Cordoba Uyku İstasyonum/P.Mısırlıoğlu

03 Mart 2007 10:23  

 

Cordoba Uyku İstasyonum/P.Mısırlıoğlu

İnsan yorgunluktan öldüğünde bile düştüğü yerden kafasını kaldırıp neyi kaçırıyorum acaba demenin arsızlığına daima düşer bence ...
Endülüs yolları kuzeyden başlayınca, bol müzeli, galerili Madrid ve Toledo ‘dan sonra Cordoba bir mayıs bahçesine hazırlıksız düşmenin gazabına uğradı.Bir çocuğun yüzlerce çeşit sevebileceği oyuncak dolu bir bahçeye aniden girip de tek bir tanesiyle delice yorulup oynadıktan sonra bir köşede uyuyakaldığını düşünsenize.Ertesi gün kalktığında ise daha doksan dokuz oyuncağa dokunamamışken elveda oyun bahçesi.
Tadı damağımızda kalmadı.Damak tatlara karışamadan uçtu gitti bizden çok uzaklara
Beyaz hızlı bir trenle Madrid’den Cordoba istasyonuna girdiğimizde, Endülüs’te, İspanya’nın güneyinde mağrip dünyanın şirin, çiçekli, sessiz, güneşli zamanlarda ıssız olan bu diyarlarına ilk defa gelmenin haklı gururunu yaşıyorduk.Ve kendimize hep şunu söylemeye çalışıyorduk; işte hiç bilmediğin yerler buralar ve neredeyse nehir gibi akan zamnların geri dönüşü. Tekrarı olamayan saatlerin seyir defterine yeni notlar düşmenin zamanı.Zamanı da dünya şaheseri bile olsalar peşpeşe, soluksuz seyredilecek filmler, okunacak romanlar hatta üst üste yenilen lezzetli yemekler ve de yıllanmış en pahalısından şarapların bile canına okunur bu biçimde.Herşeyin bir adabı, yolu yöntemi var.Kitap aralarına sokak,filmlere çay ve sempatili antrak,yemek arası hazımlı bir sohbet üstüne soda sonra da sıkı kocaman uyku...uyku...uyku...Demem o ki...
Cordoba peşpeşe gelen lezzetlerin uyku istasyonu....
Başlangıçta kültürcü kimliğimizden kıl aldırmamamızdan dolayı yakın olan otelimize eşyaları atıp can havli ile sokaklara daldık ama çabuk toparlandık.Baktık ki güneşte kalmak ciddi sorun hemen fiyakalısından bir fayton kiraladık.Başladık nal sesleri ile ıssız dar sokaklarda bir atın yelelerinden bir kentin içlerine dalıp çıkmaya.Nal seslerine deklanşör sesleri karıştı Endülüsün arka mahallelerinde.
Faytoncuya dur dur duur sonra da tekrar devam et demek ayrı sinsi efektleri bu şehir turumuzun. Güneşin gördüğü yerde saniyesinde omlet olunacağı için gölgede ve oturur halde ve dörtnala gidilen yolda bu ıssızlığı delen avlu girişlerinden hırsız bakışlarımızla düş bahçelerini yakaladık.Kavurucu güneşe önlem olarak İspanyolların muhteşem vahalarına imrenmemek elde değil. Cennet...Rengarenk Avlular, iç bahçeler.Ben size söylüyorum.Nereye gitsem oralıyım .Şimdi de Cordoba’ lıyım hem de en güneylisinden,en çingenesinden ispanyolum.
Melia Cordoba Jardines de la Victoria’da çok kullanışlı bir otel. Tren istasyonuna ve merkeze yakın olması da ayrıca bir avantaj. Hele odadaki zeytin ançuezlerin ürkek misafirlere verdiği lezzet konforu tıpkı bir eve çeviriyor oteli.
Başta çok gayretliydik.İlk iş Cordoba’nın merkezi ünlü Mezquita’yı gezebilmeyi garantiliyecektik.12.yüzyıldan kalma bu büyük cami İber yarımadasının islamiyetteki güç sembollerinden olup en önemli kozlarından biri olmuş yüzyıllarca.I.Abdurrahman
Burayı yaptırdıktan sonra üzerine eklenen başka mimari formlar, işlemeler ve I6.yüzyılda caminin içine oturtulan katedralle dileyenin dilediği gibi dualar mırıldanacağı bir tarih mabedi çıkmış ortaya.Minarenin yerine yapılan Katedral Torre del Alminar ‘ın dimdik merdivenlerine iman gücüyle tırmandık.Seyrü sefa eyledik uzun uzun sonra da.
Yukarıdan bakmak bu gibi durumlar için çok yararlı.Katedralin tepesinde Mezquita’nın bahçesindeki portakal ağaçlarının huzur dağıtan görüntüsü ve Cordoba’nın altından ışıltısı insana şapka çıkartacak cinsten.Aşağıya inip avludaki portakal bahçesinin (Patio de Los Naranjos) içinde abdest alıp namaz kılsan bin yıllık ibadet etmiş sayılabilirsin belki de.Altın yaldızdan işlemeli mihrap’ın üzerinde Kur’an’dan ayetler ,camideki görkemli ilk hıristiyan şapeli,granit,mermer ve yeşim taşından yapılma yüzlerce kemerler ve sütunlarla Roma ve vizogot tarzının islamiyetle harmanlanmışı hepsi bir arada ve Mezquita’ yı binlerce yıl ilginç kılacak özellikte.
Buraya kadar gördünüz ki bizim Cordoba’ nın Beşiktaş’ın kalecisi ile bir ilişkisi yoktur.
Haa şöyle olabilir Cordoba’nın tarihsel kaleleri sıkı koruma altında, futbol kalelerini bilmiyorum.Adamlar I0.yüzyıldan günümüze aynı kalmışlar.Rönesans kokuyor buram buram.Roma mozaikleri, rölyefler, Mağribi döneminin izleri, ibranice yazılarla kaplı sinagogların dar sokaklı ,ferforjelerle süslü evlerinin yer aldığı bölge yani Cordoba’nın merkezi korunmuşluğun ihtişamı.Hele Rio Guadalquivir ve üzerindeki Roma kemerli köprüsü bir anda başka bir aleme sokar sizi. Gezginler için bu meydan meydan değil meydan okumadır dünyaya.Plaza de loc Capuchinos.Kapuçino gibi iç iç çikolata tadında.Üstelik bütün bu güzellikler bir günle sınırlı...bir küçük gün nasıl büyüyor görüyorsunuz.Nasıl mı çoğaltılıyor saatler? Zurbaran ve Murillo’ nun da yer aldığı Bellas Art Müzesi, Arqueologico müzesi (geçmiş kültürlerin sergisi), Alcazar de los Reyes Cristianos (saray bahçelerinin su havuzları ve süslü terasları) ile...En son Callejonde las Flores’ dan geçerken artık pes dediğimi hatırlıyorum.Bembeyaz duvarlar ve rengarenk sardunyalar,sardunyalar,sardunyalar
İşte iplerin koptuğu yerde,siesta zamanı Cardenal Herrero sokaklarında bir aralık kapıdan içeriye çekildiğimizi hissettim.Ne imiş burası demeye kalmadan enfes bir restoranın içerisinde bulduk kendimizi.Dikkat ismini veriyorum;El Caballo Rojo.
Mezquita’nın arkasında,sardunyalı sokaklara gelmeden az önce saatleri yemekle durdurduk.Hem de Andalucia’nın en özel tatları ile.İçerde dört saate yakın kaldık.
Bize gelir gelmez aperatif olarak Copa de Vino ikram ettiler.Öyle heybetli ve özel bir restorandaydık ki anlatılamaz.Karar verdik canımız çıkana kadar buradan çıkmayacağız.Hiç tatlı ile arası olmayan ben onca çeşit pasta ve tatlının altından birkaç kilo alarak kalktım.Risk yok burada her yediğimiz mmm mmm.
Bir Cordoba yemeğini sizin için aklımda tutmuştum.Yemeğin oradaki uzun ismi Centros de Alcauciles con Habitas:kısaca bebek bakla,bebek enginar.kuru üzüm taneleri,çam fıstığı ile yapılan yemeğe ben Habitas diyorum.Tamtamına bana göre bir lezzet.Bu garip saatlerde, bir de iki şişe güzel kırmızı şarap Cordoba’yı vaktinden önce bitiren son vurucu darbelerdi.Planı şöyle yapmıştık dışarı çıkıp otele uğrayıp ihtiyaç molasının ardından gez,gör yapıp tekrar El Caballo Rojo yapmaktı.Bu düşüncelerleydik restoranın şehre hakim terasına çıkartıldığımızda.Hatta gece oturacağımız masanın yerini tartışıyorduk.Mezquita’nın neresine bakalım diye.
Otele döndük.Şöyle bir uzanayım dedim yatağa...o uzanış.Sabah istasyona koştuk.Renfe Ave ile bir başka Endülüs diyarına Sevilla’ya...
Gözlerimde Roma köprüsü, Sardunyalar ve favori restoranım.mmm
GÜZEL CORDOBA’M,UYKU İSTASYONUM.

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0