Umut ve Vicdan Gerek

03 Ocak 2010 20:54 / 3688 kez okundu!

 


Tuvalu adında bir ülke duydunuz mu? Yoksa böyle bir ülke olduğunu, benim gibi yeni öğrenenlerden misiniz? Pasifik’te 26 km karelik bir ada ülkesi Tuvalu. Bu ülkede 12.373 insan yaşıyor ve 3000 yıldır buradalarmış. İşte bu ülkenin, Kopenhag İklim Zirvesi’ne katılan temsilcisi Ian Fry, 193 ülke temsilcisine şunları söylüyor: “Ben yaptığım bu konuşmaya ağlayarak hazırlandım. Yetişkin bir erkek için itiraf etmesi kolay bir şey değil bu…

Ama benim ülkemin kaderi sizin elinizde. Dünyanın geleceğini Amerikalı senatörler belirliyor. Modern dünyanın çelişkisi bu… Obama’ dan talebimiz, dünyanın karşı karşıya kaldığı bu en büyük tehlikeye karşı gereğini yapıp aldığı Nobel’i hak etmesidir.”[1]

Tuvalulu temsilci bu sözleri niçin söylüyor: Gezegenimizin ateşi yükseldi. Sera gazı salınımının azaltılması gerekiyor. Gezegenin ateşinin yükselmesi, iklim değişimine neden oluyor. Ve denizlerin iki santim yükselmesi halinde Tuvalu ve benzer ülkeler sulara batacak, yok olacak. O yüzden yalvarıyor Fry.

Fakat bu yürek sesini duyan olmadı. Hatta dinlememişler bile. İnsanı insanlığından utandıran, isyan duygularına gark eden bir durum bu. Bu ses ile Bergama köylüsü Sabahat’ın "Yılanın ağzındaki kuş gibi çığırıyoruz" sesi, İnaylı kadınların “Ya çocuklarımız da kuzularımız gibi gözsüz, çenesiz, ayaksız doğarsa" çığlığı, açlıktan konuşamayan ama gözleriyle konuşan Afrikalı çocukların sesi ortak değil mi?

Cellatlar, bir taraftan doğayı nasıl koruyacağımızı tartışıyor, diğer taraftan “Dünyanın yıkımından hepimiz sorumluyuz” diyorlar. Hepimiz sorumlu değiliz arkadaşlar. Hepimiz sorumluyuz demek, “hiçbirimizin sorumluluğu yoktur” demektir. Hepimiz sorumlu değiliz. Babamın iki ineğinin çıkardığı gaz kirletmedi – ısıtmadı atmosferi. 200 yıldır sizin sanayiniz için kullandığınız fosil yakıtlar ateşini yükseltti gezegenimizin. Yok öyle yağma, “hepimiz sorumluyuz” diyerek sorumluluktan kurtulamazsınız!

Siz değil misiniz “Dünyada yaşayan 7 milyar insan Batılı gelişmiş ülkelerin insanları gibi tüketecek olsaydı yerküre gibi 10 tane daha gezegen gerekecekti”[2] itirafında bulunan? Şimdi de kalkıp “sorumluluk hepimizin” diyerek, kirletmenizin faturasına bizleri de ortak etmeye çalışıyorsunuz.

Kopenhag İklim zirvesinde insanlık bir kere daha kaybetti, Barbarlık bir kere daha kazandı. ABD, Çin ve Batının sanayileşmiş ülkeleri taşın altına ellerini koymadı. Hukuken bağlayıcı bir karar çıkartmamak için uğraştılar ve insanın ve doğanın ateşi çıkmış boğuk sesini bilerek duymadılar.

“Komşuyu sömürmek ve doğayı yok etmek üzerine kurulmuş; aslında bedenimizi hasta eden, ruhumuzu zehirleyen ve bizi dünyasız bırakacak olan bu sistem”iniz[3], artık bitti. Artık “doğayı evcilleştirmekten” bahseden yok. Artık “her derdin ilacı ebegümeci” gibi neoliberal modeli savunan yok. Halkların “Çağdaş uygarlık” modeli, kapitalizmi aşan bir model üretilmek zorunda. Barbarlar, miadı dolan bu modeli kanırtarak dayatmaya devam ederlerse –ki huylarıdır- korkarım ki, dünyamıza bedeli çok ağır olacaktır.

İklim Zirvesinde duyulmayan iki ses daha vardı. Eva Morales ve Hugo Chavez’in sesleri.

Chavez ne demişti: “İklim yerine büyük bir kapitalist banka olsaydı, şimdiye kurtarılmıştı.” Üstelik halkın parasıyla. Haksız mı Chavez?

Ya Morales ne dedi: “ABD’nin savunma bütçesi, 687 milyar dolar. İnsanlığı kurtarmak için verecekleri sadece 10 milyar dolar mı? Bu utanç verici.” Utanç ve ABD’nin yan yana geldiği gün, dünyamız nefes almaya başlayacaktır Sevgili Morales.

Bir de şunu söylemek isterim. İklim zirvesine Türkiye adına Cumhurbaşkanı Gül katıldı. İnsan kendi köyünün, kentinin, ülkesinin yöneticileriyle gurur duymak ister. Adı sanı, partisi ne olursa olsun, bizi Dünya İklim Zirvesinde temsil eden kişi, dünyanın ateşinin çıkmasının gerçek sebebini söyleseydi, bundan en çok etkilenecek ülkelerden biri olarak enerji politikamızı değiştireceğiz ve yenilenebilir enerjiye yönelik bir iktisat oluşturacağız, deseydi; Türkiye sera gazı salınım hedefini belirleseydi, en çok kirletenin en çok ödemesi adaletin gereğidir, diyebilseydi… O yöneticinizle gurur duymaz mıydınız? Ama ne gezer…

Yeni yılda umuda ve vicdana ihtiyacımız var. Umut ise insanların ellerinde. İyi yıllar dilerim.


Muammer Sakaryalı
01.01. 2010


[1] www. Zulalkalkandelen.com/
[2] Norveç Başbakanı Harlem Bruntland, gazeteler.
[3] Eduardo Galeano, 21.12.2009 Cumhuriyet gazetesi, Dış basın.

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
03 Ocak 2010 23:48

msakaryalı

Sayın İlter Ayata haklı. Ian Fry'nin ülkesinin adı TUVALU. Yazımda U ve A harfleri yer değiştirmiş. Demek ki bir yazıyı yazıp bitirince yeniden yeniden okuyup düzeltme yapmalı ve hatta mümkünse üçüncü bir kişiye okutmalı. Çünkü yazan bir süre sonra kendi hatasını göremez hale geliyor. Teşekkürler İlter hanım, teşekkürler Şeref Bozkurt'un "İlter abla"sı.

Hürriyet hanım sizden de özür dilerim, Tavulu'yu Tuvalu olarak düzeltmek zorundayız.

Bu yazı nedeniyle çok olumlu dönüşler alıyorum. Okuyanlara içtenlikle teşekkürlerimi gönderiyorum.

Sevgiyle

M.Sakaryalı
03 Ocak 2010 22:08

ilay

Sayın Muammer Sakaryalı,

Harika yazınızda adı geçen ada ülkenin adı "Tuvalu" olacak. Turizm cenneti olan ve dokuz mercan adasından oluşan bu minik ülke küresel ısınma dolayısı ile yeryüzünden silinecek ilk ülke olacak. Ne yazık...
Saygılarımla,
İlter Ayata

03 Ocak 2010 18:03

owen90

Merhaba;

Yazıyı ilgiyle okudum ve 'umut ve vicdan' kavramlarına ihtiyacımız olduğuna ben de katılıyorum.

Lisedeyken "Anadolu'da Çınar" adlı okul dergisinde bir yazım yayımlanmıştı. Ben de kendimce o an için güncel olan bir yazı yazmıştım. "Geleceğimiz Tehdit Altında" koymuştum başlığını yazının. Küresel Isınma'yla ilgili küçük bir araştırmadan sonra maddeleri sıralamıştım. Elbette her yazdıklarım yürekleri yakıyordu ama içimi en çok yakan, madenlerimizi siyanürle çıkaranlara sitemdi. Göz göre göre, tabiatın dengesinin bozulmasını hızlandırmak hangi insanlığa yakışır ki? Bırakın onlarca zararlarını saymayı…

Ben bile lisedeyken farkında olmuşsam doğanın dengesinin her geçen gün hızla bozulduğunun... Vicdanımın sesini dinleyerek, bir şeyler yazabiliyorsam. Bizi yönetenler ya da iktidar sahibi olanlar niçin görmezden geliyorlar? Lisede okuyan bir çocuktan daha fazlasını bildikleri muhtemeldir. Demek ki bizim umudumuz ve vicdanımız var, onların ise korkuları var!

Korkarak alet oluyorsak emperyalist güçlerin amaçlarına, çok geçmeden Anadolu’daki nice Çınar’ın gölgesinde oturamayacak hale geleceğiz. Bu sonuçların doğmaması için yüreklerimizi ortaya koyarak mücadele etmemiz gerekiyor!

Sevgiler…
03 Ocak 2010 00:33

Merih Yücel

Kopenhag bitti. Ve gelişmiş ülkeler her zaman yaptıklarını yapıyorlar. Hep arkadan dolanarak az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere saldıkları karbonu yıkmaya çalışıyorlar. Yıkacaklar da. Türkiye gibi çok uluslu şirketlerle kucak açmış ülkelerin canlarına okuyacaklar. Ülkemizde fosil yakıt kullanarak ürettiklerini satıp, para kazanacaklar, o paraları ülkelerine gönderecekler, size istihdam sağladık deyip, . havamızı, suyumuzu, toprağımızı ve yaşamımızı zehirleyip, talan edip, gidecekler. Ve karbon vergilerini bize ödetecekler. Zira bir kaç yıl sonra, iyice tehlike yaklaşınca öyle ağır karbon vergisi koyacaklar ki , işte o zaman işimizi bitirecekler. Tuvalu kadar olamadık.

Umut diyelim. Ama umut, okyanuslarda yüzen buz parçaları!... Yine de iklimi kurtarabilme umuduyla diyorum. Yüreğine tertemiz doğa dolsun.

Kalemine sağlık sevgili Muammer.
02 Ocak 2010 01:05

msakaryalı

Ertuğrul, uyarın için teşekkür ederim. Düzelttik. Kaynak göstermene gerek bile yok, hatırladım, doğrusu senin dediğin gibiydi.
Yeniden teşekkürler. En hızlı okuyucusun, bu yüzden ayrıca kutlarım.
Muammer
01 Ocak 2010 21:04

ERTUĞRUL BARKA

“...Kuş ağzında civciv gibi çığlık attık, duyan olmadı...” sözünün yerine doğrusu olan,
"Yılanın ağızındaki kuş gibi çığırıyoruz!" yazılmalıdır.
Sözün doğrusunu ve öyküsünü, bizzat ilk söyleyen ve yaratıcısı olan Sebahat GÖKÇEOĞLU'ndan dinledim.
arazide çalışırken, bir yılanın kuşu kaptığını görmüş. kuş çaresiz çırpınıyormuş. Aklına hemen altın madenine karşı direnişleri gelmiş. Biz de böyleyiz demiş; çaresiz ve sesimizi duyan yok!
Muammer'in de hoşgörüsüne güvenerek ve onayı da alınarak, sözün doğrusu ile değiştirilerek, okuyucuya doğrusunun verilmesi gerekir.
İsteyenler ayrıca, eski Bergama Belediye Başkanı'mız sayın Sefa TAŞKIN'ın "Siyanürcü Ahtapot" isimli kitabının hemen girişinde bu sözün doğrusunu okuyabilirler. Sözün doğrusunun yazılı olduğu kitabın sayfasını ayrıca, sevgili Sebahat GÖKÇEOĞLU'na da imzalatmışım: "Erturul Abi ve Bulgaristana 5 kişilik kurubumuz
İmza Sebahat. Gökçeoğlu"
Bu vesileyle uyardığımız hastalıklara yakalanan, başta Sebahat GÖKÇEOĞLU olmak üzere, tüm Bergamalılar'a acil şifalar dilerim.
Hüzünle...
Ertuğrul BARKA
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.