Barışa mecburuz

24 Temmuz 2013 22:45 / 2445 kez okundu!

 


Bazı konularda benden farklı düşünen genç bir arkadaşımla laflıyoruz, sohbetleşiyoruz, tartışıyoruz. Taksim-Gezi direnişinin yarattığı algılamaları, bunun siyasete taşınması sorunlarını, yollarını, barışa ve sınıf mücadelesine katkılarını anlamaya çalışıyoruz. Çok farklı çevrelerin, salt bugünkü iktidar karşıtlığını değil, demokrasi ve özgürlükler ortak paydasında, birlikte duruşunu konuşuyoruz.

Birbirimizi tanırız. İnsani ve ahlaki birçok konuda ortaklıklarımız var. İnsana ilişkin ortak kaygılarımız, endişelerimiz, dertlerimiz var. En önemlisi savaşlara ve sömürüye karşıyız. Alanda, eylemde beraber olabiliyoruz. Karşılaşılan haksızlıklara karşı birlikte hareket edebiliyoruz. Birbirimizden öğrenebiliyoruz. Ama yine de, birçok konuya farklı yaklaşıyoruz. Kimi zaman yol haritalarımız ve araçlarımız farklılaşıyor. Hatta onun kendini yakın gördüğü bir siyasal örgütü de var.

Ne var ki, kendilerimizden vazgeçmeden ve birbirimizi yok saymadan, kırmadan, aşağılamadan ve küsmeden, bu ilişkiyi, ikimizi de tatmin ve memnun eden bir yerde tutmayı becerebiliyoruz. Bu mümkün.

Taksim direnişi bunu daha da görünür ve gerçekleştirilebilir kıldı. Benzer düşünmeyen başka gençlerle de konuşuyorum zaman zaman. Bazılarının ülkeyi sevmek, milliyetçilik, yurtseverlik, sorumluluk duyan insan anlayışlarındaki farklılıklarını, barış meselesindeki tıkanıkları ile ahlaki-insani-vicdani yaklaşımları arasındaki didişmenin yarattığı sıkıntılarını, anlamaya çalışıyorum.

Bu çerçevede, günümüzde ülkemizin en önemli sorunu olan ve bugün Suriye sınırında yaşananlar ile daha bir yakıcı hale gelen barış meselemize ilişkin laflamak istedim.

Barış, kim-kiminle ve nasıl sorusuna doğru cevap verildiğinde gerçek anlamını kazanır. Yanlış ya da hesaplıca çarpıtılmış cevaplar, sömürünün sonlandırılması için verilen mücadeleleri zora sokar, yanlışa yönlendirir.

Biz hiç bir zaman sınıflar arası barıştan söz etmedik. Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya kurulana kadar ki bu mümkündür, bir mücadeleden, sınıf ’’kavgası’’ndan yana olduğumuz açıktır.

Bu kavganın belirleyeni sınıflardır, ezenler ve ezilenlerdir. Son tahlilde, somut durumları gözden kaçırmadan, etnik kimlikler, renkler, dini inançlar, cinsiyetler hep buna tabidir.

Dünya barışı için, sınırlar arası barış için savaşım da çok eskilere dayanır. Ve önemi hiç azalmadı. Dünyanın birçok köşesinde, çevremizde ve Suriye sınırımızda yaşananlar ve binlerce insanın kaybına yol açan gelişmeler, bunun en açık kanıtıdır.

Ülkemizde yıllardır süren ve binlerce kayba neden olan “Kardeş” kavgasının bitirilmesi anlamında iç barış öncelik kazandı.

Bu savaş aynı ülkenin, aynı kaderi paylaşması gereken insanlarını adeta düşmanlaştırdı. Egemen propaganda aygıtları aracılığı ile Taksim’de çok açık olarak görülen esas “muhatabımızı”, devleti ve yönetenleri gözlerden ırak tutunca, bizler hesapları birbirimizden sorar olduk.

Duygular dizayn edildi. Yoksul mahallenin en yoksulları olarak yaşadığımız zamanlarda, iyi yürekli “insan” annemiz bize, daha sonraki yıllarda oyumuz Behice Hanıma, İşçi partisine, çünkü biz işçiyiz demesine rağmen, üst mahallenin Kürt çocukları ile, “Dağ Türkleri” ile oynamamızı yasaklamıştı.

Sonradan ben de anlamıştım ki, bizler gibi, bu ülkenin vatandaşları olan Kürtler, kardeşlikten öte, eşit yurttaş olmak istiyorlardı. Kendi dillerinde konuşmak, kendilerini hissettikleri gibi ifade etmek istiyorlardı. Ve bu en doğal haklarıydı.

12 Eylül sürgünü-kaçağı olarak yurt dışında yaşamak zorunda kaldığım yıllarda, kendi ülkem olmamasına rağmen, karşılaştığım eşitsizliklerin beni, bizleri, göçmen yığınlarını nasıl üzdüğünü, hırpaladığını ve öfkelendirdiğini yaşadığımda, Kürt kökenli yurttaşlarımızı, sahibi oldukları ülkedeki ezik durumlarını ve mücadelelerini daha iyi anlamıştım.

Şimdi hep birlikte başka alanlardaki farklılıklarımızı bir yana koymayı, kabullenmeyi becermeli, bazı sokak kavgalarını erteleyebilmeli, süreci yöneten aktörlerle olan farklı değerlendirmelerimizi elbette hiç unutmadan, “amasız, fakatsız barışı” kazanmaya yoğunlaşmalıyız.

Bunu yapmak için, önyargılardan arınmış İNSAN olabilmek yeterlidir.

Yıllardır devlet, en acılı olan da dahil bütün yolları denedi.

Yanlışları, eksikleri, zaafları ile mücadele edenler de karşı koyuşu ve hak aramayı sürdürdüler.

50 bini aşkın kayıp.

Kolay ve acısız olmadı. Nereden nereye gelindi.

Kürtçe şarkıların bile yasak olduğu zamanlardan, Kürt kimliğinin tanınmasına, diyaloğa, müzakereye kadar gelindi. Düşüncesi ne olursa olsun, bu topraklarda yaşayan her vicdanlı vatandaş için bu iyidir.

Artık yeter. Şimdi barışa mecburuz...

Ezenler, ezilenler arasındaki mücadelenin kendi kulvarında, daha açık biçimde sürmesi için de bu gerekli.

Taksim pratiği mevcut iktidarın maskesini çekip aldı. Ne var ki barış süreci iktidarın kontrolünde yürüyor. Bu unutulmamalı, fakat sürecin başarısı ve artık siyasal mücadelelerin egemen olacağı bir ortam yaratılması için, elimizden gelen de yapılmalıdır.

Her birimizin yapacağı şeyler olmalı. Komşuluk ilişkilerinde, ev ziyaretlerinde, mahallede, okulda, işyerinde, kahvehanede “barış dili”nin inşasına katkı koymalıyız. Bu insan yanımızı güçlendirecektir.

Yeniden silahlı mücadele, yeniden “Kötülük” anlayışlarının beslenmesi, yeniden ölümler, insanlığımıza büyük, onarılmaz yaralar açar. Türkiye devleti de, hükümetler de, Kürt hareketinin sözcüleri de, Türkü, Kürdü, Ermenisi, Lazı, Çerkesi, Sünnisi, Aevisi, erkeği, kadını tüm yurttaşlar da bu yükü yeniden taşıyamaz.

Suriye sınırında yaşananların hiçbir biçimde barış sürecini etkilemesine izin vermemeliyiz. Birbirimizi şabloncu kalıplarla ötekileştirmeden, önyargılardan arınarak, birbirimizi ve olanı, biteni doğru anlamaya çalışmalıyız. Böylelikle dostu, karşıda duranı, iyiyi, kötüyü ayırmak daha bir kolaylaşacaktır.

Sözün özü, hiç kimse eskiye dönüşü kaldıramaz.

BARIŞA MECBURUZ.


Sedat ÖZGÜVEN


24.07.2013


Son Güncelleme Tarihi: 26 Temmuz 2013 01:00

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.