yakın geçmişe bir bakın…



Ermeniler, Aleviler, Kürtler, “fazla” Sünni olan dinciler, “fazla” Türk olan milliyetçiler hep cezalandırıldı.



Üstelik “yeteri kadar” Sünni, “yeteri kadar” Türk olanlar da eğer bu düzeni eleştirdilerse onlar da cezalandırıldılar.



Bana sorarsanız, buranın sorunu “efendiler” sorunudur.



Kendilerini kimseyle eşit kabul etmeyen, herkesin kendilerine benzemesini, kendileri gibi düşünmesini isteyen, kendilerine benzemeyen herkesten kuşkulanıp herkesi cezalandıran “efendiler.”



“Hastalıktan” nefret eden, hastalığı tedavi edecek bir bilgiye ve bilince sahip olmayan ve hastayı öldürmek isteyen efendiler.



“Bombalayalım, asalım, öldürelim” diyen cellat yöntemi.



Bir de “doktorların” yöntemi var elbette.



“Kimse efendi olmasın, herkes eşit olsun” diyen bir yöntem.



Hastayı öldürmeden hastalığı ortadan kaldıracak yöntem belki de budur.



Bunu hiç denemedik.



Çünkü “cellatlarımız”, “doktorları” da öldürmek istiyorlar.



Çoğunlukla öldürüyorlar da.



Ama hastalık orta yerde duruyor.



Cellatlar, bir hastalığı tedavi edemezler.



Onlar hastayı öldürürler.



Ve, bazen öldürmeye çalıştıkları” hastanın” kendileri olduğunu fark etmeden harekete geçerler.



Bu da intihar olur.



Bir cellada sorarsanız, “bunun bile iyi bir yöntem olabileceğini” söyler size.



Ama doktorlar buna karşı çıkar.



Çünkü onlar cellatları bile kurtarmak ister.



Onun için “durun” diyoruz zaten, “artık öldürmeyi değil yaşatmayı konuşun.”



Bu kadar ölüm yeter…



Kendi boynunuzu da kesecek baltayı indirmeden bir düşünün.



Bir yöntem daha var çünkü…



Tedavi yöntemi.



Bunun için de “teşhis” gerekiyor.



Ve, cellatlar teşhis koyamıyor.



Balta bilemekten teşhis koymaya vakitleri yok çünkü.





29 Ekim 2007, Pazartesi



ahmetaltan@gazetem.net

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.