Hükmü sual olunmaz kararnameler

04 Ekim 2011 19:52 / 1681 kez okundu!

 


Hükümetin, seçimler sonrası en belirgin uygulamalarından biri Kanun Hükmünde Kararname (KHK) lerle yasal gereksinimleri karşılamak. KHK, 12 Mart 1971 darbesi ile anayasaya girdi, 1982 darbe anayasası ile kurumsallaştı. KHK. kısaca yasama organının yasa yapma yetkisinin yürütme organına devredilmesidir, yani yasama organının etkisizleştirilmesidir.

AKP’nin bugün yaptığı, tam da budur. Seçimi kazanacağından emin bir vaziyette, meclis çoğunluğuna dayanarak seçimden önce 6 Nisan 2011 tarihli ve 6223 sayılı yetki kanunu çıkarttı. Şimdi bu yetki kanununa dayanarak KHK’ler çıkartıyor, bunlarla bakanlıklar kapatıyor, yeni bakanlıklar kuruyor, ülkenin yoğun gündemi içinde tartışılmıyor, kimi köşe yazarlarının ve ilgili kimi kesimlerin dışından bu konu kimsenin umurunda değil. Seçimden önce meclis gündemine getirilen Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı, yurtiçi ve yurtdışından tepkiler ve bir takım dengeler sayesinde yasalaşmamıştı. ('Tabiatı bozuk' tasarı) Yasalaşamayan bu tasarı şimdi KHK’lerle yasa haline getiriliyor. 17.08.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 648 sayılı “Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair KHK” ile büyük ölçüde amaç hasıl oldu. KHK ne getiriyor? Bakanlar Kurulu’nun yetkilendirdiği alanlarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı her türlü ölçekte imar planı yapabilecek ya da yaptrabilecek, bu alanlarda her türlü ruhsat ve yapı kullanma izni verebilecek. KHK ile Özel Çevre Koruma Kurumu kapatıldı, bunun yerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü (TVKGM) kuruldu. Milli Parklar, Tabiat Koruma Alanları, Tabiat Anıtları, Tabiat Varlıkları, Doğal Sitler, Sulak Alanlar ve Özel Çevre Koruma Bölgeleri’nin tespit, tescil ve ilanı bu genel müdürlüğe bırakıldı. TVKGM, koruma altına alınması gereken alanları kullanıma ve yapılaşmaya açabilecek, bu alanları işletmeye açabilecek, imar planlarını yapacak ya da yaptıracak. tabiat varlıkları, doğal, tarihi, arkeolojik ve kentsel sitler ile koruma statüsü bulunan diğer alanların çakışması halinde, bu alanların hangi idare tarafından yönetileceğine karar verecek. Yani; korunması gereken alanlar, bakanın politik tercihlerine ve önceliklerine bırakılıyor. Bu yetkileri eline alan Çevre ve Şehircilik Bakanı, eski TOKİ Başkanlığından kalan alışkanlıkları ve becerisiyle her yeri yapılaşmaya açar, artık bolca kendimize yuva yapacağız diye kuşların yuvasını bozarız. KHK ile artık meraların korunmasından da vazgeçiliyor, kullanım amacıyla geçici yerleşime açılabilecek, turizm merkezleri ile kültür ve turizm gelişim bölgeleri kapsamında kalan kısımları ise ot bedeli dahi alınmaksızın tahsis amacı değiştirilecek ve Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edilecek. Ne de olsa bol bol sığır ithal ediyoruz meraya ne gerek var, yeşil isteyen de golf sahalarının yeşiliyle idare etsin. Daha önce Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sorumluluğunda olan ve kısmen özerk olan Kültür Varlıklarını Koruma Kurulları’nın yetki ve denetiminde olan Tabiat Varlıkları ve Doğal Sitler altı ay içerisinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredilecek, Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’na karşılık Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu, Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulları’na karşılık da Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonları görev yapacak. Çoğunluk üyesi bürokratlardan oluşan Koruma Yüksek Kurulu’nun gündemi Bakanlık tarafından hazırlanacak, çeşitli konularda doğrudan Yüksek Kurula karar aldırılarak Koruma Bölge Kurulları baypass edilecek. KHK ile Koruma Bölge Kurullarının mevcut üyelerinin üyelikleri de sona erdi. Anlaşılan koruma kurulları yeni döneme uygun biçimde dizayn edilecek, zaten özerklikleri tartışmalı hale gelmişti, bu arada frsat bu fırsat halen korumacılıkta ısrar eden üyelerden de kurutulacaklar. KHK ile Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası koruma sözleşmeleri yok sayılıyor. Yoksa, KHK’ler ile bu sözleşmeler de ilga mı oldu? Yüzde elli oyla iktadara gelen hükümetimizin hikmetinden sual olunmaz mı?

Sözün özü; yasalaşamayan TBÇKK tasarısından daha kötü düzenlemeler KHK ile gtirildi. Artık doğal varlıkların korunması değil, sermayenin kullanımına açılması söz konusu, yani yaşam alanları sömürüye, talana, yağmaya açılıyor, yani yaşamımız tehlikede. Gerzeli yaşlı teyzenin elindeki sopayla panzere vurmasını gördünüz mü, o görüntünün bir anlamı yok mu? Daha ne kadar suskun duracağız? Karadeniz Sahil Yolu yüzünden Rıze balçığa battı, doğanın isyanını daha ne kadar kulak tıkayacağız?




Arif Ali CANGI

30.09.2011

Son Güncelleme Tarihi: 04 Ekim 2011 20:02

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.