Ah şu Kürt sorunu, ah!

21 Eylül 2014 15:46 / 1200 kez okundu!

 

 

Eskiden beri Kürtler üzerinde bir baskı, zulüm ve tehdit vardı, ama en kaba zulüm 12 Eylül 1980 darbesi ile birlikte getirilen Kürtçe konuşma yasağı oldu. Bu izahı mümkün olmayan bir kabahatti fakat ne yazık ki bunun faturasını yine Kürtlere çıkardılar. Buna kaşı çıkan duyarlı Kürtlerin başına gelmeyen kalmadı, kahir ekseri de bu sıkıntıyı içine attı, kimisi de bu dertle öldü. Düşünün bir Kürt vatandaş fırından ekmek isterken “ca bé térki du nana béde” (hele Türkçe iki ekmek ver) dermiş.

Hey dünya hey Kürtleri bu kadar sıkıntıyla baş başa bırakan uygulamalara nasıl hala lanet okunmuyor, anlamakta zorlanıyorum. Ey Türk Kardeşim, vatandaşım hele bir empati yap ne kadar zor bir durum olduğunu anlarsınız. Onun için PKK hareketi Kürtlerin dünya görüşüne ters bir yol izlediği halde Kürtlere dahi zulüm ettiği halde Kürtler bu kahrı da içine attı.

Hem Şeyh Sait kıyamını da böyle yansıtmadılar mı? 1921 Anayasası halkı kucaklıyordu ve halk yeni Cumhuriyete tam da adapte olmaya çalışırken, Meclis feshedildi ve oluşan yeni meclis 1924 ana yasasını çıkardı, bu yasa İslam ve Kürt kavramlarından arınmış kültür ve ahlak anlayışımıza yabancı bir Anayasaydı. Seyh Sait ve arkadaşları bu yeni yasaya karşı kıyam ettiler ve bu uğurda idama kadar yürüdüler. Birileri demiyor ki, “yahu durup dururken bu anayasa ne diye değişti?” Dönüp dolaşıp yine Kürtleri suçladılar.

Bu zulmün müsebbibi kamuoyuna yanlış yansıtıldı. Çeyrek asırdır, gereksiz yere hayatımız militarist hadiselerle zehir edildi ediyordu ki AK Parti Genel Başkanı ve zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Diyarbakır’da 2005’te Kürt sorununu sahiplendi. Bu durum derin ayrışmalara neden oldu, derin bir direnç baş kaldırmaya çalıştı ise de “haklı olan güçlüdür” kaidesi bu sefer tecelli etti.

AK Parti hükümeti iki arada bir derde her geçen gün Kamu Güvenini bozmadan hep bir adım ileri mantığıyla “milli birlik ve kardeşlik” projesini uygulamaya katkı verdi, kapı araladı.

Kamuoyundan bir umut ışığı da aldı ki “ya Allah” deyip Çözüm sürecini yasal bir alt yapıya kavuşturdu. Şimdi de artık bundan sonra ucuz kahramanlık sona eriyor diye birileri bir an evvel rütbe alalım amacıyla güya Kürt haklarına sahip çıkma adına orada burada sorun çıkarıyorlar. Yeminle söyleyebilirim ki Kürtlerin kahir ekseriyeti bu olup biten hadiselerden rahatsız ama “Allah’ından bulsunlar” diyerek uzak durmaya çalışıyorlar, ama ne zamana kadar sabredebilirler onu bilemem. Ya arkadaş evimin kapısındaki okulu devlet yapmış olabilir ama benim okulumdur. Benim çocuklarım orada okuyorlar. Bu okula verilen zarar aslında bana veriyor. Artık soyut bir kavram olan şu “devlet” kavramı arkasına sığınmayalım. Okulları boykot çağrısı da tutmadı, ilk hafta olamsına rağmen devamsızlık oranı %10-15 civarında bunun da tamamını boykota bağlamak doğru değil.

Alem biliyor ki iki üç yılı geçmez Kürtçe anadiliyle ve aynı zamanda Türkçe resmi diliyle eğitim veren okullar açılacak ama ne hikmetse bunu da birileri kendine mal etmek için kargaşa çıkarıyor, yarın öbür gün,“Ben yapmasaydım, etmeseydim olmazdı” diyecekler.

Devletin bu konudaki yavaş adımlar atmalarına anlam veremiyorum. Madem Kürtçe okul açılacak, varsın açılsın kanuna aykırı da olsa hakkında ayet yok ya, halbuki bu tür çalışmalar defakto olarak başlar sonradan yasal alt yapıya kavuşturulur.

Hem bu bölgede çeyrek asır kanunlar yerine keyfi yönetimler gelip gitmedi mi? Bu tür ara süreçlerde kanundan çok kabiliyet işe yarıyor. Bir hakim, kanaatim diyerek takdirini kullanıp mahkumu ceza evinde atabiliyor ya da bırakılıyorsa; valilere neden zaman zaman inisiyatif verilemiyor anlayamıyorum.

Bu okullar en azında “yabancılar hukukuna” tabi olarak eğitim öğretimlerine ruhsat verilebilir, sonra yasal alt yapısı oluşunca kategori değiştirilebilirdi, hem eğer okul açılmayacaksa ne diye bin küsur öğretmen yetiştirdiniz? Bu öğretmenler de “atamamız yapılmadı” diye eylem yapıyorlar.

Ben bu süreçte bir danışıklı dövüş hissediyorum. Birçok sanal kahraman bu süreçte hala ön plana çıkıyor. Gereksiz polemikler ve kirli siyaset hala para ediyor.

Biz sessiz Kürt çoğunluğu hem bir ana evvel Kürtçe eğitim verecek okulların açılmasını istiyoruz, hem de bu konuda Kürtlerin militarist bir baskıdan uzak, istediği okula öğrencisini gönderebilecek kadar da hür ve yaşadığı yerde huzurlu olmasını istiyoruz. Dünya bilsin ki sessiz Kürtler olmasaydı sorunun iki tarafı bu kadar rahat bir araya gelemezdi. Tıpkı çilekeş Anadolu insanı gibi, biz de istediğimizi yapmaktansa sabretmeyi tercih edenlerdeniz.

Türkiye kamuoyunun da bu düşüncemize destek vermesini istiyoruz. Artık bu basit meselelerle uğraşmanın zamanı değil, bu düzeye gelinen barış sürecinde tüm vatandaşlarımızın desteği var. Ah Kürt sorunu ah! Dilerim Allah’tan bu sorun çözüme kavuşur da artık ucuz siyasetten, kirli politik mücadeleden kurtuluruz.

Amin demeniz dileğiyle.

 

Eyüphan KAYA

21.09.2014, Diyarbakır

 

Son Güncelleme Tarihi: 21 Eylül 2014 15:57

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.