Soma'nın sorumluluğu kimin...

19 Mayıs 2014 20:07 / 1700 kez okundu!

 

 

Aşağıdaki yazı TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulunun kaleminden çıkmış… Birlikte okuyalım.

''Elim Soma faciası nedeniyle, ulusça büyük acı yaşadığımız bir döneme denk gelen 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nı bu yıl maalesef buruk biçimde kutluyoruz.

Ulusal bayramlar, bağımsızlık için verilen mücadelenin altını çizen, bireye yurttaşlık bilinci kazandıran ve dolayısıyla halkın birlik ve beraberliğine güç katan önemli günlerdir. Acıyı paylaşarak azaltmak amacıyla demokratik tepkisini dile getirmek isteyen yurttaşlarımıza her türlü kaba şiddetin uygulandığı ve muhalif tüm seslerin susturulmak istendiği şu günlerde ise kardeşlik, yurttaşlık ve ortak insani değerler duygusuna her zamankinden daha çok gereksinim vardır. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı‘nın bu duyguları daha da derinleştirmesini diler; aklın, vicdanın ve farklılıkların hoş görüldüğü bir Türkiye özlemiyle tüm ulusumuzun bayramını kutlarız.

Saygılarımızla…''

 

Kimse kusura bakmasın çok uzun laf etmeden, en sonda edeceğim lafı en başta edeceğim. Soma’da yaşanan acılara dair iki çift lafı bile, duymaktan gına gelmiş hamasi safsatalara kurban eden bir meslek örgütünün olduğu ülkede Soma gibi olayların her gün olmaması sadece büyük bir şanstır. O yüzden onlara bel bağlamak yerine yatıp kalkıp Allah'a bize çok daha büyük acılar yaşatmadığı için dua etmek daha yararlı olabilir diye düşünüyorum.

Evet, durum bu kadar vahim...

‘’Ulusal bayramlar, bağımsızlık için verilen mücadelenin altını çizen, bireye yurttaşlık bilinci kazandıran ve dolayısıyla halkın birlik ve beraberliğine güç katan önemli günlerdir…’’ demiş zat-ı muhteremler.

Hangi ulusal bayramlar, hangi bağımsızlık için verilen mücadeleler kısmına girmeye gerek yok.

Lakin yaraya tırnak ucu kadar merhem olmayan, ayakları bu zamana göre yere basmayan, her tarafından şark kurnazlığı akan uçuk, kaçık lafları etmekten bıkmayacak mı bu örgütler?

Laf olsun diye edilen kelamlar olduğu o kadar çok belli ki edilenlerin, hani bunları kazara Erdoğan etse onu tefe koymak için bu zat-ı muhteremlerin kendileri dahi bir dakika bile zaman kaybetmezler.

Erdoğan’ın Soma için yaptığı lafları ve ona tepkileri hepimizi okuduk, izledik, konuştuk.

Ama yine de onlarca yıldır bıkıp usanmadan tekrarlanan ve insanı canından bezirden şu tamtakır hamasi lafları Erdoğan’ın Soma katliamına dair ettiği laflarla kıyaslamak gerekse, Erdoğan’ın ettiklerini tercih etmek bana daha az şaşırtıcı gelir.

Çünkü acılıdır, yaralayıcıdır ama daha gerçekçidir Erdoğan'ın ettiği laflar. Etimizi lime lime dökse de, şapkayı önümüze koyup düşünmemize sebep olabileceği için daha yararlıdır. Dolayısıyla 'kader' diye bize gösterilen hayatı sorgulamak ve bizleri sarıp sarmalayan cendereden kurtulmak ve silkelenmek adına daha yapıcı olabilirler.

Oysa bu tür laflar, sadece var olanın sür git devam etmesini sağlayan, beyni dumura uğratır cinsinden laflardır -ki yararsızdır, kimseye menfaati dokunmayandır ve toplumlarda kör bir aidiyet bağı oluşması adına tehlikelidir de.

O sebepten ahlaksız ve iflah olmaz bir hamaseti tekrarlamayı, bu zamanda iş bilen mühendislerin ve onların meslek odalarının olduğu bir ülkede bu tür faciaların olması şaşırtıcı değildir diyorum.

Ya da yerin 2000 metre derinliğinde yüzlerce arkadaşını kaybetmiş bir işçinin ‘’çizmelerimi çıkarayım, sedye kirlenmesin’ türü sadakat, korku, güvensizlik, körü körüne itaat gibi davranışların kıskacında kendini değersizleştirmesi garip karşılanmamalıdır.

Çünkü toplumlarda da ne ekilirse o biçilir.

Tedavülden kalkmış bütün çağdışılığına rağmen hala Kemalizm’i kendilerine ideoloji edinmişlerin ‘’ektikleri’’ortadayken, ''biçilen''in bizi yerin yedi kat dibine koymasına aldırış etmemeleri de, o işçinin ironik tavrını ''işte Türk işçisi'', ''büyük insanlık'' gibi' garabetlikle selamlamaları da ondandır zaten.

Onlara göre o işçi, muhterem mühendislerin çok matah bir şeymiş gibi hala övünüp durdukları '’yurttaşlık bilinciyle’’ davranmıştır. O yurttaşlık bilinci ki en pür haliyle daima her işçinin, köylünün, memurun, askerin, kadının, çocuğun kendisini o ülkenin parsasını toplayanlar için körü körüne kurban etmesi mantığı üzerinde yükselmiştir hep.

Lakin lafta ‘’aklın, vicdanın ve farklılıkların hoş görüldüğü bir Türkiye özlemi’’ duyduğunu söyleyen mühendisler ne o akılla bu kokuşmuş mantığı sorgularlar, ne o vicdanla tapındıkları Cumhuriyet kadrolarının yaptığı vicdansızlıkların kurbanlarıyla empati kurabilirler ne de ülkenin farklılıklarına eşitlik ve adaleti verecek bir adımı atarlar.

Her yıl, her gün bıkıp usanmadan aynı mesajları yayınlayıp, bol bol demokrasi, modernlik, çağdaşlık, ilericilik, bok püsür laflar edip dururlar ama ne doğru dürüst işlerini yaparlar ne de Soma’daki katliam gibi kazalardan dolayı üstlerine düşen sorumluluğun gereğini yaparlar.

Olanın bütün suçunu her daim olduğu gibi klasik şark kurnazlığıyla sadece siyasilere yükleyip (bir yandan da o siyasete arsızca yatırım yaparlar) ‘Hükümet İstifa’ diye ortalığa düşerler.

Oysa hayatı hala beyinlerimize enjekte edilmiş uyduruk böbürlenmelerle anlamaya çalışan, zamanın ruhunu yakalamaktan aciz meslek örgütlerinin olduğu bir ülkede SOMA katliamının suçunun sadece Hükümetlere yüklenmesi, demokrasinin yerleşmesi adına arızalı bir durumdur her şeyden önce.

Bu tür meslek örgütlerinin yaşanan bütün iş kazalarındaki ve felaketlerdeki sorumlulukları, işlerini yapmak yerine kısır bir siyasi çekişme içine girmeleri ya da sürekli aynı hamasi ezberleri tekrarlamaları nedeniyle gözden kaçtığı için de adil bir hesap sorma mekanizması gerçekleşemez. Bu da doğal olarak toplumun demokratik gelişim ve dönüşüm çabalarının daima eksik kalmasına neden olur.

Bu oluşumların gazına gelip, ilk anda ‘’Hükümet İstifa’ silahına sarılmak o yüzden bana, ya çok büyük bir saflığın ya da yerine getirilmemiş bir yığın sorumlulukları gözden kaçırmak için bilinçli bir hedef şaşırtmanın çabası olarak görünür.

Öyle ki Soma'da hayatını kaybeden insanları bir çırpıda değersizleştiren, müstahaklaştıran türden kirli ve günahı bol bir hedef şaşırtmadır bu. 

Meslek örgütleri de, sendikalar, akademisyenler, bürokratlar, işverenler ve hükümet kadar yaşananlardan sorumludurlar. Diğerleriyle birlikte onların da sorumluluklarından kaçışlarına engel olmak hem başka Soma'ların olmaması adına hem de ölen madencilere saygı adına önemlidir.

 

Baki MURAT

19.05.2014, Avustralya

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.