Köyüm, hayallerim, çocukluğum

11 Şubat 2013 14:49 / 2042 kez okundu!

 


Dört günden bu yana doğduğum, on yedi yaşına kadar yaşadığım köyümdeyim.

Ne çok şey değişti; iki dünya savaşının yarattığı yoksulluğu, tarihi yaşamış babaannem gitti önce, ardından babamı genç sayılabilecek yaşında trafik kazası ile kaybettik. Şimdi onlardan kalan yan yana iki mezar taşı ve anıları.

Doğduğum ev zamanın yıkıcılığına direnmeye çalışıyor, gençliğimde yıkılmaya başlamıştı, iki odasından birisi yok artık, hol ve diğer odası ayakta halen. Çok sayıda hastalığı, defalarca geçirdiği ameliyatlara karşın ayakta kalmaya, köyünde yaşamaya çabalayan annem gibi, doğuştan engelli yürüyemeyen ablamın yaşama tutunması gibi.

Doğduğumda alınan bahçenin başucuna yapılan çardağın anıları çok silik, ardından yapılan şirin bahçe damının yerinde şu an çirkin kocaman bir bina yükseliyor. Bu yörede yetişen meyvelerin her türlüsünün olduğu bahçe şimdi yeni sahibinin elinde besi sığırları ile dolu, artık bir tane bile ağaç yok.

Kerpiçten yapılmış olan diğer bahçe damı, eriyerek yok oluyor, yüzyıllar öncesinden kalan bir yıkıntıyı andırıyor, önündeki kırık tulumbadan artık su çıkmıyor. Evin önüne dökülen beton sayesinde tozdan çamurdan kurtulduğu için mutluluğu yüzünden okunan iki büklüm babaannem geliyor gözümün önüne. Sıcak yaz günlerinin yorgunluğunun ardından açıktaki yatağımızda kardeşimle yıldızları sayma çabamız, küçük ışıklarından izlediğimiz uçaklarla kurduğumuz hayallerimizle uykuyla buluşmamız aklıma geliyor, yatarken yanı başımızdan akan suyun bizim için ninni, zaman zaman gelen konuklarımız için korku yarattığını anımsıyorum.

Zamana hiç bir şey dayanamıyor, hayal kurmasam sanki doğduğum, büyüdüğüm yerde değil, yabancı bir yerde olduğumu sanacağım. Çocukluğumdan izler arıyorum, zorlanıyorum, köyümün kimliği kaybolmuş sanki, sıcak gülümsemeleri, öfkelenince küfür eden babamı, Mehmet emmiyi arıyor gözlerim.

Bugünlerde adli bir vaka konuşuluyor. Muhtar köyün paralarını iç etmiş, Ağır Cezada yargılanıyormuş, sıradan bir olay gibi, zaman geçirmek için edilen laflar gibi bahsediliyor. Suçlamaya hak veren de, iftira diyen de tepkisiz.

Köyümde yalnızım, hayallerim ise özgür, çocukluğumu yaşıyorum, yoksulluğu, yoksunluğu, bir o kadar da umutlu çocukluğumu.

Henüz Şubat ayındayız, kaysı, erik ağaçları tomur tomur, yalancı bahara tutulmuşlar çiçek açmaya hazırlanıyorlar. Mart soğuk olursa o tomurcuklar üşüyecek meyveye dönmeyecek, meyve vermeyen ağaçlar köylünün yoksulluğunu biraz daha derinleştirecek. Yoksulluk baki buralarda, umut da yok artık, ben çocukluğuma dönmek istiyorum.


Arif Ali CANGI

10.02.2013, Mut-Yapıntı Köyü

Son Güncelleme Tarihi: 11 Şubat 2013 23:46

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.