Dünyanın bütün suçluları kravat takın...

15 Nisan 2015 13:42 / 1694 kez okundu!

 

 

Özgecan’ın katline duyulan haklı tepkilerin tam ortasında onun gibi vahşice öldürülmüş bir başka kadın ile ilgili bir haber düşmüştü bültenlere. Lakin Cumhurbaşkanından Başbakan ve Bakanlara, siyasi partilerden kadın örgütlerine, STK’lardan sendikalara, sanatçılardan gazetecilere, bürokratlardan sıradan insanlara, herkesin Özgecan’ın ölümüne odaklandığı sırada muhtemel ki çoğu insanın gözünden de kaçtı.

 

Yaklaşık 1,5 yıl kadar önce Ankara’da yöneticilik yaptığı apartmanın kapıcısı tarafından öldürülen öğretmen Kezban Doğan ile ilgiliydi o haber. Katilinin yargılanmasının bittiği ve mahkemenin kararını verdiği duyuruluyordu. Habere göre ‘tasarlayarak öldürme’ suçundan müebbetle yargılanan kapıcı A.Ç. mahkemeye kravat takıp geldiği, mahkeme süresince saygıda kusur etmediği için iyi hal indiriminden yararlanmıştı.

 

Belki binlerce kez duyduğumuz 'iyi hal indirimi' sözlerine ilk kez takılıp kalmıştım haberi duyduğumda. Demek ki herkesin Özgecan’ı hunharca öldürülen kişi veya kişilerin en ağırından ceza almaları için fikir beyan ettiği bir ortamda, bir noktadan sonra bırakın en ağırının olmasını, adil bir kararın çıkmasını beklemek dahi anlamsız olabilirdi.

 

Evet, herkesin işlenen suç ile onun gerektirdiği ceza arasındaki ilişkiye yoğunlaştığı bir sırada ceza beklentilerin böylesi absürt bir nedenle sarsılabileceği olasılığına takılıp kalmıştım. Her katil, kendisine her an aramıza dönebilme imkanı verecek yasal düzenlemelerden yararlanma hakkını, küçük ama iyi bir rol karşılığında kolayca elde edebilirdi çünkü.

 

Şaka gibi değil mi? Bir mahkeme heyeti neye istinaden bir katile kravat taktığı veya traş olduğu, iyi giyindiği, duruşma süresince ‘süt dökmüş kedi’ gibi oturduğu için suçunun gerektirdiği cezadan iyi hal indirimi uygulayabilir?

 

Bir mahkemeden bu şekilde iyi hal indirimi alan ilk suçlu ya da katil kapıcı A.Ç. değil, biliyoruz. Yıllardır birçok farklı suça dair davada mahkemeler, suçluların salondaki hal ve davranışlarını, kendilerince önemli saydıkları durum ve tavırları ölçü alarak, verilmesi gereken cezalarda indirimlere gittiler, gidiyorlar. Hem de bu durumun kurbanın yakın çevresini de kamu vicdanını da yaraladığını çok fazla hesaba katmadan.

 

Peki, ama nasıl olabiliyor bu? Yapılan, hukuk adına gerçekten doğru bir uygulama mı? Her zaman adil bir yargılama ve suçun gerektirdiği doğru cezayı vermesini beklediğimiz mahkeme üyelerinin böylesi anlamsız bir durumdan ötürü cezadan indirim yapması kabul edilebilir bir şey mi?

 

Az biraz kafası çalışan herkes her suçlunun bütün o iyi hal gösterilerini daha az ceza almak adına pekâlâ yalandan da yapabileceğini ve bunun en basitinden kurnaz bir taktik olabileceğini düşünebiliyor da koca koca yargıçlar nasıl oluyor da bunu düşünemiyorlar?

 

Garip bir durum...

 

Bunun gibi nicesini vahşice öldüren cani/lerin cezalandırılması için kamuoyunda idamın dahi ciddi ciddi tartışıldığı bir zamanda gerçek adalet adına umulan her şey boşuna mı? Eğer katillerin sadece mahkemedeki davranışlarına göre önemli derecede ceza indirimleri alabilme ihtimalleri varsa-ki var işte-o halde birilerinin yasadaki bu açığı sonuna kadar kullanmaları için her katilin kulağına önceden bir şeyleri fısıldadığını söylemek mümkün.

 

Ben bir hukukçu değilim. Lakin olmasam da mahkemenin işlenmiş bir suça ceza indirimi yaparken suçlunun en azından kurbanın yakınlarına değil de kendilerine gösterilen saygıda kusur etmemelerini dikkate almasının arızalı bir yaklaşım olduğu aşikâr değil mi?

 

Garip olduğu kadar hukuksal bir garabetliği de işaret etmiyor mu bu haliyle ‘iyi hal indirimi’ meselesi?

 

O halde vicdanları rahatlatacak standartlarda bir adaletin tecelli bulması için görevlendirilmiş yargıçlar, ağzındaki peyniri almak için türlü dalkavukluklar yapan tilkinin oyununa gelen karga kadar saf değillerse kamu vicdanını yaralayabilme potansiyeli yüksek ve son derece suistimallere açık bir durumun ardındaki mantığı tam olarak anlamak gerekiyor.

 

Hele de kafama takılan bu garipliğin en son Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında da gündeme gelmesinden sonra. Cumhurbaşkanı da "Kadına yönelik şiddete veya kadına yönelik şiddette bilhassa cinayetlerde iyi hal indirimi gibi uygulamalarda çok dikkatli olunmalı’ demişti haklı olarak.

 

Peki, nedir Cumhurbaşkanından sıradan bir vatandaşa kadar herkesi rahatsız eden bu tuhaf durumun sebebi hikmeti?

 

Neden vicdanları ve adalet duygusunu yaralayamayacak, evrensel hukuk ilkelerine değil de son derece göreceli ve kabul edilebilir bir tarafı olmayan bir duruma oturtulmuş ‘iyi hal indirimi’ meselesi?

 

Benim şahsi düşüncem eski Türkiye’nin vatandaşına karşı devleti, makamı, memuru kutsayan, onlara karşı gösterilecek saygıyı, suçun niteliği ve cezanın hakkaniyeti olgusunun önüne çıkaracak kadar abartabilen ve zoraki bir saygıyı inşa etmekte bir sorun görmeyen derin statükocu bakıştan kaynaklanıyor bu gariplik.

 

Her şeyde olduğu gibi burada da devleti yönetenlerin hak, hukuk, özgürlük gibi kavramları bir noktadan sonra önemsizleştirip, kurumsal bir fetişizmin üzerinden devletin kutsanması için uydurdukları bir başka uygulama, mahkemelerdeki iyi hale göre ceza indirimleri meselesi.

 

Bu garip uygulama yıllardır bu ülkede suça ve suçluya indirimin ölçüsü boş mahkeme salonlarına veya hâkimlere karşı gösterilen saygı olagelmişse bu en başta son zamanlarda herkesin iyice diline doladığı yargı bağımsızlığının gerçekte çok da fazla önemli olmadığının da bir göstergesi aynı zamanda. Ya da gözlerden kaçan ama önemli şu uygulama dahi, asıl derdin yargı bağımsızlığı değil yargıç bağımsızlığı üzerinden devlet kutsaliyetinin önemli olduğunu göstermiyor mu bizlere?

 

Üstüne anlamsız ‘iyi hal indirimleri’ cinayetlerin, şiddetin ve saldırıların hayatımızda olağanlaşmasında ve yaygınlaşmasında cezaların caydırıcılık açısından yetersizliklerinin etkili olduğu söylemiyle de çelişen tehlikeli bir uygulama olarak hem de.

 

Bu nedenlerle canı her an bir şekilde yanabilme ihtimali olan sıradan bir vatandaş olarak, canımı yakacak kişiye yargıçların kendilerine ve makamlarına kutsaliyet biçmek adına iyi hal indirimi uygulamasını kabul edilebilir bir uygulama olarak görmüyorum, kimse kusura bakmasın. Hele de suistimallere son derece açık olabileceğini küçük bir çocuğun dahi görebileceği saçma sapan nedenlere endekslenmiş bir şekilde yapılıyorsa o uygulamalar. Çünkü gerçek adalet ve evrensel hukuk ilkeleriyle ilişkisi olmayan bir uygulamanın çağdaş ve demokratik bir devlette ve önceliğine vatandaşın haklarını korumayı koyan bir hukuk sisteminde, bir suçun cezasında indirimi kendilerine ve mahkemelerine saygıyı ölçü olarak alabilmesi hukuk açısından skandaldan başka bir şey değil bence.

 

Evet, batıda hafif suçlardan dolayı ceza almış veya hüküm giymiş suçluların, cezalarını denetimli serbestlik ile kamu hizmetinde tamamlamalarına olanak veren uygulamalar vardır. O tür uygulamaların benzeri olarak, bizde de suçluların mahkemedeki şovlarına göre değilde mahkûmiyetlerini çektikleri süredeki iyi hal ve davranışlarına göre aldıkları cezaların yeniden değerlendirilmesi ve gerekli şartların oluşması durumunda, ceza indirimine gidilmesi düşünülebilir. Öylesi bir uygulamada kişileri gözlemlemeye olanak verecek bir zaman içinde onların davranışlarıyla işledikleri suçtan dolayı bir pişmanlık duyup duymadıklarını gösterecek bir takım deliller toplanabilir, olabilecek olumlu gelişmelerden sonra hükümlü için iyi hal indirimi konusu gündeme gelebilir. Sonuçta hukuk ve onun uygulama aracı olan ceza ‘suçlu kişilerin cezaevine girip toplumdan soyutlanmaları yerine dışarıda bu kişilerin bir daha suç işlemesini önlemek ve onların güvenli bir şekilde topluma yeniden kazandırılması üzerine kurulmalı’ ilkesine de uygun olabilir bu uygulama.

 

Hem hukukun olumsuz etkilenmemesi hem de toplumsal vicdanın yaralanmaması açısından daha doğru olacak böylesi bir uygulama, adalete olan güvenin yeniden inşa edilmesine de vesile olacaktır aynı zamanda.

 

Sonuç olarak katillerce bir hayata son vermenin cezası yeterince çekilmediği gibi, onların bir süre sonra elini kolunu sallayarak yeniden aramıza dönmelerine fırsat veren yasal uygulamalardan yararlanmalarını sağlayacak saçma ‘iyi hal indirimleri’ meselesi acilen ve ciddiyetle elden geçirilmesi gereken bir aksaklık olarak önümüzde durmaktadır. Hem de temelinde hayatımıza bir karabasan gibi çökebilecek kontrolsüz bir yargı despotizmini besleyip, büyütecek bir tehlike olarak.

 

Hayatın her anına orantısız bir devlet bekası, büyüklüğü, dokunulmazlığı sinmiş bir ülkede değişmesi gereken birçok şeyden biri olan bu uygulamayı, yeni anayasayı da yapacağı düşünülen yeni parlamento ivedilikle gündemine almalı ve gerekli yasal ve yargısal düzenlemeleri en kısa zamanda yapmalıdır.

 

Çünkü tuhaf bir devlet kutsaması adına mahkemelerin, yargıçlara gösterilen saygıdan hareketle vatandaşlara karşı işlenmiş suçlarda ceza indirimine gitmesi yeni Türkiye’de artık hakkıyla uygulanması gereken evrensel hukuk adına anlaşılması ve kabul edilmesi kolay olmayan bir uygulama olarak önümüzdedir ve bir an önce ortadan kaldırılmalıdır.

 

Baki MURAT

15.04.2015

 

Son Güncelleme Tarihi: 18 Nisan 2015 17:05

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.