Sefam olsun…

29 Temmuz 2009 19:17 / 1412 kez okundu!

 


Sarmaşık gülünün kökünden fırlayıverdi bu sene akşam sefası. Kendini doğanın güvenli kucağına atıveren saklı bir tohumdan nasıl iştahla yükseliverdi güneşe doğru. Güneşe elveda derken her akşam üstü kırmızılı-pembeli çiçekleriyle gülü sarmaya başladı.

Gül umursamıyor akşam sefasını. Başı saçaklara değecek neredeyse. Kendi keyfinde yükselmede açılıp saçılmada. Akşam sefasının çiçekleri arasından bir dal salmış sinsice. Tomurcukları kımızı güllere açınca akşam sefasının sanki iştahla gülü sarışındaki fiyakasını bozmuş gibi havasından geçilmiyor. Pembe pembe akşam sefalarının arasında kırmızı gül fışkırıvermiş.

Çatıda kiremitlerin arasında bulduğu boşluğa her sene yumurtlayan serçenin telaşı yok gülde. O kendinden emin yeşil yaprakları arasından kırmızı güllerini salıvermeye devam ediyor. Serçenin iki yavrusu var yine, her sene iki yavru. Merak ediyorum, her sene gül de akşam sefaları da ayni kökten selamlar doğayı da, çatıda ki boşluğa yumurtalarını bırakan serçe aynı serçe midir?

Serçe telaşlı. Yavruları cik cik lemeye başladıklarından beri onlara yiyecek bir şeyler taşımak bütün telaşı. Bir yandan yavruları bitmek bilmeyen istekleri ve anne serçenin cevapları Lady‘ inin dikkatinden kaçmıyor. Gözlerini saçağa dikerek kiremit altındaki boşluğa odaklanıyor. Hani boyu yetse saldıracak yavrulara. Her ne kadar gözlerini yuvadan ayırmak istemese de Lady boyundan büyük işlere kalkışmıyor. Anne serçe hem telaşlı hem korkuyor. Saçağın altından uzaklaşıyoruz. Komşunun garaj duvarında bizim bahçeye bakan kısmına 2000 yazında Yelda‘nın boyadığı şeytan sofrasından Ayvalık panoramasının önüne oturuyoruz. Gözlerimizi kapatıp Çamlık koyunu düşlüyoruz. Hani komşunun garajının çatısından yuvasını gözleyen anne serçeye yavrularını doyurması için güvenli bir ortam yaratmak derdimiz. Biz çamlık koyunda düşlere dalınca anne serçe yuvaya uçuyor ve yavrularını doyuruyor. Ah şu yavru serçeler doymak bilmiyorlar… Bıkmadan cik cikliyorlar. Bıkmadan, usanmadan…

O da ne! Yüzüme damlayan çise, sağanağın habercisi mi? Evet birden kapanan hava ve şidetli gök gürlemeleriyle doğa ana son sözü söylüyor. Hepimiz bir tarafa kaçışıyoruz. Yavru serçelerin ciklemeleri kesiliyor . Lady kuyruğunu bacaklarının arasına alarak birden doluya dönüşen tanelerden korunmak için içeriye kaçıyor bizimle beraber.

Dışarıda güller ve akşam sefalarını dolu tanelerinden koruyor saçak. Güller, akşam sefaları, telaşlı anne serçe ve iştahlı yavruları, kara kızım Lady ve ben hepimiz aynı çatı altındayız.

Doğa bizi bir çatı altına topladı. Dışarıda dolu beyazı bahçeler ve sokaklar. 

Bir kahve içimi akıyor zaman. Kara bulutları dağıtan güneş, doludan sonra yakıyor. Yeniden bahçeye atıyoruz kendimizi. Sokak iki yanından küçücük derecikleri taşıyor. Dolu taneleriyle bir kısmı yırtılan yaprakların üzerinde çiseler kalmış, yaprakların ucundan sarkıyorlar. Ya düşecekler toprağa ya da güneşle uçup gidecekler gökyüzüne yeniden. Kimbilir bulut olurlar yeniden, rüzgarlarla belki bilinmeze, belki de sizin gökyüzünüze toplanıp, belki de sizin yüzünüze çiselerler. 

İşte akşamın sefaları pembe açıyorlar yeniden. Pembe akşam sefaları arasında kırmızı bir sarmaşık gülü. Serçeler yine aynı telaşla ötüşüyorlar. Ben Şeytan Sofrası'ndan Ayvalık panoramasının altına oturuyorum. Bir bardak sıcacık çayı yudumlarken yağmur sonrası çamlık koyuna düşe yatıyorum…

Sefam olsun…

Ali Rıza Üleç
29.07.2009
 

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.