Unutmamak... İki Turhan abi…

25 Aralık 2013 19:35 / 1530 kez okundu!

 

 

Gerçek anlamda insan olmak hep zordu. Şimdi daha bir zor. Zorluğu oluşturan, tüm yaşam alanlarımızın azgın bir sömürü ve çıkar çatışmalarıyla teslim alınmış olması. Dün, bütün eksik ve yanlışlarına rağmen başka bir yaşam, "savaşsız ve sömürüsüz bir yaşam mümkündür"ün algılanmasını, anlaşılmasını, anlatılmasını, hayal edilmesini kolaylaştıran bir başka dünya vardı. Sistemin kendi hataları ve egemenlerin el birliği ile bu dünya yok edildi. Uzun süre tek kale oynandı. Böyle olmadığı görülmeye başlansa da, henüz yolun başındayız.

Amacım bu süreci laflamak, alışık olunduğu gibi büyük analizler yapmak falan değil. Dertlendim. Bu sürecin insan hallerimizi nasıl etkilediğini, duygularımızı ve yaşantılarımızı nasıl tepetaklak ettiğini hatırladım ve zaman tünelinden geriye bakarak eski yaşanmışlıkları hatırladım. Mücadele içinde tanımak şansına sahip olduğum onlarca arkadaşımdan, dostumdan, abilerimden bazılarını hatırladım. Hepsi bir yazıya sığmaz, zamanla anlatmak isterim. İnsana ilişkin duruşlarımızın dününü ve bugününü çok önemsiyorum...

Hani hep sözünü ederiz ya. Önce gerçek anlamda insan olmak gerekiyor. Sonrası bu temelde yükseliyor…
’’Yaşanası’’ bir dünyanın ütopik hayalleri ile dolu olduğum yaşlardı. Henüz ’O’ dünyanın kitaplarıyla karşılaşmadığım zamanlardı. Turhan abiyle tabakhanede tanışmıştık. Derilerin kurutulması için tahtalara çivilerle gerilme işlemi yapılırdı ve çırak olarak bizler de çivileri toplar, onlara çivi yetiştirirdik. Turhan abi de gergi yapardı. Mahalle kabadayısı, öyle söylenirdi, ’’Leşi’’ olan sert görünüşlü bir abi. Bilenler bilir, İzmir Yeşildere'den, tren yolu üstünden Turhan abi. Patronun iş değiştirmesi sonucu biz de İzmir Kordon'un ilk büyük içkili lokantasının güvenilir işçileri olmuştuk. İki kardeş patron müşteri karşılamak dışında fazla bir şey yapmazdı. Bütün iş Turhan abinin üzerindeydi. Ben de kasada dururdum. İkimiz de patronlarımızın çok güvendiği elemanlardık. Okul dışı bütün zamanlarım restoranda geçerdi. Üniversiteye başlama zamanım yaklaşmıştı. Patronlar ’’Okuyup da ne yapacaksın, burası hepimizin’’ demeye başlamışlardı. Üniversiteye gitmemi istemiyorlardı. Haftalık şu kadar olsa da, restoran bizimdi ya? Patronların en iyi adamı Turhan abi bir gün beni kenara çekti Ve ’’Bak kardeşim bazı şeyler duyuyorum. Okula devam etmeyecekmişsin. Restoran hepimizinmiş falan filan. Sakın böyle bir yanlış yapmayasın. Umarım, maaşlarımızı arttırmak yerine, bize sadaka gibi bahşiş veren, evdeki eskilerini getiren patron ’’Abilerinin’’ sözlerine kanmazsın’’ dedi. Onun dediğini hiç unutmadım... Toprağı bol olsun Kabadayı, gerçek insan Turhan abimin…

Sonra bir başka Turan abi daha tanıdım. Yüksek makina mühendisi Turhan Tuna abi. Emek, sömürü ve yoksulluk meselesine bakışımın bilimle-kitaplarla zenginleştiği zamanlardı. Turhan abi meslek örgütümüzde birlikte çalıştığımız abilerimizdendi.

Elbette başka abilerimiz de vardı. Tüm yaşamını sömürü ve baskıya karşı mücadeleye adamış Atılay Arsan abimizi kaybettik. Bizimle yola çıkan, zor koşullarına rağmen bize destek veren Atılay Yıldız'ı, Necdet Türetken ve Günay Bolazar abilerimizi de anmak, anlatmak isterim. 

Turhan abi ile her konuda benzer düşündüğümü söyleyemem. Ancak bilgi dolu iyi bir insan olan ondan, birçok şey öğrendiğimi belirtmeliyim. O çok iyi bir mühendisti, bilinçli bir işçi disiplinine sahipti, sosyalistti. Tüm yaşamını inandığı dünya hayaline göre örgütleyen bir insandı. Yakın zamanda buluşma olanağımız oldu. Aynı inanç ve heyecanla yaşıyordu. Çok sevindim. Büyük deprem sonrası yaşanılan dağınıklığın ve boşluğun etkilerini bizler gibi o da aşmıştı. Aynı dünkü heyecanla sanki "Hadi bakalım şimdi ne yapıyoruz" der gibiydi.

Bir kere daha inandım ki, gerçek anlamda insan olma çabasındakiler, yenilgilerin ruhsal halini daha bir kolay aşıyorlardı. Her tür kavgada yenilmek, düşmek olası, yeter ki kalkabilmek ve yürümeye devam etmek gücü kaybedilmesin. Sokak savaşlarındaki kayıplarımız, meydan savaşı için yeni bilgiler, güç ve deney sağlıyorsa, daha az acıtıyor, etkileri daha çabuk aşılıyor galiba…

Aynı isimli iki insan. Başka dünyaların insanları. Ortak yanları taşıdıkları yürek ve insan olma çabaları, bunu gündelik yaşama yansıtma uğraşları. Onları tanıdığım için kendimi şanslı hissediyorum.

 

Sedat ÖZGÜVEN

24.12.2013

 

Son Güncelleme Tarihi: 27 Aralık 2013 19:40

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.