Dişleri görelim gençler!

09 Kasım 2016 16:00 / 1101 kez okundu!

 

 

Bir gün devran döner, denizlerin delişmen dalgalarının serinliği, çöllerin sıcak gölgeleriyle birleşir, birileri; avrupalı istediği zaman değil, ‘yeter artık ya’ kızgınlığıyla diş sever-avrupalıya dişlerini gösterirse acaba ne olur? Ben bilemem.. Sizin bir öngörünüz var mı?

*****

 

Dişleri görelim gençler !
 
“Milliyetçilik, ütopyacılık ve dinde mutlakçılıktan oluşan bulaşıcı üçlü, bir potada eriyerek bir ırkın ahlak madenini aşındıran bir asit haline geliyor ve o ırk, başkası tarafından yapılıyor olsa rezilce bulacağı işleri, utanmadan, hatta iftiharla icra ediyor” (1) Luis De Bernieres
 
İkinci dünya savaşını takip eden yaklaşık iki onyıl boyunca batı Avrupa’nın liberal demokrasileri; politik, ekonomik ve sosyal olarak istikrarlı bir dönem yaşamışlardır. Sürdürülebilinir büyüme, refahın artması, ulusal ve yerel düzeyde karar alma makanizmalarına bireysel ve grupsal katılımın yaygınlaşması, teknolojinin günlük  yaşamı kolaylaştıran yeni buluşları… Bütün bu olumlu gelişmeler; sosyal ve siyasi arenada ‘aşırı’ uçların filizlenmesini frenlemiş, özellikle kapitalist dünyanın yeni lideri ABD’nin sosyalist bloku çevreleme siyaseti, soğuk savaşı; tüm dünyada olduğu gibi Avrupa’da da sosyalizmi önleyici unsur olarak gündemde tutması, sosyalist gelişimi engellemiş; Nazi Almanya’sıyla simgelenen faşist ideolojiler ikinci dünya savaşında tüm dünyayı-özellikle Avrupa’yı- yıkıma getiren felaketlerin faili sayıldığından, sağın ( ırkçı, faşist) yeniden örgütlenmesi sınırlı düzeyde kalmıştır.
Avrupa’da görece istikrarın olduğu bu süreçte, özellikle ikinci dünya savaşının Avrupa anakarasına yansıyan sonuçları üzerinden, daha çok Avrupaiçi-internal- göçler  söz konusudur. Ekinsel -geçmiş, dinsel-inanç  ve sosyal- yaşantı olarak birbirine yakın toplulukların göçü, toplumsal etkileri açısından sınırlı düzeyde kalmıştır. Bu süreçte (1960-1968 yılları) Batı Avrupa’ya Avrupa dışından en yoğun göçün olduğu ülke Türkiye’dir. Savaşın yol açtığı yıkımın, emek açığının giderilmesi için Türkiye’den davet edilen emeğinin kalıcı değil ‘misafir’ olduğu düşünülmüş, ekonomiye yaptıkları katkıdan dolayı ‘misafir emek’ hoşgörüyle, anlayışla  karşılanmıştır.
Sürdürülebilinir gelişme, refahın artması, demokrasinin ulusal ve yerel düzeyde yaygınlaşmasıyla ifade edebileceğimiz toplumsal barış ortamı kısa sürmüş, ekonomik buhranlarla, toplumsal karmaşalar 1960’ların sonu ile 1970 başlarında Avrupa’nın gündeminde yer almaya başlamıştır. Çevre duyarlığı, kadın hakları, savaş karşıtlığı (Vietnam savaşı) gibi yeni kavramlar; doğal ilgi alanları olarak solun örgütlenme sahasına girmiş, bu konuları işleyen sol, sosyalist örgütler kitleler üzerinde sempati kazanmaya başlamıştır.
Sol yeni paradigmalarla siyasal arenada kendini konumlandırırken sağ (post modern sağ) özellikle Avrupa dışından yıllar itibariyle katlanarak artan göçü tanımaya, tanımlamaya ve tavır almaya, göç üzerinden kendini yeniden kurgulamaya; ırkçı söylemleri ‘biz’ - ‘bizden olmayanlar’, ‘avrupalılar’  -‘ avrupa dışından’ sınıflandırmalarıyla eski  şarkıyı yeni tınıda mırıldanmaya ve toplumda taraftar bulmaya başlamıştır.
....................................................................................................................

Hepimiz; Anadolu'nun kıraç topraklarından, kendi ülkesinde dahi büyük şehri görmeden, göç yolculuğunda; Avrupa’nın emek gereksinimi için Alman yetkililerin (doktorların) önünde sıraya dizilmiş yarı çıplak, zavallı görünümlü, güneş yanığı kavruk derili, korkak ve ürkek bakışlı göçmen işçi adaylarını gösteren resimleri anımsarız. Doktorlar Avrupa’nın yeni ‘modern’ emek pazarının çağdaş kölelelerinin dişlerine bakarlar. Bakarlar ki, üretim sürecinin emek girdisi işçiler (dişliler) artı değerin oluşturulması aşamasında aksamasın, verimli olsun.
Avrupalı dişlere bakarak karar verdiği aşamada acımasızdır. Dişlere bakarak emeğini satacak çağdaş kölenin sağlığından ve yaşından emin olmak ister. Emin olmak ister çünkü dişlerimiz; sağlığımıza ilişkin ipucları veren, yaşımıza özgü gerçekleri gösteren uzuvlarımızdır.
 
Bir bölüm (gerici) Avrupalı ‘dişlere’ meraklıdır... Gereksinim duyduğunda dişlerimizi görmek ister.

Fransız  yetkililer Calais’deki orman (jungle) olarak adlandırılan, İngiltere’ye geçmek için fırsat kollayanların, kimilerine göre 7 kimilerine göre 10 bin kişinin yaşadığı kampları kaldırmaya karar verdi. Kampta kalan çocuklardan bazılarının UK’de yaşıyan birinci dereceden akrabaları olduğu biliniyor. Kampta yaşamın açımasız koşulları; savunmasız, her türden kötü muameleye açık, özellikle küçük yaştaki kız çocuklarının seks tacirlerine malzeme olduğu, adına uygun, orman kanunlarının yaşandığı, bu koşullardan çocukların kurtarılması gerektiği, duyarlı kesimlerin ısrarla vurguladığı bir konudur. Muhafazakar hükümete bu çocuklara karşı duyarsız kalamazsın baskısı, dağ fare doğurdu. Örneği İngiliz hükümeti nezdinde sonuç getirdi ve hükümet ‘büyük’  bir ‘özveri’ göstererek bu çocuklardan 200 kadarını almayı kabul etti.
Çocukların İngiltere’ye getirilmesi aşamasında iktidardaki muhafazakar partinin Monmouth bölgesi milletvekili, gelenlerin (çocukların) 18 yaşından büyük olduğunu- çocuk sayılamıyacağını- gelenlerin gerçek yaşlarının saptanması için ‘dişlerinden’  fiziki yaşlarının tespiti için muayene edilmesini önerdi. Milletvekili Davies; Twitter hesabında ‘bana bunlar çocuk gibi gelmiyor’ (2) yazarak, İngiltere’nin misavirperverliği korkarım kötüye kullanılıyor 'kaygusunu’ dile getirdi. Bu gerici ‘duyarlılığa’ aynı cepheden UKIP (İngiltere Bağımsızlık Partisi ) Avrupa Parlementosu milletvekili (MEP) Jane Collins de ‘gelenlerin yaşları çocuktan daha çok yetişkine benziyor' (3) diyerek  destek verdi.
Neyse ki İngiltere diş hekimleri odası, milletvekilinin bu önerisinin meslek ilkelerine uymadığı ve etik olmayacağından böyle bir uygulamanın parçası olmayacaklarını açıkladı.
Bazı uzmanlar (4) bilimsel olarak dişler üzerinden gerçek yaşın saptanmasının genç yaşlarda yanlış sonuçlar verebileceğini, doğruluk oranının ileri yaşlarda daha yüksek seviyede olduğunu söylüyor. Tam burada bir arkadaşımın yaptığı ‘acı’ espiriyi sizinle paylaşmak isterim;
‘Onyedi yaşında savaştan kaçan birisinin yaşının 19 olduğunu öğrendiğimizde ne büyük bir yanlış yaptığımızı öğrenmek ne kadar korkunç olur’ (5)
Özetle ırkçı, gerici karışımı Avrupalı dişlere meraklıdır. Gereksinim gördüğü zaman dişlerimizi görmek ister.
 
Bir gün devran döner, denizlerin delişmen dalgalarının serinliği, çöllerin sıcak gölgeleriyle birleşir, birileri; avrupalı istediği zaman değil, ‘yeter artık ya’ kızgınlığıyla diş sever-avrupalıya dişlerini gösterirse acaba ne olur? Ben bilemem.. Sizin bir öngörünüz var mı?
Hadi bakalım emekçiler, gençler ‘Dişleri görelim’!

 

N. Kazım ÖZTÜRK


 
(1) Luis De Bernieres- Kanatsız Kuşlar sayfa 312
(2)These don’t look like childeren to me
(3) look very mature their age
(4) Great Orman Street (çocuk Hastenesi) uzmanlarından Prof Tim Cole-www.bbc.co.uk.news.uk-37700074
(5) How awful would it be if we thouth were helping a 17 year old flee war and we were in fact helping a 19 year old flee war.

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.