Þairin de dediði gibi, 'yalnýz' deniz!..

21 Kasým 2006 14:26  

 

Þairin de dediði gibi, 'yalnýz' deniz!..

NESLÝHAN YALMAN
'Denizin dibinde incilerle taþlar karýþýk bulunurlar. Övülecek þeyler de kusur ve yanlýþlarýn arasýnda bulunur.' Mevlana Celaleddin-i Rumi

Ege TV'de tekrar programýna denk geldiðim "Küresel Bakýþ"ta önemli bir konu tartýþýldý. Prof. Dr. Adnan Akyarlý, Prof. Dr. Bülent Cihangir ve Doç. Dr. Ferah Koçak Yýlmaz tarafýndan, denizin yeniden kültürün bir parçasý olabilmesi adýna fikirler ortaya kondu. Bu fikirler, Ýzmir ve tüm Türkiye için oldukça mühim bir ilk adýmdý.

Programda vurgulanan temel meselelerin baþýnda 'resif' konusu geliyordu. Resif, sualtýnda oluþan ve yan taraflarýnda mercanlarý, çeþitli deniz canlýlarýný barýndýran küçük tepeciklere verilen isimdir. Öyle ki, yapay resifleme yöntemiyle denizin belli bölgeleri yeniden hayata kazandýrýlýyor. Bu yönde, Cihangir'in ifadesiyle, denizin sert zeminlerinin kullaným alaný olarak daha verimli olduðuna vurgu yapýldý. Kendisi, diðer bölgelerde de sertleþtirme yoluna gidilerek Ýzmir Körfezi'nin birçok alanýnýn yeniden kullanýlýr hale getirilebileceðini de üstüne basa basa belirtti. Mevcut açýklama ýþýðýnda Akyarlý'nýn yaptýðý eklemeler de, deniz ve insan iliþkisi açýsýndan dikkate deðerdi. Prof. Dr. Akyarlý, insanlarýn denizle barýþmasý gerektiðini ve buradan çýkabilecek her türlü ürünü de gönül rahatlýðýyla tüketebilecek hale geleceklerini ifade etti. Denebilir ki, Ýzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Cihangirli'nin Gülbahçe Körfezi'ne ve Foça'ya resifler býrakýldýðýný ve burada olta balýkçýlýðýnda artýþ gözlendiðini söylemesi, oldukça umut veren bir geliþmedir.
 
Üç tarafý Deniz Ülkemiz!

Ýzmir baþta olmak üzere birçok liman kentinde, denizle kurulan iletiþim maksimum seviyeye çýkarýlmalý. Bu anlamda, çeþitli yelken kulüpleri, deniz sporlarý yahut festivaller aracýlýðýyla tanrýnýn bizlere bahþettiði bu nimet, en iþlevsel biçimiyle kullanýlabilir. Ferah Koçak Yýlmaz'ýn da imlediði üzere, çeþitli mikroorganizmalarý ve larvalarýný yetiþtirmek denizi doðal bir akvaryuma dönüþtürebilir. Belki de böylelikle, sýrrýný hiç bilmediðimiz ve suyun altýnda yaþamlarýný sürdüren rengarenk birçok canlýyý tanýma fýrsatýmýz doðar. Temennimiz, Türkiye'de birçok deniz þehrinde inceleme imkanýmýzýn doðabileceði devasa akvaryumlarý ve deniz müzelerini görebilmektir!.. Ancak böylesi bir duyarlýlýkla, bizim dýþýmýzdaki canlýlarýn hayatlarýna tanýk olmayý ve saygý duymayý öðrenebiliriz. Üstelik de, orta öðretimde okuyan çocuklarýmýza 'Türkiye'nin üç tarafýnýn denizlerle çevrili olduðunu' söylemek yerine, balýklarýn çeþitliðini ve yararlarýný, denizleri korumayý ve kullanmayý öðretebiliriz. Bilinçli avlanmayla sofralarýmýza kadar getirilen deniz ürünlerinin, genç jenerasyonlarýn damak zevkine hitap etmesini saðlayabiliriz. Beyaz etle beslenen gençler, 'fast-food' dedikleri yeme kültür(süzlüð)ünden de uzaklaþabilirler. Bu yönde Ahmet Hilmi Balcý'nýn, Ýzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü'nde CZM518 koduyla açmýþ olduðu, fakat henüz fiilen baþlamayan 'Deniz ve Kültür' dersini de anmak lazým burada... Nitekim bu dersin içeriðiyle de, özellikle üniversite gençliðine deniz kültürünü aþýlamak amaçlanýyor. Dileðimiz bu ve benzeri ders içeriklerinin, özellikle denize karþý duyarlýlýk kazanýlmasý gereken memleketlerde de diðer akademisyenlerce tetiklenmesidir.

Akyarlý'nýn da altýný çizdiði üzere, kýyý yönetim planlarýnýn da oluþturulmasý gereklidir. 10.10.2006 tarihli Radikal gazetesinde Türker Alkan'ýn 'Kýyýlarýmýz, Kentlerimiz' baþlýklý yazýsýnda da, bu konuya çeþitli göndermelerde bulunuldu. Alkan, Ýzmir Çeþme'deki kýyý ihlallerinden, Fethiye'deki kýyý koruma çizgilerinin paftalarýnýn kaybolmasýna deðin sahil yaðmacýlýðýný gündeme getirdi. Prof. Dr. Adnan Akyarlý'nýn kýyý yönetimi planý da bu yönde yeniden ele alýnmalý. Ýzmir dahil, birçok þehirdeki kentleþme oranýnýn artmasý ve denizlerin doldurulmasý, üzerlerine inþa edilen binalar itibarýyla da depreme davetiye çýkarýr nitelikte. Kentli insan, evine kapanarak denizden gitgide uzaklaþtýðý gibi; onu, çevrenin herhangi bir eklektik parçasý þeklinde niteleme yoluna da girdi.

Düþlerdeki deniz


Denizin sanatla kesiþtiði yüzeyi yakalamak da, þehir insaný için bulunmaz bir durum. Ýþte bu sebeple, sanat okullarýnýn ve sanatçýlarýn denizle mümkün olduðunca barýþýk yaþamalarý ve onunla bir anayla sarmaþ dolaþ olur gibi hemhal olmalarý gerekiyor. Bu ülke, Halikarnas Balýkçýlarýný, Sait Faik Abasýyanýklarýný denizden çýkardý. Onlarýn baþarýlarý, kendilerinin olduðu kadar denizin de baþarýsýdýr. Öyleyse, niye denize þiir yazmaktan, denizi resmetmekten, yazmaktan çekinelim ki... Aksine, bugün böylesi bir çaðda daha fazla ihtiyacýmýz var bu dosta...

Yukarýdaki ifadelerden hareketle Akyarlý'nýn "Sen de denize bir resif at!" kampanyasýnýn, çeþitli kurum ve kuruluþlarca -özellikle de genç insanlarca- desteklenmesi gerekiyor. Denizi yeniden dönüþtürmek için, yapýlabilecek ne varsa yapýlmalý. Kime hangi görev düþüyorsa... Bu yönde, http://www.egebiyoteknoloji.com ve http://www.resifbolgesi.com eriþim sitelerini ziyaret etmekle iþe baþlanabilir. Foseptik atýklarýn nasýl bertaraf edildiðinden, katýk atýk deponi sahalarýna kadar çevrebilimsel birçok mesele okunup öðrenilebilir. Yine nano resiflerden, kokarca temizlikçi karideslere kadar akvaryum hakkýnda keyifli sanal bir keþfe çýkýlabilir. Hem yeni bir þey öðrenmiþ olmanýn verdiði hafiflikle hem de gizemli keþifleri deðerlendirebilecek olmanýn rahatlýðýyla, doðanýn esrarengiz döngüsüne ortaklýk edilebilir. Hatta denize munsab bile olabilirsiniz!..

(Munsab olmak: 1. Bir ýrmaðýn denize ya da baþka bir ýrmaða döküldüðü yer. 2. Sýfat olarak. Kavuþan.)

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaþ
0