Üç Silahşörlerden Üç Boyutlu Teknolojilere - 1

13 Mayıs 2009 00:42 / 1890 kez okundu!

 


Alexander Dumas bir kahindi. Baba Alexander. O bir Prometheus’du. Dehasını bir ateş gibi sundu insanlığa. Yaratıcı zekasıyla bugünleri gördü, insanlığın sonsuz bir çabayla sürekli yeniyi bulmasına yaktığı alevle katkıda bulundu.

Herbert Spencer ilerlemenin rastlantı değil bir zorunluluk olduğunu, doğanın ayrılmaz bir parçası olduğunu söyler. Kierkegaard ise yaşayışımız ileriden düşüncemiz geriden yanadır der. Teknoloji ilerler ama insan bilimleri ona yetişemez der Alexis Carrel. İnsanlığın dramı bu. Teknolojide devrimler olur ama kafalarımızda olmaz. İnsan yaşamının ikiliği bu.

Dumas sadece bir kahin değil olumlu bir aydındı aynı zamanda. Üç Silahşörler, Monte Kristo Kontu, Siyah Lale gibi serüven romanlarını çağının ilerisinde bir teknikle kaleme alıyordu. O günümüzün sinema filmlerinin, televizyon dizilerinin ve sürükleyici romanların atasıdır. Dumas bir ekiple çalışıyordu. Romanlarının ana çerçeve olaylarını yazıyor, kilit anları belirliyor, yan çerçevelerin doldurulmasını ekibine bırakıyordu. Ayrıca, birkaç sayfada bir tansiyonu yükseltiyor, coşku, kahramanlık ve heyecan dolu pasajlar sunuyor, entrika ve gerilim duygusu yaşatıyordu bizlere. Günümüzün müzik video, sinema ve televizyon yapıtları ilhamını hep Dumas’dan almışlardır. Televizyon, müzik grafikleri ve canlandırma sinema yaratıcıları Dumas’nın armağan ettiği teknikleri kullanırlar.

Başlangıçta radyo vardı. Dünyayı evlerimize getirdi. Sonra televizyon. Sonra da bilgisayar ve internet. Bu arada sinema, video, müzik teknolojileri de gelişiyordu. Sonra Arturo Perez-Reverte Dumas kulübünü kurdu ve Üç Silahşörlerin el yazmalarının peşine düştü.

Yanılsama ve gerçeklik. Christopher Caudwell’den buyana sinema, müzik ve video teknolojileri bize gerçekliği bir yanılsama ile sunmaya çalışıyor. Bilgisayar yazılım ve donanımı geleneksel yöntemleri demode hale getirdi. Bilgisayar, film, video ve internette artık dijital hakimiyet var. Ama halen geleneksel yöntemler de geçerliliğini koruyor. Çünkü, dijital teknikleri kullanmak için yine de yaratıcı, özgün, analog olmak durumundasınız ve anlatacak bir öykünüz ile bunu sunacak bir üslubunuz olmalı. Üstelik geleneksel yöntemler daha ucuz.

Örneğin eskiden filmlerde jenerik kartları kullanılırdı. Yazılar kartlara basılır ve kamera aracılığıyla filme veya videoya kaydedilirdi. Şimdi süper kartlar sayesinde yazılar görüntü üzerine işleniyor.

Şimdilerde Flame, Maya, Softimage, Avid Media Composer, Edit Box, Alias Wavefront gibi film ve video prodüksiyon sistemleri ve Adobe’s After Effects, Premiere, Macromedia’s Flash, Director gibi masaüstü bilgisayar yazılımları kullanılmaktadır.

Bütün çaba biz izleyicilere gerçeklik hissi vermek. Bu his bize görüntülerle verilir. Renkler ile, hareket hissi ile, yazı ile, dil ile. Renk ışıktan yaratılır. Sıcak renkler yoğunluğu arttırır örneğin. Yazılar siyah zemin üzerine beyaz metin olarak yapılır.

Dil esnektir. Harfler bir sözcükte bir araya gelmeden bir anlam ifade etmez. Sözcükler ise anlam yüklenen sembollerin birbirini izlemesidir. Sözcük bazen ima ettiği fikre benzemez. Sözcük bir sese sahiptir. Okunduğu zaman zihinsel bir görüntü yaratılır. Sinema, TV ve müzik videoları görüntüye dayalı düzenlerdir. Örneğin, çocuk sözcüğü herkesin zihninde farklı bir görüntü şekillendirebilir. Ama ekranda gördüğümüz zaman hepimiz için aynı çocuktur.

Anlam, gördüğümüz ya da anladığımız sözcüklerden türer. Bunu da sosyal ve kültürel kişiliğimiz bildiklerinden ve öğrendiklerinden çağrışımlar yaparak yerine getirir. 

Film veya videolarda arka arkaya gelen görüntüler izleyicide çağrışıma yol açar. İzlediğimiz bir sahne veya bir görüntü karesinin anlamını ondan önce ve sonra gelen karelerle kıyaslayarak çıkartırız. Aynı zamanda, o kare dışındaki kültürel elementlerle ve kendi kişisel kültür geçmişimiz ile de ilişkiler kurarak o kareyi anlamlandırırız.

Kareler, veya bir resim çerçevesi, filmlerde en kısa andır. Bir adet çekim birbiri ardına gelen karelerdir. Karelerin bir araya gelmesiyle de bir sahne oluşur. Bir dizi kare sahneyi bir dizi sahne de sekansı oluşturur. Böylece bir öykü oluşur.

Devam edecek… 

Gökhan Özgen
13.05.2009

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.