Diyarbekir'in dili olsa da konuşsa

13 Haziran 2015 17:27 / 1406 kez okundu!

 

 

25 yılda gereksiz yere nüfusu kontrolsüz bir tarzda 5’e katlanan şehir. İş imkanı kıt olduğu gibi, eğitim seviyesi düşük, ucuz bir politikanın yeşerdikçe yeşerdiği bahtsız kent Diyarbekir.

Üzülen vuruyor, sevilen vuruyor.

5 Haziran günü HDP’nin mitinginde yaşanan patlamayla 50-100-300-400…. ile ifade edilen yaralı sayısı ne derece doğru bilemiyorum ama bilinen gerçek şu ki bu yaralılardan dört tanesi öldü.

Bu menfur saldırı kimin tarafında gerçekleştiği bilinmemekle birlikte bir eğik atış etlisi yaparak HDP’yi TBMM’ine gönderdiği ortadadır.

Bir anlamda saldırı hedefine ulaştı.

Ancak tuhaf olan şu ki, üç gün boyunca bu elim olay unutulmuş her kimse, saat gecenin yarılarına kadar korna sesleri, havayi fişek patlamaları ve “serok apo” sloganlarıyla şehri sersem hale getirdiler.

Yetmiyormuş gibi bilinmeyen bir güç de ara ara uyarı yapıyor, Facebook’ta, Twiter’de, dikkatli olun birileri bize saldırabilir diye.

Baktılar ki saldıran yok bu sefer menfur bir güç devreye girdi ve güpegündüz Yeni İhya-Der başkanı Aytaç Duran’ı öldürdüler.

Tam olarak olayın failleri miydi, değil miydi bilemiyorum ancak karşı taraftan da 3-4 kişinin öldürülmesi ve başka başka saldırıların yapılması, işin tehlike boyutu fark edildi.

Çocuk yaşta olup olayın vahametini fark edemeyenler hariç, hemen hemen herkes, her kesimden sağduyu ve itidal çağrısı geldi.

Tüm Türkiye duysun ki devlet bu bölgede, bu şehirde başka başka silahlı gücün varlığına göz yumuyor. Bir tarafı PKK ki ancak top yekun bir talimat gelecek ki bu güçler sahadan çekilmek zorunda kalsın; ki barış sürecinin bir gereği de buydu, çekildikten sonra Kamu Güvenliği Müsteşarlığı gözetiminde tekrar silah bırakarak hayata kazandırma eylem planıyla anne babalarına ailelerine kavuşacaklardı.

Bu olmayınca tabi ki devlet diğer taraf Kürtlere de kendini müdafaa ve muhafaza adına istenilen düzeyle üzerine gitme meşruiyetini kendinde bulamıyor.

Hal böyle olunca da bazen aralarında sürtüşme oluyor. Ne yazık ki bazen de ölümlerle sonuçlanıyor. İşte en büyük dert budur, çünkü giden geri gelmiyor. Diyarbekir ise din ve namus düşmanları hariç her iki taraf da ağlıyor. Düşman ise yabancı ve tanınmaz durumda, dış ülkelerin piyonları tarihin derinliklerinden gelen kini kusuyor.

Diyarbekir diyor ki;

Ey Hükümet, bu barış sürecine eğil, sende güç var, kudret var. Bu insanlarımı birbirine bırakma! Hepsi cesur insanlardır, biri diğerinden korkmuyor, ölüm onları ürkütmüyor.

Öyleyse beni silahlı kimselerden kurtar. ABC, XYZ, KLM gibi tuhaf hutaf militarist oluşumları kendimde barındırmak istemiyorum. Hatta karaciğerim konumunda olan Sur içine motorlu taşıt bile istemiyorum, güvenlik görevlilerinde dahi silah olmasın, çünkü ben medeniyet şehriyim. Hani ben 5. haremi şeriftim? Ne çabuk unutunuz? Beni Sahabe fethetmiş, ben esareti kabul edemem.

Ey HDP, ben iman, edep ve marifet şehriyim, bu konuda genetiğimle oynama, oynarsan başarısız olursun, tarih seni hayırla yad etmez, başarmak da senin için hayalde kalır. Kürt halkı sana bir pirim verdi, eğitim, ekonomi ve yatırımlarına sahip çık. İki kelime Kürtçe ile bedenimin boynunu bükme.

Ey Hüda-Par, sen benden, ben sendenim, “peygamber sevdalılarına” verdiğin destek için müteşekkirim, ancak zaman zaman sana saldırılar oluyor, hem saldırıya maruz kalıyor, hem iftiraya uğruyorsun. Sabırlı ol, metanetli ol, Allah rızasını kazanmak kolay değildir. Ayrıca sen değerlerini İslam’dan alıyorsan bu kentin imanı zayıf, bilinçsiz insanları varsa onların da sorumluluğu sana aittir.

Ey Halkım, sen cesurdun, sen ehli diyanettin, sen sadakat sahibiydin, sakın bunlardan birini dahi bırakma, çünkü üçü de bir tespihin taneleri gibi birbirine bağlıdır. Biri giderse diğer ikisi de dağılır. Benim hemşehrilerim bu üç vasfı taşıdıkları için dünya onları hasretle yad ediyor.

Ben de bu kadim şehrin çağrısına uyuyor ve şehrimin insanına selam ve sevgiyle bu sesi ulaştırıyorum. Gelin bu barışçıl sese kulak verelim. Hz.Adem (alnebiyina ve aleyhisselam)’ın çocukları öldürmekle bitmez, hem madem bir süre sonra öleceğiz, niye birbirimizi öldürüyoruz.

Benden söylemesi ben Amed’in surlarından lisani hal ile yankılanan sesi size ulaştırdım, benden bu kadar.

Barış ve huzur içinde yaşamak varken ağzımızın tadı kaçıranlara teessüf ederim.

 

Eyüphan KAYA

13.06.2015, Diyarbekir

 

Son Güncelleme Tarihi: 13 Haziran 2015 17:37

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.