Yeni öğrendim!.. Annem Mazgirt’te doğurmuş…

07 Eylül 2009 02:06 / 1393 kez okundu!

 


Küçük bir insansınız. Korkularınızdan dolayı. Devler ülkesinde yaşar gibisiniz. Karanlık gölgeniz olmuş. Sinmişsiniz ölümü bekleyenler gibi. Solmuş aklınız. Sözünüz, sohbetiniz eksilmiş dost meclislerinden. Kapıdan dışarıya çıkmak cesaret istiyor bırakın pencerenin açılmasını.

Öyle ürkek, kararsız ve isimsiz, sıkışmışsınız. Uyku hali içinde yorganın altında kokuyor fotoğraflarınız. Geçmişi hatırlatan belgeler onlar küçümsemeyin sakın. Bazen bir kentin dilini öğrenmenize neden olur bazen de sevdiğinize yaslanmanızı kolaylaştırır. Kimileriniyse korkutur. Aynı yazı gibi tehlikeli gelir insana. Siyah beyaz veya alacalı fark etmez. Büyüklüğü önemli değildir. 

Kötülüklerin seyrini değiştirdiği gibi haritası olmayan sıcaklıkların pusulasıdır fotoğraflar. Yıkıntıların arasından çıkar, tozu toprağı silkelenir. Çerçeveye konur yabancı bir duvarda boy gösterir. Sıvasını yapan ustayı unutmakla kalmamış onaranın oturduğu evi bile yıkıp geçmiştir tarih. Kendine yabancı küçük, gece sıkıntısından uyanır salona geçer ve o fotoğrafa sığınır. Çünkü geçmişine ait kokular sakinleştirmektedir benliğini. Hırçınlığı dünde kalandan değil çok önceye giden seslerdendir. 

Güne, mevsime, solan renklere baktığında ait olma duygusunun, etrafını süsleyen eşyalardan başka bir şey olduğunu anlamaya başlamıştır en sonunda. Gidecek bir yer, doğacak ocak kalmasa bile ağzındaki tat tanıdıktır. Yokluktan çıkan ekmek içindeki bademi kıskanırken o zeytini yad eder. Defne koyar kızının adını, yemeğine biraz fazla tuz atar. Alışkanlığın büyük nineden geldiği söylenmiştir. Şaşırır. Hiç tanımamıştır ninesini. Onun sandığı yoktur ki inansın. Yabancı mezara çiçek bırakırken bulur ellerini. Garipser…Taşı olmayan yığın korkularını geri getirir. 

Özlemekten yanar sebepsiz. Yıllar öncesinde bebeklerin adım atmayı öğrendiği o toprağı anlatmıştır şarkı. Ezgiyi mırıldanır sözler yoktur aklında. Bir küçük bez parçasını saklamıştır teyzesi. Yanına alır. Arada cebinden çıkartıp hepsini görmek istercesine bakacaktır. Yola çıkar. Karanlık sinmiş sokaklar sarar. Korkulu konuşmalar, inlemeler arasında yürür. Sıkmaktan acımaya başlar parmakları. Ter içinde, kumaşı düğüm düğüm yapmıştır. Kordelası gibi solmuştur o da. İplerinden söktükleri elbisenin parçası, beyaz şart koşulan kusursuzluk. 

Yorgun bir korkuya döndü yüreğindeki. Yıllarca bunu yaşadığından utandı. Başını eğmektense gökyüzündeki bulutlara sarılmak onuruydu. Geçmişindeki incelik, düşünce geleceğe, hayal bile edilemeyecek o sonsuzluğa ait olmalıydı. Öyleyse dedi şimdi, hemen, “biz “ buluşmalıyız. Sular yükselmeden oraya, yeşile ve maviye, dile, ışgınlar sökülmeden, kar küsmeden Mazgirt’e, Pülümür’e siyah hükmünü vermeden gitmeliyiz. 

Hadi, hadi sabrım, iyi niyetim, dostum düşmanım… 

Yalnızlığım, özgürlüğüm ve bütün çelişkilerim… 

Zıtlıklarım zenginliğimdir diye ekledi son cümleyi yazarken.

UZUNÇAYIR BARAJI İL MERKEZİ’NİN 20 KM UZAĞINDA DEDİ GUGUK KUŞU!...

Ağlayacağına şarkı söyle!...
 


İffet Diler
07.09.2009

----------

www.allianoi.org
www.tudef.com
www.hasankeyfgirisimi.com
www.fotogezgin.com
www.sirtcantam.com

"Allianoi, Hasankeyf, Munzur... geleceğinizdir... Kafanızı kuma aklınızı suya gömmeyin..."

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
07 Eylül 2009 10:12

sultan

"Bazen bir kentin dilini öğrenmenize neden olur bazen de sevdiğinize yaslanmanızı kolaylaştırır"  Tanrı bizi İffet'siz bırakmasın!
Duru sevgin ve şefkatin hepimizi iyileştirsin, doğaya merhameti ve canlılara şefkati artırsın...
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.