12 Eylül darbecilerine bir de "Ulusal Cenaze Töreni" mi yapılacak?

02 Mart 2015 15:25 / 1380 kez okundu!

 

 

Yaşanan her antidemokratik uygulama, her olumsuz olay üzerine öyle ya da böyle "12 Eylül darbesi"ni anarız; 12 Eylül'den de beter, 12 Eylül zihniyeti gibi. Bir türlü demokratikleşememenin kaynağının 12 Eylül'ü aşamamak olduğunun herkes farkında ama bu yönde sistemli ve kararlı bir çalışma da yok.

 

Diğer yandan 12 Eylül'ün yaşattığı acılar var, hayatta kalmayı başarabilenlerden yaşayan binlerce mağdur, mağdur yakını var. Bu kişiler 12 Eylül darbesini ve darbecilerini anarken, öfke ve acıyı birlikte yaşıyorlar. Bu öfke ve acıyı ancak adaletin sağlandığı duygusu dindirebilir. 12 Eylül darbe davası mahkumiyetinin böyle de bir anlamı var.

 

Hatırlarsanız Ankara 10.Ağır Ceza Mahkemesi'nin 18.06.2014 tarih ve 2014/137-181 sayılı kararı ile 12 Eylül darbesini gerçekleştiren Milli Güvenlik Konseyi'nin sağ kalan iki generali Ahmet Kenan Evren ve Ali Tahsin Şahinkaya hakkında 12 Eylül  1980 günü "cebren Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının tamamını tağyir, tebdil, ilga ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisini ıskat ve vazifesini yapmaktan men suçunu ve Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren ıskat ve vazife görmekten cebren men suçunu fikir ve eylem birliği içinde işledikleri"nden ömürboyu hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmişti.

 

Mahkumiyet kararı aynı zamanda 12 Eylül darbesinin mahkum edilmesi anlamına geliyor. Bunun yanı sıra kararın 12 Eylül mağdurları açısından anlamını da atlamamak gerek. Bir dostumun "artık geceleri yaşadığım kabustan kurtulabileceğim" sözleri çok şey anlatıyor.

 

12 Eylül Darbesi Türkiye insanına yönelik insanlık dışı uygulamalarıyla, ağır suçlar işledi. Mahkumiyet kararı ile hukukuyla, kurumlarıyla, zihniyeti ile 12 Eylül rejiminden kurtulmanın fırsatı doğdu, bu fırsatı değerlendirmek, demokrasiden ve adaletten yana olan her kurumun, herkesin görevidir.  Bu görev bizim kuşağın boynunun borcudur. Her şeyden önce, 12 Eylül darbe suçunu meşrulaştıran uygulamalara izin vermemeliyiz.

 

Bu günlerde darbe lideri Ahmet Kenan Evren'in öldüğüne dair haberler yayılmakta, ardından yalanlanmakta, yaşı ve sağlık durumu itibariyle ölümü doğal olan ve beklenen bir durum. Mahkumiyet kararı henüz kesinleşmediği için eski cumhurbaşkanı ve genelkurmay başkanı olması itibariyle cenazesi devlet töreniyle kaldırılma olasılığı 12 Eylül darbesi ile derdi olanların kabusu halini aldı. Bu olasılık, "ne olacak canım öldükten sonra cenazesi nasıl kaldırılırsa kaldırılsın" kadar basit değil.


 

Devlet Cenaze Törenleri Yönetmeliği'ne göre; görevde iken veya görevden ayrıldıktan sonra vefat eden Cumhurbaşkanı için Ulusal  Cenaze Töreni düzenlenir. Törene, muhafız alayı tören taburu ve askeri bando katılır. Cenaze araçla çekilen bir top arabası üzerinde taşınır. Törenin programı, Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürü başkanlığında, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği, Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Ankara Valiliği, Ankara Garnizon Komutanlığı ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı temsilcilerinden oluşan bir heyet tarafından kararlaştırılır.

 

Gözünüzün önüne getirebiliyor musunuz; cenaze marşı eşliğinde top arabasına yüklenen cenazeye devletin askeri ve sivil erkanının saygı duruşu, cenaze namazını kıldıran imamın (büyük olasılıkla Diyanet İşleri Başkanı) cemaatten ölen için "helallik" istediğini, törenin televizyonlardan canlı yayında verildiğini, hatta bayrakların yarıya indirildiğini...

 

Sembolik de olsa böylesi bir tören, darbeye meşruiyet görüntüsü verecek, diğer yandan 12 Eylül’ün işlediği suçların doğrudan sorumluluğunu taşıyan kişilerin cenazelerinin resmi 'ulusal' törenle kaldırılması  ciddi gerilimlere ve toplumsal ayrışmalara yol açabilecektir.

 

Cenazenin devlet töreniyle kaldırılmasına engel olmalıyız;

 

Yanlış anlaşılmasın, herkesin cenazesinin kendi inanç ve vasiyetine uygun kaldırılmasına kimsenin bir diyeceği olamaz, ancak henüz mahkumiyet kararı kesinleşmedi diye devlet töreni yapılması olasılığına dikkat çekmek istiyorum.

 

Olası devlet törenini engellemeliyiz. Nasıl olacak, ne yapılabilir?  

 

Devlet cenaze töreni ve askeri kurumsal cenaze törenine ilişkin 2 Aralık 2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Devlet Cenaze Töreni Yönetmeliği" ile 29 Eylül 1956 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Askeri Merasim ve Protokol Talimatnamesi'ne Bakanlar Kurulu tarafından "12 Eylül darbesini gerçekleştiren eski cumhurbaşkanı, eski genel kurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının cenazelerinde devlet töreni  ya da kurumsal cenaze töreni yapılamaz" cümlesinin eklenmesi  ile sorun çözülür.

 

Bakanlar Kurulu bunu yapar mı? Yapmalı, yapmasını istemeliyiz, yapmaya zorlamalıyız. 12 Eylül'ün yaşattığı acıları yeniden yaşatmaya, yaralarını yeniden kanatmaya hiç kimsenin hakkı yok.


Başbakan Ahmet Davutoğlu'na buradan çağrı yapıyorum, adalet için, vicdan için, demokratik geleceğimiz için...

 

Av. Arif Ali Cangı

12 Eylül darbe davası müdahil avukatı

02.03.2015

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.