İlyas Has'ın idamı

07 Ekim 2012 10:34 / 1933 kez okundu!

 


12 Eylül karanlığında ölüme ateş yakanlardan biri de İlyas Has'dı. İlyas, 7 Ekim 1984 tarihinde Buca Kapalı Cezaevi'nde idam edildi. Unutulmadı, unutulmayacak... Mezarı başındaki ilk anma 7 Ekim 2012 Pazar günü Bornova Pınarbaşı-Hacılarkırı Mezarlığı’nda saat 15.00’de.


Avukatı Kasım Sönmez anlatıyor... Ailesine yazdığı son mektup:


"İlyas idam edilirken bakmadım. Bana göre idam bir ceza değildir. İlyas idam edildi, bunun acısını o an en ağır biçimde yaşadı. Bu acıyı halen yaşayanlar var; annesi, babası, kardeşleri ve bir anlamda avukatı olarak ben.

İdam kararının Resmi Gazete'de ilan edilmesinden İlyas'ın haberi olmadı ama, ailesi ve benim haberim vardı tabii. Cumartesi günüydü ve ben her an infaz için çağrılabileceğimi düşünüyordum. Bir avukat, bir insan olarak yaşadığım o dakikalar benim için unutulmaz acı izler bırakacak anlar oldu.

Cezaevine çağrılınca, arkadaşım Avukat Fehmi Çam ve bir başka arkadaşımı da alarak gittim. Onlar dışarıda kaldı, ben içeri girdim. Cezaevinde Sıkıyönetim Savcısı Hakim Albay Hikmet Hacı Mirzaoğlu, kararı veren duruşma kıdemli yargıcı Uçal Gökhan, İzmir Savcısı Melih Tarı ve diğer görevliler vardı.

Savcının odasında oturduk. O sırada hakim ve savcılar çok üzgün olduğumu görünce bir şeyler söylediler. Hatırımda kaldığına göre Hikmet Hacı Mirzâoğlu, "Dünyada ve Avrupa'da insanı kurtarmak için siyasi bir kırıntı ararlar, oysa bizde asarlar" dedi. Tabii bunu İlyas'a uygulanan cezanın, yani 146'nın siyasi bir suçu öngörmesi nedeniyle söylemiştir. Çünkü, İlyas dava konusu olayda 146'dan değil, 448'den mahkum olsaydı cezası 24 yıl olacaktı. Daha sonra hazır olunduğu haberi geldi. Kendimi mümkün olduğunca kontrol ederek Kapıaltı denen bölüme gittik. İlyas görevlilerin arasında bir yere oturmuş, mektup yazıyordu. Beni görünce ayağa kalktı, birbirimize sarıldık. Söyleyecek bir söz bulamıyordum.

Karşımda aslan gibi duran, her şeyiyle yaşayan bir insan biraz sonra ölecekti. İnsan için gerçekten tahammül edilmesi mümkün olmayan bir olay. Biraz sonra İlyas mektubunu bitirdi, tekrar vedalaştık. Ben kendisine bunun bir anlamda alınyazısı olduğunu söylemek istedim. Ama o bana metin bir şekilde görevimi yaptığımı söyledi.

Üzerine kefeni giydirdiler. Hakim hükmü okudu, hükmün yazılı olduğu levha İlyas'ın boynuna asıldı. Elleri arkadan kelepçelenerek, idam edileceği hemen yandaki bahçede bulunan sehpaya çıkarıldı. Sehpaya doğru götürülürken, 'Benim gelmemi ister misin?' diye sordum. O, içinde bulunduğum durumu çok iyi kavramıştı: 'Hayır' diyerek o büyük acıyı benim tatmamı istemedi.

Biraz sonra, hemen yanımda olayı seyredenler İlyas'ın sandalyeyi tekmelediğini söylediler. Tekrar Savcının odasına gittiğimizde, biraz önce sözünü etmeyi unuttuğum doktor, ki idama hazır olup olmadığı konusunda İlyas'ı muayene etmişti, sağlam olduğuna, hasta olmadığına kanaat getirdikten sonra, 'idam edilebilir' cevabını vermişsti, bu kez de ölüp ölmediğini kontrolle görevliydi.

Aşağı yukarı 20 dakika sonra İlyas'ın tamamen öldüğü haberi geldi. Tabiatıyla bir insanın ölümünü kendisi olarak yaşamak mümkün değilse de, hala o anları en acı yoğunluğuyla yaşıyorum. Ve diyorum ki; insanlar bir çılgınlık yapıp, birisini öldürebilir ama, devlet toplum aylarca, yıllarca yargılama sonucu bir insanın hayatını ortadan kaldırmamalıdır."

İlyas Has'ın ailesine son mektubu:

"Sevgili anacığım ve babacığım,

Şu an sizlere en son mesajımı iletiyorum. Ben sizlerin yüzüne kara çalacak hiçbir şey yapmadım. Bu günlerde size ağır gelen bu itham gelecekte sizlere bir şeref payesi olarak görülecektir. Bundan emin olun. Belki de çok şey vardır sizlere iletebileceğim ama şu an aklıma bir şey gelmiyor ki... Bu da doğal olsa gerek. Kendinizi üzmemenizi istiyorum.

Canım ablacığım,

Gördüğün yazıyı yaşamımın en son anında bir mesaj olarak iletebiliyorum. Sen örnek ve fedakar davranışlar göstererek kardeşlik bağlarının ne kadar kuvvetli ve de sıcak olduğunu vurguladın. Bunu görmemek mümkün değil.

Sizlere veda ediyorum hepinizi şok sevdim. Anama babama candan selam iletir, her iki ellerinden öperim. Can kardeşlerim İmran, İrfan ve İlhan'ın, Ramazan'ın gözlerinden öperim.

Ayrıca seni hasret ve özlemle kucaklarım. Şahsi eşyalarımın tümünü size gönderiyorum, arkada listesi var.

Oğlunuz İlyas Has


1 Kol saati Citizen Marka (İrfan'a) Battaniyeler 3 adet Pantalon 4 adet Gömlek 3 adet...

Diğer çamaşırları isterseniz şu an adedini bilemiyorum arkadaşlar gönderirler. Sizleri bir kez daha kucaklıyorum."


Sedat ÖZGÜVEN


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.