Elhemdu lillahi Rebbil alemin

23 Ocak 2013 11:40 / 1465 kez okundu!

 


Yeryüzünde canlı cansız ne kadar envai türlü yaratılan varsa hepsinin terbiye edicisi, yaratanı, yaşatanı Yüce Allah’tır.

Yaratılanlar arasında insanı “Eşrefi mahlukat” olarak yaratan Hak Te’ala kendisine ibadet etmeyi emrederken beşeri münasebetlerde de uymamız gereken kaideleri de belirtmiştir olup, insanı takibe almıştır.Yeryüzünde adedini bilemediğimiz kadar mikro ve makro düzeyde canlılar var, bunlar arasında sadece insanların söz ve davranışları not ediliyor. Bu da insana verilen önemin bir işaretidir.

Herhangi bir toplulukta basın mensupları, bir bakanla, bir vekille ya da bir akademisyenle röportaj yapınca bir başkası seslenirse “benimle de röportaj yapar mısınız?" diye, herhalde gazeteci diyecek ki, “Senin kariyerin nedir arkadaş, hangi özelliğinize binaen sizinle röportaj yapayım söyler misiniz?” değil mi? İnsanın diğer varlıklara nazaran farkı da aynen böyledir. Belki insanın diğer varlıkların karşısındaki üstünlüğü için pek dengeli bir misal olmadı ama, gerisini siz düşünün.

Takvaya en yakın davranışın adalet olduğunu ifade eden Yüce Rahman adaletin özünü Elhemdu lillahi Rebbilalemin kavramında dercetmiştir. Zati Zülcelal Hem Türk’ün ve Türkçe’nin hem de Kürd’ün ve Kürtçe’nin de Rabbidir. İşte bu eşitliği sağlayamadığımız için, ya da Hak Te’ala’nın bu adil yaklaşımını içimize sindiremediğimiz için huzur bulamıyoruz. Peki yeryüzünde ilahi emirleri, ölçü ve tartıyı dengeli yaşamayı dikkate almadan yaşamak mümkün olsaydı ne diye yaratan Peygamberler gönderecekti ki. Siz, yeryüzünde huzur ve sükunet varken, hayat insanlık alemine huzur kazandırırken hiç peygamberlerin gönderildiğini duydunuz mu? Ben duymadım. Öyleyse, biz tekrar ilahi adalete teslim olacağız. Hak ve adalet kavramlarını önemseyeceğiz. Aramızda çıkan sorunları bertaraf etmek için, barışı tesis ederek hayata kalite kazandırmanın yollarını arayacağız. Haşa!.. Boşuna mı Yüce Allah “Essülhu hayrün” (her türlü sulhta hayır vardır), ifadesine vurguda bulunuyor.

Hangi savaş şimdiye kadar insanlık hayatına katkı yapmıştır acaba? Evet bazen icap ettiğinde insan belaya “dur” demek için savunmaya geçebiliyor, ama çoğu zaman az hasarla huzur ve güven ortamını oluşturur haklı savunma. Ama saldırana saldırmak devamını getirir. Hem tepki vermek ille de silahlı olacak diye bir şart yoktur; Mavi Marmara olayı bir sivil hareketti ve İsrail’i dünya kamuoyu nezdinde dize getirdi, küçük düşürdü değil mi? İsrail’e atılabilecek yüzlerce füze atışından daha etkili olduğuna inanıyorum, öyle ki eninde sonunda özür dileyecek seviyeye indirdi İsrail devletini.

Ayrıca barış karşılıklı af demektir. Yoksa karşılıklı hesaplarla kalıcı bir barış sağlamak kolay değildir.

5 Ocak Diyarbakır küçük Millet Meclisi (DkMM) toplantısına Babamı kanaat önderi olarak davet etmiştim, Hayattan örnekler verdikten sonra; sabır, barış ve aftan bahsetmişti. Sabretmezsek kısa zamanda bu sürecin bize yaşattıklarından kolay kolay kurtulamayız. Karşılıklı bir af ölçüsünü getirmezsek barışı sağlamamız zor olur. Kısacası bu topluma bir huzur kazandırmak istiyorsak, manen ve maddeten kalkınmasını istiyorsak, ezberimizi bozmak zorundayız, başka türlü bu topluma bir huzur kazandırmak hayli zor.

Ayrıca militarist güçlerimizi azaltacağız, tabi devletseniz içeride ve dışarıda yeri geldiğinde yumruk görevini görecek güçleriniz de olmalı, ama medeni bir terbiyeyle yetişmiş, vatandaşını önemseyen ve huzuruna katkı yapan silahsız vatandaşlara hava atan değil hizmet eden, topluma güven verecek nitelikte, yargının emrinde olmaları şartıyla.

İçine girdiğimiz bu barış süreci için vatandaş olarak hepimizin duacı olması lazım; kalben dua, kavlen muhafaa, filen katkı üzerimizde vaciptir. Sıkıntı yaşayan vatandaşlarımıza teselli vererek toplumu bu barış sürecinin içine çekmeliyiz.

Başbakanımızın dile getirip, temennide bulunduğu gibi, ezani Muhammedi atmosferi altında bir ve beraber olmak durumundayız.

Ne mutlu ki;

İktidardan muhalefete,

Cemaatten cemiyete,

TÜSİD’dan MÜSİADA’a

Toplumun kahir ekseriyeti bu barış sürecine katkı veriyor. Ayrıca BDP’nin yaptığı etkinlikler arasında kabule şayan en önemli etkinlik de şu malum cenaze merasimiydi galiba…

Burada barış dili kullanıldı, beyaz kaşkolle barış mesajı verildi, konuşmalarda kullanılan cümleler özenle seçilmişti.

Umut ediyorum ki bu süreç barışla sonuçlanır, ülkesiyle milletiyle Anadolu insanı bir rahat nefes alır, isteyen istediği şekilde, biz de “Elhamdu lillahi Rebbil alemin” diyerek, Yüce Rabbimize şükranlarımızı iletme fırsatı bir daha yakalarız.

Barış ve huzur dolu günleri görmek yaşamak dileğiyle…



Eyüphan KAYA

21.01.2013

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.