Kendinizin önünden çekilin!

22 Temmuz 2009 22:45 / 1674 kez okundu!

 


Bu gün hayatlarınızı şöyle bir gözden geçirin. İş hayatınız, sosyal hayatınız, ailenizle/dostlarınızla ilişkileriniz, kendinizle ilişkiniz, parasal durumunuz, eğitim durumunuz, sağlığınız, hobileriniz, seyahatleriniz ve aklınıza gelen hayatınızın diğer bütün alanları.

Sonra bu alanlarda iyileştirmek istediklerinizi olumlu cümleler kullanarak alt alta yazın. Sonra belirlediğiniz bu hedeflerin içinden sizin için en önemli olanını seçin.

Şeçtiniz mi? O zaman sorun şimdi kendinize "Bu hedefe ulaşma becerimin önünde ne duruyor?"

Duyar gibi oluyorum: Paranız yok; yaşınız geçti; zamanınız yok; sağlığınız elvermiyor; ekonomik kriz var; hava çok sıcak; yalnız yapamazsınız; eşiniz/aileniz izin vermiyor; yeterli bilgi/beceri/deneyiminiz yok; çok zor…

Başka aklınıza gelen mazeretler var mı?

Bence burada kendinize sormanız gereken en önemli soru şudur:

"Ben gerçekten bu hedefe ulaşmayı istiyor muyum?"

Bazen bazı şeyleri çok istiyormuş gibi hissederiz ama iş eyleme geçmeye gelince yukarıdaki gibi mazeretler nedeniyle hedefimizden vazgeçeriz. O zaman o istediğimiz ne ise aslında onu çok ta istemediğimizi anlarız ya da bedelleri yüksek olduğu için bizi ileriye taşıyacak hedeflerden bir çırpıda vazgeçeriz. Vazgeçme nedenimiz olarak ta pek çok mazeret gösteririz.

Eğer hedefinize gerçekten ulaşmak istiyorsanız, hedefe ulaşma becerinizin önünde SİZden başka kimse durmuyordur. Lütfen dürüstçe kendinize bakın ve hayatınızın sorumluluğunu elinize alın.

Biliyorum bazen bunu kabullenmek hiç te kolay değildir. Her zaman suçlanacak bir olay veya kişi bulunacaktır. Ya da yukarıda saydığım mazeretler gösterilecektir. Ancak eğer kendinize dürüst olursanız tek engelin kendiniz olduğunu görürsünüz.

Hayatlarımız seçimlerden ibarettir. Eğer bugün hayatınızda mutsuz olduğunuz alanlar var ise bunlar bir zamanlar yapmış olduğunuz seçimlerin sonuçlarıdır. Şimdi bana "Bu seçimleri biz isteyerek yapmadık, yapmak zorunda kaldık" diyebilirsiniz. İşte bu gücünüzü başkalarına veya olaylara verdiğiniz andır. Hayatınızın sorumluluğunu almayı reddettiğiniz andır. Evet, bazen şartlar zorlayıcı olabilir ancak neyi yaşayıp neyi yaşamayacağımızın seçimi tamamı ile bize aittir, bazen başkaları tarafından belirlenmiş gibi gözükse bile…

Siz istemediğiniz sürece kimse size zorla bir şey yaptıramaz; kimse sizi üzemez, kimse size istemediğiniz şekilde davranamaz, hiçbir olay sizi yıkamaz. Şimdi gelin hayatınızın sorumluluğunu elinize alın. Mutlu olmadığınız, değiştirmek veya ileriye götürmek istediğiniz yaşamlarınızın bölümlerini belirleyerek kendinize hedefler oluşturun. Bu hedeflerin önünde siz izin vermediğiniz sürece hiçbir şeyin duramayacağına inanın. Siz kendinizin önünden çekilin yeter!

Hedeflerinizi hayalinizde canlandırın. Kendinizi hedefinize ulaştığınızda nerede ve ne yaparken görüyorsunuz? Etrafınızda kimler var? Size ne söylüyorlar? Ne hissediyorsunuz?

Hayalinizde bu sahneleri gerçekmişçesine yaşatın. Hislerinize dikkat edin.

Bizler hepimiz kendi dünyalarımızın yaratıcısıyız. Eğer şu anki yaşantımızdan memnun isek ne ala. Eğer değilsek onu değiştirme gücüne sahibiz! Ne istediğimizin farkında olarak, seçimlerimizin sorumluluğunu elimize alarak ve eyleme geçerek istediklerimizi yaratabiliriz.

Hata diye bir şey yoktur, sadece deneyim vardır. Hata diye nitelediğimiz her şey aslında bizim için en büyük hayat deneyimleridir. Bugüne kadar deneyimlediklerimiz eğer artık hoşumuza gitmiyorsa deneyimlerimizi değiştirme şansına sahibiz! Geleceğimizi şekillendirme gücüne sahibiz!

Evet, hadi artık oturduğunuz yerden kalkın! Seçimlerinizi yapın, onları hayalinizde olmuş gibi canlandırın, sizi hayallerinize taşıyacak adımları belirleyin ve o adımları atın! Siz adım atmaya karar verdiğiniz an bütün evren sizinle beraber çalışır. Seçiminiz sizin ve bütün için hayırlı ise bütün kapılar ardına kadar açılır. Gizli bir gücün sizinle olduğunu hissedersiniz. Tek yapmanız gereken gücünüze sahip çıkarak yaratacağınız hayata doğru adım atmaktır .

Hayat cesurları sever! 

Violet Alaluf
Yaşam Koçu-İzmir
22.07.2009 


Resim: Sadig Toma

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
23 Temmuz 2009 12:58

Toplumlar tüketerek mutluluğu yakalayamayacağını anlamaya başladığı için insanlar mutluluğu sizin de dediğiniz gibi değerlerinde, içlerinde, sevgide aramaya başladılar. Size katılıyorum. Mutluluk değerlerimize bağlı yaşanan hayatlardan geçer. Değerlerimiz ve eylemlerimiz uyum içinde olmalıdır. Aksi takdirde adım atsanız bile bu sizi mutlu etmeyecektir. Biz koçlar için çalıştığımız kişinin değerleri çok önemlidir. Kişinin kendi değerlerini bulması, hatırlaması ve önem sırasına koyması konusunda çalışmalar yaparız. Hedeflere gidilen yol değerlerle örtüşmelidir. Yoksa atılan adımın hiç bir önemi kalmaz. Bu önemli konuyu gündeme getirdiğiniz için size teşekkür ederim.
23 Temmuz 2009 12:04

yayinci

Eskiden misafirliğe gidildiğinde, kişiler birbirine "Nasılsınız?" diye sorduğunda, "İyi diyelim, iyi olalım!.." cevabı verilirdi... Ve insanlar, yokluğa, zorluğa rağmen mutluydular... Çünkü gerçekten de öyle düşünüp, öyle hissediyorlardı kendilerini..., Komşuluk vardı, arkadaşlık, dostluk, paylaşma, dürüstlük, içtenlik vardı. Şimdi bunların birçoğu kalmadı. Varsa da sahte... Her yeri ucuz Çin malları sardı, çocukluğumuzda hayal bile edemeyeceğimiz oyuncakları, giysileri, araç-gereçleri kolaylıkla elde edebiliyoruz. Kişi, borç harç da olsa istediğini elde edip, kimse kimseden geri kalmamaya çalışıyor...
Mutlu muyuz? Bence değiliz…
Batı’nın bize empoze ettiği ve yeni olarak sunduğu mesleklerle (NLP, Reiki uzmanlığı, vb.) ve tekniklerle mutluluğu yeniden yakalamaya çalışıyoruz.
Söylediklerinize yüzde yüz katılıyorum. Ama kişinin : "Ben gerçekten bu hedefe ulaşmayı istiyor muyum?" demesiyle olmuyor. Bir şekilde yitirdiğimiz değerlerin de geri gelmesi gerekiyor…Bilmiyorum siz ne dersiniz?..



Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.