1 Mayýs Dersleri

01 Mayýs 2012 00:59 / 1589 kez okundu!

 


Eski bir yazýma göz atýnca nerelerden geçtiðimizi, eskilerde 1 Mayýs yasaklarý adýna insanlara neler çektirildiðini bir daha anýmsadým. Ne kadar acý... Acýlarý çektirenler, çoktan kendi geçmiþlerine yeni senaryolarýný yazmýþlar bile ve o senaryolarda mutlaka kahramanlar ve üstelik muhakkak suçsuzlar. Yine de insan ufak ilerlemeler görmekten mutlu oluyor. Bardaðýn boþ tarafýna göz yummayalým ama dolu yanýný arada bir görmek iyi gelebilir herkese... Yoksa "huysuz ihtiyarlar" sözü bir bakarsýnýz pek yakýþmýþ üstümüze... 3'e bölünmüþ gibi dursa da, aldýrmayýn. Daha özgür, barýþçý bir dünya için, 1 Mayýs kutlu olsun!

-------------------------------------------------

2008 yýlýnda yine Ýstanbul aðlar, vali güler biçimde 1 Mayýs’ý “kutlamýþ” olduk. Tam bu noktada 1 Mayýs 1977, 1 Mayýs 1978’i anlattýðým, eleþtiri ve özeleþtiri içeren eski bir yazým ne yazýk ki hala güncel kalmýþ oldu. Dileyenler dönüp bir daha göz atabilir.

1 Mayýs 2008 Dersleri

Toplumsal taraflar her olayda yeniden saflarýný paylaþýrlar. Bir politik konuda, deðiþik tavýr alýþlar olur ve saflar deðiþir. Köklü deðiþimler ise büyük birikimlerin sonunda gerçekleþir. Bir cepheden ötekine geçiþler ya býçaðýn kemiðe dayanmasýyla ya da karþý cephenin büyük hatalarýyla gündeme gelebilir. 1 Mayýs ve Taksim gerginliðini, geliþmenin taraflarýný, bu açýdan sorgulamak ilginç olabilir.

Böylesi bir gerginliðe yol açmak elbette arzulanýr bir þey deðildir. Tüm dünya Türkiye’yi bugünkü görüntülerle algýlayacak. Algýnýn ne kadar etkili olduðunu ise, küreselleþmenin nimetlerini yaþarken ve ayný zamanda sorunlarýyla da boðuþan bir ülke olarak Türkiye kadar kim anlayabilir? Algý bazen her þey ise, bunu tüm taraflar bilmeli ve dikkate almalýydý. Hele borsasýnýn bir satýr düþmesine insanýnýn düþmesinden daha önem verdiði her halinden belli olan bir hükümet baþta ise…

Sendikalar gününü anlýyor ve iyi yorumluyor mu?

Küreselleþmeye ayak uyduramamýþ geride kalmýþ sendika olmak bugünün Türkiye’sinde epeyi terlemeyi gerektiriyor. Kötü olan ise kendileri terlerken, aidatlarýný topladýklarý iþçileri de terletmeleri… Kimisi bu paralarý toplayýp kötü televizyonculuk yapan faþizan kanallara yatýrýyor, kimisi bir partiye bel baðlýyor ama bu sefer o parti belgesiz biçimde birkaç milyon dolarý baþka bir ulusalcý kanala aktarýnca, Anayasa mahkemesi’nden ihtar alýyor. Kimileri de hükümetin üstenci, kötü 1 Mayýs politikasýna koyun figürü olarak dahil oluyor.

Yýlda bir 1 Mayýs kabadayýlýðýna çýkýp, bol keseden atýp, televizyona sýk sýk bu sayede çýkma hakkýný iyi deðerlendiren sendikacýlar ise, sonunda güvenlikli biçimde Taksim’deki heykele çelenk býrakmaya razý edildi. Ardýndan ondan da vazgeçildi. Sokak aralarýnda ise radikal bile olamayan kimi grupçuklar, çocuklara taþ attýrýp, ucuz kahramanlýklar yaptýrarak, militan bilinçlendirme operasyonu yapmýþ oldular. Günün züðürt tesellisi de kimsenin ölmemesi oldu.

Taksim Israrý

1 Mayýs 1977’nin ruhu bu meydanýn üstünde dolaþtýkça belli ki kimse rahat olamayacaktýr, bu açýk. Bu gerginliði toplumun gündeminden çýkarmanýn sorumlusu elbette en baþta hükümet idi. Üstelik bunu yapabilseydi, süreçten en çok nemalanacak olan da onlar olacaktý. Belki sýnýfsal tutumun da etkisiyle, akýl tutulmasý o saflarda etkinliðini sürdürdü.

Ýþçi kesiminin bütün yýl ve yýllar oturup, ardýndan bu konuyu çözmek üzere bir günlüðüne aktif görünmesi elbette kabul edilemez ama sendikalarýn ýsrarýný da anlamaya çalýþmak ve çözüm aramak bir siyaset ustalýðý gerektiriyordu. Ýki taraf da bu konuda sýnýfta kaldý.

Hem sendikalarýn hem hükümetin; kötü örgütlenme, beceriksiz taktikler sonucunda, haklý olduklarý bir konuda kendilerini haksýz konumlara götürmekte birbirleriyle yarýþtýðýný görmek acýydý.

En baþta sendikacýlarýn, sendikacýlýðý kof söylevcilik olmaktan çýkarmalarý, örneðin sivil itaatsizlik konusuna kafa yormalarý gerekiyordu. Ýþler bir günde çözülemeyeceðine göre bu konuda uzun erimli bir hazýrlýk yapýlmalýydý. Pasif direniþin aslýnda en etkin direniþ olmasý gibi konularda ise iyi danýþmanlýklara, tutarlý ve zeki politik önderliklere ihtiyaçlarý var.

Saksýlý, çiçekli bir pasif direniþ olmalýydý

Örneðin daha kalabalýk bir iþçi topluluðu, ellerinde birer saksý çiçek ile alana doðru yürüyebilirdi. Polis ile karþýlaþtýklarý yerde saksýlarý öne dizip yere uzanmak akýllýca olurdu, estetik olurdu, etkili olurdu. Saksý çiçeklerin arkasýnda yerlere uzanmýþ binlerce kiþiyi tek tek kaldýracak kadar polis bulunamaz. Bulunsa da bunu yapmaya giriþenler sevimsizliði ve kazanýrken kaybetmeyi göze almak zorundalar.

Böyle yapýlabilseydi, o günkü taktik savaþý polis ve hükümet kazanmýþ gibi görünse bile ertesi gün basýnda çýkacak özel (ellerinde saksýlar ve çiçeklerle yürüyen kalabalýk; kendileriyle polisler arasýna “barikat” olarak koyulmuþ çiçekli saksýlar; belki bunlarý ezerek geçen panzerler, polisler) fotoðraflarý görenler, kamu vicdanýnda zorbalýðý mutlaka mahkûm edeceklerdi. Soru þu: Sendikalarýmýz, Mahatma Gandhi ve felsefesini ne zaman keþfedecekler acaba?

Geriye kalýyor kitle gösterilerini daðýtma konusunda uzmanlýk geliþtiren polisin yöntemlerini boþa çýkarmak… Sendikalar açýsýndan polis köpeklerine karþý direnme, gaz bombalarýna karþý korunma yollarý geliþtirmeye yoðunlaþmak daha anlamlý olabilirdi. Bu konuda önlem almadan insanlarý bir yerlerde toplanmaya çaðýrmak ise en hafif deyimiyle beceriksizliktir, kýþkýrtmaya davetiye yazmaktýr.

Ortamý kaçma-kovalama ikilemine hapsetmek ise polisin çok istediði, aramadan bulduðu bir þey ve onlarýn en baþarýlý olduklarý alan. Hem pratik anlamda hem de medya yoluyla pasif kitleleri etkilemek anlamýnda, istedikleri ve baþardýklarý bir þey. Bu çýkmaza girildiði anda, aslýnda mücadeleyi taktik anlamda yitirmenin de baþlangýcý oluyor.

Küçük radikal sol grupçuklarýn bu tür kaçma – kovalamalarý devrim hazýrlýðý olarak görmesi ise anlaþýlabilir ama daha büyük siyaset yapmanýn yolu elbette bu deðildir.

Hükümete sorular

Gelelim hükümetin kriz yönetmedeki beceriksizliðine…

Bu nasýl bir hükümet ki, kendi ayaðýna kurþun sýkýyor? Kendisine oy vermiþ iþçi çoðunluðunun karþýsýna pervasýz biçimde konumluyor kendini?

Örneðin Ulusalcý cepheyi bölme fýrsatýný elleriyle ittiriyor… Tersine karþýsýndaki cepheyi büyütüyor, saðlamlaþtýrýyor… Toplumsal dengeleri kollayan, politik cepheleþmeleri milim milim gözleyen politik danýþmanlarý yok mu bu partinin? Aslýnda tüm milletvekilleri böylesi bir danýþmanlýk iþinin doðal aktörleri deðil midir? Onlarýn sesinin çýkmasýna izin veriliyor mu? Onlar korkmadan eleþtiri yapabiliyorlar mý? Yapýlan eleþtirilerin dikkate alýndýðýný görme fýrsatý veriliyor mu onlara? Kendi siyasi partisini tek adam tek parti mantýðýyla mý yönetiyor yoksa Baþbakan?

Ülkemizdeki, saðýyla soluyla herkesi saran otoriter zihniyet partilerin demokratik yönetilmesine ne denli izin veriyor? Sol parti hayal edenler bu zihniyeti eleþtirmeden, kendileri ve geçmiþleriyle hesaplaþmadan, toplumun binlerce yýllýk birikiminden, kültüründen en demokratik, hoþgörülü özel örnekleri ayýklayýp yeniden topluma sunma iþini yapmadan içleri rahat biçimde iþlerine dönebilirler mi? Entelektüellerimizin, toplumun bilinçaltýný deþmek, eleþtirmek konusunda içleri rahat mý? Toplumbilimciler, toplumsal psikoloji uzmanlarý bu konulara kafa yormayacaksa neye yoracak?

Bu nasýl bir hükümet baþarýsýdýr ki, iþçi ve emekçi taraftarlýðýyla ilgisi kalmamýþ birçok ismin, örgütün, gazetenin birden iþçi taraftarý gibi görünmelerini saðlamýþtýr? Kendi eliyle kendisini iþçi düþmaný cephenin baþ aktörü yaparken, aslýnda iþçilerden çoktan kopmuþ kimilerinin de kendilerini zahmetsizce barýþ güvercini olarak göstermelerine kapý açmýþtýr.

1 Mayýs’ta Cumhuriyet gazetesini okuyanlar, bir iþçi gazetesi aldýklarýný sanabilir… DSP baþkaný, genel merkezine hapsedilmiþ DÝSK baþkanýný ziyaret ederken bir iþçi partisinin, tutarlý bir sosyal demokrat partinin baþkaný havasýndaydý. Onun, AKP hükümetine karþý olduðunu varsaydýðý cepheyi, hükümetin kendi elleriyle kurduðunu, hükümet ne zaman fark edecek?

Taksim gerginliðini olabilecek en kötü biçimde çözmek bir baþarý mýdýr? Üstelik 1 Mayýs’ý emek ve dayanýþma günü ilan etmeyi, bunu yasallaþtýrmayý bile, attýðý yanlýþ adýmlarla gölgeleyen bir hükümet var karþýmýzda. Akýlcý bir çözümle, Taksim’i iþçilere ve 1 Mayýs’a açmayý en çok kimler istemezdi? Düþünülmeye deðer bir konu.

Ýþçileri Taksim’de görmeyi kimler istemez?

Ýþçilerin, emekçilerin, ilericilerin kitlesel bir partisinin olmadýðýný bilen ama olmasýný da istemeyenler. Mevcut partilerin çoðunun sermayenin bir partisi olduðu gerçeðini artýk saklayamayanlar… Ancak bunu da olabilecek en otoriter yollarla karþý tarafýn gözüne sokanlar, akýllý olmayan burjuvalar ve onlarýn akýlsýz temsilciliðine soyunanlar… Baþ ve ayak hesabýný yanlýþ yapanlar… Ya da yaptýðý doðru hesabý aklýnda tutamayýp, aðzýndan kaçýranlar… Geçmiþteki 1 Mayýs katliamlarýnda bir biçimde parmaðý olanlar… Derin devletin derinliðine temsilcileri… Emniyet gücü kökenli valiler, müdürler, polisler, bürokratlar, bakanlar, bakmayanlar…

Bunlarýn dýþýnda karþý çýkacak kim olabilirdi? Hükümet neyi karþýsýna aldýðýnýn neyi arkasýna aldýðýnýn da iyi hesabýný yapamadý. Ya da derin devletin gücü sanýldýðýndan da etkili ki, saf deðiþtirme, sýnýf atlama hesabýndaki hükümet partisi kapatýlmamak için, bir de iþçi yanlýsý damgasýný yememek için özel iþgüzarlýk içine girdi. Valinin iþgüzarlýðýný saymýyorum çünkü örnekleri epeyi fazlalaþtý. Onun güldüðü her yerde Ýstanbullu mutlaka aðlýyor çünkü.

Bugün Taksim, çiçekler, davullar zurnalar, serbest pankartlarla bir özgürlük ve dayanýþma meydaný olabilirdi. Hükümet yeni yasasýnýn, toplumdaki bir gerginliði kaldýrmýþ olmanýn zevkini yaþayabilir, ustalýklý politikasýnýn keyfini çýkarabilirdi. Tek olay çýkmadan, yürümek ve sesini duyurmak isteyen haklý bir topluluðun gerçek anlamda güvenliðini alarak, polislerin de görevini iyi tanýmlamýþ bir etkinlik kotarýlabilirdi.

Ergenekon yanlýlarý, ulusalcýlar sahte iþçi yanlýsý tavýrlarýyla ortada kalacaklar, hükümetin bu baþarýsýndan derin rahatsýzlýk duyacaklardý. Onlar sadece eleþtiri yapmak için yine bir yolunu bulacaklardý eminim ama geniþ kitleler de kafasý karýþmýþlýk yerine, demokratlýk ve özgürlükçülük konusunda bilinç geliþtirmiþ olacaklardý.

Bunlarýn hiç birisi olmadý. Olanlarý herkes biliyor.


Vali gülerken Ýstanbul aðladý

Özetle yine Ýstanbul aðlar, vali güler biçimde 1 Mayýs’ý “kutlamýþ” olduk. Tam bu noktada geçen yýl yazýlmýþ 1 Mayýs 1977, 1 Mayýs 1978’i anlattýðým, eleþtiri ve özeleþtiri içeren yazým ne yazýk ki hala güncel kalmýþ oldu. Dileyenler dönüp onu bir daha okuyabilir: 1 Mayýs, Toplumsal Akýl ve Nuhungemisi'nin Tanýklýklarý

Özgürlüðü yaþamanýn da, yaþatmanýn da kolay olmadýðýný, gelecekte de olmayacaðýný bilmek insaný hüzünlü kýlýyor. Aktarýlmýþ deneyimler, yapýlmýþ eleþtiriler ve önerilmiþ yenilikler ise, þu sýra elimizden gelen tek þey... Belki de gerçek züðürt tesellisi bu.

Herkese özgürlük arayýþýnda özgür bir yol dileðiyle, nice 1 Mayýs’lara…

Ý. Mýsýrlýoðlu

01-05-2008


Not 1:

Yaþadýklarýmýn birebir tanýðý nuhungemisi'nin þu yazýsýndaki anýlar da anýmdýr. Her dediðine sonuna kadar katýlýyorum. Sanki kendim yazmýþçasýna :) imzamý atýyorum.

1 Mayýs, Toplumsal Akýl ve Nuhungemisi'nin Tanýklýklarý


Not 2:

Malum, geçmiþi karanfilli olanlardaným. Bu maceranýn bir kýsmýný da þiire dökmüþtüm. Dileyen dostlar ona da þöylece bir göz atabilir.

Geçmiþi Karanfilli

Son Güncelleme Tarihi: 04 Mayýs 2012 00:32

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.