Mani söyleyen kızlar ve barış...

04 Ekim 2010 00:25 / 3897 kez okundu!

 


Usul usul esiyor rüzgâr. Esintiyle dolup üzerime doğru kabaran yeşil krinkıl perde belli belirsiz yüzüme dokunuyor. Uyuma ile uyanma arası bir yerlerde kaybolmuş gibiyim. Yan okuldaki sabahın erkenci kuşlarının çığlıkları doluşuyor odama.

Tam uyanmamışlık halinde gülümsediğimi hissediyorum yine de.

Biliyorum, yakaladığım şey huzur… Dağılıp gitmesinden korkarcasına, gözlerimi açmak bile gelmiyor içimden.

Ağzında koparmaya çalıştığı ekmek parçasıyla işçi taşıyan bir römorkun köşesine sinmiş simsiyah saçlı bir çocuk bakıyor gülümseyen yüzüme. Utangaç bakışlarıyla ‘sakın uyanma’ diye fısıldıyor kulağıma. Belli ki bana bir sürprizi var.

Uyanmıyorum…

Akşam iniyor yemyeşil ovaya. Havaya taze şeftali kokuları yayılıyor bahçelerden. Geçtiğimiz tozlu yollara, tarlalara salınmış suların ıslaklığı üşüşüyor.

Gökyüzü gri bir tonda, ağırlaşıyor yavaşça. Uzaklardaki tepenin ardından günü terk eden güneş, pembemsi bir kırmızılıktan koyu bir maviye dönüşen tonda atıyor imzasını ufka. Üzerimizden çekilen sıcaklığından geriye kalan ‘ayaklarımı esir alan yorgunluk’ diyor çocuk arkadaşım Mümin, gözlerini güneşten ayırmadan.

Ter kokulu yorgun kızlar soğan toplamaktan siyaha çalmış eldivenli ellerini çırpıyorlar neşeyle.

Mendilimin ucuna sakız bağladım sakız (1)
Doğru söyle sevgilim sever misin başka kız
Ninno yârim ayrılık mı var yallah
Güzel yârim ayrılık mı var

İçine sindiğimiz römorktan geçtiğimiz köy evlerinin kireçli bedenlerine neşeyle savurdukları manilerin nağmeleri yapışıyor, dalından kopmuş taç yapraklar misali. Bir çırpıda gerilerde bıraktığımız evlerin kapılarında oturan yaşlı kadınların, genç kızların da diline düşüyor traktörün rüzgârına takılan mani parçaları.

İn dereye çık düze şimdi kızlar beş yüze
Beş yüze veren alır, vermeyen bekâr kalır
Ninno yârim ayrılık mı var yallah
Güzel yârim ayrılık mı var

Terli kokusuna sığındığım ablamın soğan kokan elleriyle saçlarıma dokunduğunu hissediyorum. Diğer kızlarla birlikte mani söyleyen ipeksi sesinin arasına bir çırpıda sığdırıyor anaç sözlerini, ‘acıktın mı?’

İn dereye dereye, toplayalım taşları
Senin yarla benim yar mahle arkadaşı
Ninno yârim ayrılık mı var yallah
Güzel yârim ayrılık mı var

Uyandım, onlarca mevsim geçmiş üzerinden.

Söyledikleri manilerle beni çocuk yaşımda huzur ile tanıştıran o beyaz tenli göçmen kızlardan eser yok.

Bir damla da olsa güneş görür de yanar diye sakındıkları bembeyaz tenlerinin terli kokularına bulaşmış römorkları görmeyeli ise nerdeyse bir ömür oldu.

Onlardan uzak başka mekânlarda yaşlandırdım hayatımı ben.

Lakin ne zaman bir mani işittiysem aklıma ilk, beyaz eldivenleri soğan, pamuk, pancar ya da domates toplamaktan koyu yeşil kir bağlamış mani söyleyen kızlar geldi hep.

Evleriyle tarlalar arasında geçen gösterişsiz ömürlerine doluşturdukları bütün büyük heyecanlarının elçisi manileri, her duyduğumda burnumun kemiği sızladı.

Gönül verdikleri mahallenin gençlerine platonik sevgilerinin, özlemlerinin, nazlarının yüklerine kervan ettikleri maniler, onlardan sonra hep serin bir hüzün bıraktı bedenime, efkârlandım.

Gün geldi tarla dönüşü yollarda uzayıp giden manilerin o huzurlu yalnızlıklarını solumayı o kadar çok istedim ki, bulsam göğsüme sakladığım bir ipek böceği kozası gibi sarıp sarmalayacaktım sonsuza kadar.

Onca zaman geçti, hâlâ her duyduğum mani onların saflıklarıyla yunuyor tenimi.

Çünkü pürü-pak sevgilerle, duygularla bezedikleri manilerin, onların kelimelere dökemedikleri içlerinde kopan fırtınalar, coşkular, heyecanlar olduğunu görmüştü çocuk gözlerim.

Şimdi anımsadığımda içime savurdukları huzurun sevincini boğazıma düğümleyen, gözlerimi nemlendiren onlara neler olduğu sorularımın yanıtsız kalması biraz da.

Ciddi ciddi manileri gökyüzüne savurdukları genç oğlanlarla evlenip baş göz edildiler mi acaba diye merak ediyorum mesela.

Kaç tanesi mutlu oldu Salı pazarında kaçamak buluştuğu sevdiğiyle acep?

Kaç tanesi bir gece, bohçasına sığdırdığı bir ömrü sırtlanıp kaçıverdi sevdiğinin ardından bir türlü ikna edilemeyen babaya inat?

Kim bilir kaç tanesi hayırsız bir kocaya dönüşen sevgiliye söylenmiş manilerin pişmanlıklarını yaşadı eskiyen yüreğinde.

Acaba kaç tanesi manilerin tadında çocuklar doğurdu, üzerlerine titrediği? Kaç tanesi ‘en büyük asker bizim asker’ hamasetiyle yıkanıp gönderildi askere o evlatların?

Ve kaç oğul geldi kirli bir savaşın vahşetinden tertemiz geriye? Peki kaçının evine şehit cenazesi olarak döndü kundaklar belediği, beşikler kurduğu oğulları?

Ya da kaç tanesi parçalarını bıraktı, dilini konuşmak için çırpınan insanların kederli topraklarını botlarıyla çiğnerken?

Genç kızken ağzından düşürmediği o güzelim manileri ölüm ağıtlarına dönüştüren oldu mu hiç?

Yavrum sana yanmayan can kalmadı, (2)
Ağlamayan hiçbir insan kalmadı.
Dizimde fer, damarımda kan kalmadı
Kuruttun gözümün yaşını oğul.

Ya da kaç tanesinin oğlu oralarda kendi yaşıtı annelerin yüreğine tükenmez ateşler düşürdü savaşın kirli bir aleti olarak?

Kaçının evladı yarım bedenleriyle ezilirken yeni yetme genç kızların acıyan bakışları altında, gerilla kulağından, burnundan yapılmış anahtarlıklardan aldı öfkesini?

Oğlu karanlık ilişkilerin kuklası olup kana susamışlarla birlikte canlar alan Allahın belası bir ölüm makinesine dönüşeni oldu mu ya da? Kaçının oğlu ceset başına konulmuş ödüllerden nasiplenip, kanlı bir düğün yapmayı kendine yedirebildi, geriye döndüğünde?

Kaç oğul köşe başlarına tünemiş beyaz Renault marka arabaların içinde avını bekleyen sırtlanlar gibi hırıltılarla dolanıp durdu acaba?

İnsan etiyle beslenen akbabaların yarattığı kirli bir savaşın aldığı on binlerce candan kaç tanesinin acısı mani söyleyen o kızların yüreğine düştü acaba, kim bilir.

Küçük bir çocuğu bile huzur ile tanıştıran o genç kızlardan kaçı karalar bağladı ömrünün kalan kısmında? Ya da kaç tanesi ötelerde ağıtlarına dünya âlemin sağır olduğu yaşıtları anaların acılarına dokunabilmeyi bildi yüreğiyle?

Kundaklar beledim, beşikler kurdum,
Yirmi yıl seninle avundum durdum.
Yuvamdan uçurdum, yuvanı kurdum,
Ya kime bıraktın eşini oğul?

Kürt sorununda yeniden barış rüzgârları esiyor ve nice zamandır olmayanlar oluyor memlekette. Barış için alabildiğine hızlı bir çaba trafiğinin yaşandığını gördükçe daha güçlü bir umut doluşuyor yüreklere.

Sonunda insan posalarının rezil rüsva zamanlarının ardından savaş bitecek ve barış gelecek diye korkulu da olsa daha fazla heyecanlanıyor insanlar.

Kimimizin diline, kimimizin düşüncesine, kiminin etnik kimliğine, kiminin dinine, mezhebine, kıyafetine konulan saçma sapan yasakların içimize savurduğu ayrılıkların dağılacağına olan inancımız güçleniyor nihayet.

Manilerin nağmelerine sinmiş huzur ile bu ülkenin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine bütün insanlarının da sonunda tanışacağını düşündükçe heyecanlanıyor ellerimiz.

Mani, türkü, ezgi, ilahi, ayin, şarkı, ninni, nefes, uzun hava söyleyen kızlar hep birlikte düşledikleri kadar aşk, sevgi, huzur dolu hayatları yaşayabilecekler diye umutlanıyoruz.

İhtimal ki şehit cenazeleriyle yürekleri parçalanmış analardan yükselen ağıtların rantlarını toplayan çakalların salyalı çabaları kesilecek artık sonsuza kadar, hepimizi sarmalayan şu gök kubbenin altında.

Günü geldiğinde birilerinin aşağılık düzeni için kurban edilecek evlat korkusu taşımadan maniler, türküler, şarkılar söyleyen annelerin zamanları başlayacak bu ülkede.

Biliyorum, yakalayacağımız şey sadece huzur olacak…

Dağılıp gitmesinden korkmayacağımız kadar bizim olan bir barışla büyütecek çocuklarını mani söyleyen kızlar artık. Tarla dönüşü terli bedenlerinin tadında belleyecek çocukları onların olmayan bir savaşta ölüp, öldürmenin günahını…

Hayatın tadı asıl o zaman çıkmaya başlayacak.

Maniler, türküler, nefesler, şarkılar, ilahiler, uzun havalar karışacak doğanın cümbüşüne.

Biliyorum, asıl o zaman tatlanacak ağızlarımız, hep birlikte kardeşçe.

Bir umut ki geç gelen barış, mendilinin ucuna sakız bağlamış mani söyleyen kızların sevgililerine sordukları işveli hesaplara takılıp, bu kez sonsuza kadar bizimle kalacak.


Baki Murat

04.10.2010


1. İzmir-Urla’dan 9/8’lik mizahi bir kadın ağzı türkü
2. Anonim bir asker ağıtı



 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.