KYME NE? KYME’LİLER KİM?

12 Mayıs 2010 00:25 / 3802 kez okundu!

 


Geçtiğimiz Pazar (9.5.2010) biz Egeçep’lileri, Foçep’li (Foça çevre ve kültür platformu) dostlarımız “küme” dedikleri Kyme antik kentine götürdüler. Gördüklerimden şaşkına dönmüş vaziyette, kendi adıma Kyme (Kime)’yi daha önce görmemiş olmanın ve ülke adına kadir bilmezliğin utancını yaşadım.

Ailos ülkesinin bu en büyük ve görkemli liman kenti, Aliağa’daki Nemrut körfezinde kaderine terkedilmiş ve sahipsiz durumda. Bu durum yetmiyormuş gibi hoyratça ve birilerinin kazancı uğruna tecavüze de uğramış. Koca kentin kimi bölümleri 1. derece koruma altından 3. dereceye düşürülmüş ve üzerine betonlar dökülerek birçok sanayi tesisi kurulmuş. 1. derece Sit konumundan çıkarılırken kimi yerleri, kimsecikler görmemiş mi, bir Allahın kulu itiraz etmemiş mi, anlaşılır gibi değil. İnsanın içi ağlıyor görünce.

Kyme’nin tanıtımı yapılırsa, bu kent bütünüyle ortaya çıkar da kültür gezilerinin vazgeçilmez uğrak yeri olursa; nasıl tacize uğradığı öğrenilecekmiş gibi bir korkuyla saklanmış izlenimi ediniyor insan. Zira elime geçen bir demir çelik endüstrisinin hazırladığı tanıtım broşüründe Kyme’nin sınırları küçültülmüş. Gerçeğin üstü örtülmüş. 3. derece konuma düşürülen yerler Kyme’den sayılmıyor. Sanki Kyme, bilerek isteyerek gözlerden saklanmış, kentte yapılan tahribat görünmesin diye özel çaba sarf edilmiş, bu görkemli antik kenti gösterecek bir tabela bile konmamış, kirletilen Aliağa yarımadasının sanayisine kurban edilmiş…

İzmir’e döner dönmez cehaletimi biraz olsun gidermek için, Kyme hakkında araştırma yapmaya başladım. Öğrendiklerimi paylaşmak ve bu yazıyı okuyanların Kyme’ye dikkat kesilmelerini istedim. Aşağıdaki bilgileri Strabon’dan (Antik Anadolu Coğrafyası), Heredot’tan (Heradot Tarihi) ve Bilge Umar’dan (Anadolu Halkının İlkçağ Tarihi) derledim.

1. Ailos Birliği/ ülkesi, Troya ile İonya arasındaki topraklarda kurulmuş. Bu birlik 12 kentten oluşuyor: Kyme, Larissa, Neon Teikhos, Aigai, Myrina, Gryna, Pitina (Çandarlı), Eski Smyrna, Nation, Killa, Aigiroessa.

2. Bu ülkenin en büyük kenti Kyme. Bilge Umar hoca ismin Luwice’den gelmiş ve Helen ağzında bozulmuş bir çeşitlemesi(Kyma/Kyme) olduğunu söylüyor. Bu kentin anaerkil Amazonlar tarafından kurulduğu konusunda fikir birliği var. Kyme’liler ihtimal ki Anadolu’nun yerli halklarından olan Pelasglar’dan ve sonraları Helenler ile karışmışlar.

3. Kyme’nin Lesbos (Midilli) ile birlikte sayıları otuza varan ve halen çoğu yok olmuş bulunan diğer kentlerin Metropolis’i olduğunu söylüyor, Antik çağ coğrafyacısı Amasyalı Strabon.

PARANIN BOZAMADIĞI BİR HALK KYME’LİLER

4. Kyme’lilerin paylaşımcı ve barışçı insanlar oldukları; içlerinden tarihçi, bilgin ve devrimci insanlar çıkaracak kadar yüksek kültürlü oldukları anlaşılıyor. “Bazılarının anlattığına göre, kuruluşundan üç yüz yıl sonra limanlarına gemilerin girip çıkma vergisi almaya başladıkları” için, “Kyme’nin akılsızlığıyla alay edilmiş.” Görüleceği gibi tüccar zihniyetinden bir tutum, tarih kitaplarına geçmiş. Oysa başka açıdan düşünülmemiş. Bugün bile bakılınca Kyme’de neler yok ki: Kentte zeytin, badem, ceviz, incir, çitlembik, palamut, üzüm, denizde balık… İhtiyaç duymamışlardır. Fırsatçılığa da meyletmeyecek kadar gönlü bol insanlardır.

Deniz kıyısında yaşadıklarını geç fark ettikleriyle alay edilmişler.


DÜRÜST BİR HALK KYME’LİLER


5. O kadar saf, o denli arılar ki, onlar hakkında başka bir söylenti daha çıkmış, o da şu: “Devletten aldıkları borca karşılık, güvence olarak binalarının önündeki revakları rehin koymuşlar. Saptanan günde borcunu ödeyemediklerinde revakların içinden geçmezlermiş, yağmur yağdığı zaman, krediyi verenler insanlık adına bir tellalla “revakların altına sığının” çağrısı yaptırırlarmış da, o zaman girerlermiş korunakların altına. Söylenti o ki, Kymeliler her yağmur yağdığında tellal çağrı yapmadan revak altına girmeyi akıl edemezlermiş. Anlayışsız, kavrayışsız olmaklıklarıyla alay edilirlermiş.

KISKANILAN BİR HALK KYME’LİLER

6.
Bu nasıl bir kavrayışsız halk ki, kendi içinden Isokrates’in öğrencisi, “Tarih ve Keşifler” adlı yapıtın yazarı olan Ephoros’u çıkarıyor! Ephoros Kymeli. Ephoros’tan önce şair Hesiodos da Kyme’lidir. O ki meşhur “İşler ve Günler” yapıtının yazarıdır. Hatta Homeros’un da Kyme’ den olduğu söylentisi vardır ama, tarihçiler arasında görüş uyumu olmadığı için Kyme’lidir denememektedir.

DEVRİMCİ DÜŞÜNÜR YETİŞTİREN KYME’LİLER

7. Bana göre çok daha önemlisi şudur: Simavna Kadısı oğlu Şeyh Bedreddin’in “Ballı incirleri hep beraber yiyebilme”yi hedefleyerek başlattığı devrimci isyanın, ilkçağdaki öncülü sayılabilecek başka bir ayaklanma vardır. Aristonikos’un komutasında başlatılan ayaklanmanın teorisyeni Kyme’li düşünür Blossius’tur. Bu ayaklanma, köleliğin ortadan kaldırılmasını-kölelerin özgürlüğünü- hedefleyen ve sınıfsal içeriği olan bir isyandır. Tarih İ.Ö 131 yılıdır. Roma imparatoru Afrika’daki ayaklanmalarla uğraşmaktadır ve Anadolu’ya ordu gönderememektedir. Kıyıdan içeriye doğru hareket edilmiş, Lidya’nın birçok yeri ele geçirilir ve bu arada Foça’lılar donanmalarıyla bu isyana katılır. Komutan Aristonikos İzmir’deyken, Kyme limanında konaklayan isyan donanması Roma’yı destekleyen Efes donanmasının saldırıya uğrar, dağıtılır. İzmir’liler komutana sahip çıkar. Uzatmayalım, isyan Roma ordusu tarafından İ.Ö 130 da bastırılır.

Şimdi bu antik çağın Kyme’si görmezlikten gelinmemeli, hoyratça üzerine beton yığılmamalı, memleketin tarihi ve kültürel değerlerinden biri olan Kyme hak ettiği değeri bulmalıdır. Duyarlı herkesi Kyme’yi görmeye, Kyme’yi korumaya, kazıların hızla yapılarak kentin bütünüyle açığa çıkarılması için çalışmaya davet ediyorum. Aliağa’lı ve Foça’lı güzel insanların “Kyme’yi Koruma Girişimi” oluşturmaları halinde içlerinde olacağımı duyuruyorum.


Muammer Sakaryalı

11.05.2010

---------------------------

1. Şu anda Aliağa yarımadası gırtlağına kadar kire ve zehre batmış durumda. Bölgede ölümlerin yüzde 60’ının kanserden olduğu söyleniyor. Artık bölge zehrini kirli hava, kirli toprak ve kirli körfez olarak kusuyor. O bölgeye şu anda bir gram dahi “yatırım” yapmak, sayısız alçağın tecavüzüne uğramış bir kadının bir kişinin daha tecavüzüne uğraması anlamına gelecektir. Doğa bu kadar kötülüğe daha fazla tahammül edemez.

2. Strabon, Heredot Tarihi, Bilge Umar “İlkçağda Anadolu Halkı.”




 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
20 Mayıs 2010 09:08

Doga

Sevgili Muammer Hocam Eline ve aklina saglik. Dilegim KYME'nin hoyrat ellerin isgal ve talanindan kurtulmasi icin bir an önce Girişim Grubunun kurulup daha etkili bir mucadelenin başlatılmasi. Böyle bir girişimin içinde ben de yeralacagim. Simdiden hepimize kolay gelsin
Mehmet sahin
17 Mayıs 2010 21:19

msakaryalı

17/05/2010
Kyme ne söyleyim Kyme ne deyim?!
Özer Akdemir
“Burada korkunç şeyler oluyor!..
“Burada korkunç şeyler oluyor!..
Foça’daki arkeolojik kazıların başkanı Prof. Dr. Ömer Özyiğit, Foça Çevre Platformu (FOÇEP) tarafından Reha Midilli Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen bölgenin çevresel sorunları ile ilgili forumda yaptığı konuşmasını bu cümle ile bitirdi. Yürümesini güçleştiren dizlerindeki sorun nedeniyle “Hocam, mikrofonu getirelim bulunduğunuz yerden de konuşabilirsiniz” sözlerine rağmen, zorlukla çıkabildiği yüksekçe sahnede yapmayı tercih etti konuşmasını. Sözlerini, salondaki az sayıda da olsa herkesin yüzlerine bakarak söylemeyi tercih etti. Kısa konuştu, ama öyle sözler etti ki...
“Batı Anadolu’daki en eski yerleşim yeri yok ediliyor. Burasının sanayi bölgesi ilan edilmesi baştan yanlıştı zaten. Şimdi sanayi kuruluşlarına yer açabilmek için 3 bin yıllık antik Kyme kenti yok ediliyor. Kyme iyice sıkıştı. Buna hep birlikte karşı durmalıyız…”
Ömer Özyiğit hoca’nın çıkan buluntulardan tarihinin Yontma Taş Çağı’na kadar gittiğini söylediği Kyme antik kenti, 12 kentten oluşan Ailos birliği/ülkesinin en büyük antik kenti imiş bir zamanlar. Kazılarda çıkan onlarca mezardan kentin büyük bir nekropol (toplu mezar bölgesi) olduğunun görüldüğünü söylüyor Ömer Hoca. Bölgede gübre fabrikası ile başlayıp demir-çelik fabrikaları ile devam eden yapılaşma ve sanayi kirliliği, antik kenti yok oluşun eşiğine getirmiş. Şimdi bölgedeki birçok demir-çelik tesisi ve bunların cüruf döküm alanı Kyme antik kentinin sınırları içerisinde. Kyme’nin antik limanının uzandığı Nemrut körfezi’nde 1. derece SİT alanına yapılan iskeleler büyümüş, zamanla liman halini almış. Şu anda körfezde 7 iskele var. LPF dolum tesisleri, kömür kırma eleme tesis ve depolarının yanı sıra geçtiğimiz günlerde ÇED olumlu belgesini alan ENKA termik santral projesi de, ya Kyme’nin sınırları içerisinde ya da antik kente komşu sanayi işletmeleri.
TARİH ÜZERİNE CÜRUF TEPESİ
Özellikle demir-çelik fabrikalarının yarattığı kirlilik artık trajikomik olaylar yaşanmasına yol açıyor. Habaş, İDÇ, Ege Çelik, Kocaer, Kardemir, Kılıçlar demir-çelik fabrikaları halen cüruf ve atıklarını Kyme’nin 2. ve 3. derece SİT alanına döküyorlar. Çoğu yerde 5-6 metreyi geçen bu curüf yığınlarının altında gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen 3 bin yıllık bir tarih yatmakta. Barbarlık boyutuna varan bu kıyıma nasıl izin verildiği hâlâ bilinmiyor. Kyme kazı heyetinin bu cürufların döküldüğü bölgede yapılmasını istediği kazı için geçtiğimiz günlerde Biçerova’da başlayan sondaj çalışmaları çok zor yürüyor. Çünkü 6 metreyi bulan cürufların altından toprağa ulaşmak için önce bu 6 metrelik cürufu kazmak gerekmiş! Toprağı bulduktan sonra yapılan 3 metrelik bir kazı sonrası antik kentin yapılarına ulaşılabilmiş! Yine antik kentin içinde kocaman bir liman depolama bölgesi inşa eden Nemport, her geçen gün alanını genişletmek için çalışıyor. Şirketin idari bina yapacağım diye izin almak için başvurduğu 10-20 dönümlük alanda üstünkörü yapılan bir kazıda bile çok önemli buluntular ortaya çıkınca, şirket bu sevdasından vazgeçmek durumunda kaldı.
KYME’DEN KURTULMA KAZILARI
Kyme’nin geniş bir alana yayılan 1. derece SİT koruması, geçtiğimiz aylarda küçültüldü. Kimi düzlükte kalan ve sanayi kuruluşu yapılmaya ya da tesisleri genişletmeye elverişli alanlar, 1. dereceden 2.-3. derecelere düşürüldü. Antik kent Nemrut limanı’nı gören tepeden, limana kadar olan kısma kadar sıkıştırıldı. Bu koruma derecesi düşüklüğünün hangi bilimsel ölçütlere göre alındığını bilen yok. Bilinen ise bölgede yapılan kazılara yine bölgedeki sanayi kuruluşlarının sponsorluk yaptıkları! Koruma dereceleri düşürülüp adeta sanayicilerin yağma sofrasına sürülen alanlardaki buluntuların geleceği belirsiz durumda. 26 yıldır bölgede kazılarını sürdüren İtalyan arkeologların çalışmaları da Türk meslektaşları dahil kimseyi tatmin etmemiş görünüyor. Büyük sanayi kuruluşlarının sponsorluğunda yapılan bu kazıların, Kyme’yi kurtarmak için değil sanayilerin gözünü diktiği alanların Kyme’den kurtulması için yapıldığı görüşü hakim bölgede.
KİME NE SÖYLEYİM?..
Kyme’nin üzerine inşa edilen sanayi tesislerinin içerisinden geçtikten sonra, Nemrut Körfezi’ne sapan toprak yoldan denize ulaştığınızda antik limanın kalıntıları ile karşılaşırsınız. Devasa taşlarla örülü antik liman ve üzerini otlar bürümüş liman yolu, Ege’nin dalgalarına binlerce yıldır dayanmış. Antik liman yolunda otların arasında kaybolmuş devrik bir mermer, bir zamanlar burada önemli bir yapının olduğuna işaret ediyor. Kıyıya çekilmiş birkaç balıkçı teknesini geçtikten sonra antik limanın üzerindesiniz artık. Devasa taşlarla örülmüş antik limanın sahili ise kumlarla değil, adeta 7. yüzyıla kadar varlığını sürdüren Kyme’den kalan binlerce kırık dökük buluntularla örtülmüş sanki. Sahil, antik kentin merkezine yakın bir yerde, “Kazı alanında piknik yapmak yasaktır” yazan bir tabela ile ayrılmış. “Tabelanın bu yanı ile ötesi arasında ne fark var” diye soruluyor gezi grubuna katılan arkeologlardan birisine; yanıt sessizlik... Bu kırık-dökük tarihi buluntuları bile görmek, Kyme’de yaşanan talanı ve yıkımı gözler önüne sermeye yetiyor. Antik kentin otlarla örtülmüş merkezi de kaderine terk edilmiş izlenimi veriyor insana. Buradan çıkarılan eserlerin İzmir’in eski arkeoloji müzesindeki (Aya Vukla Kilisesi) depolarda unutulduğunu, bunların hırsızlar tarafından yağmalandığını; bir kısmının da çocukların, hayvanların ayakları altında kırıldığını yıllar öncesinden yazan bir gazeteci olarak (25.10.2002, Evrensel), Kyme’nin bu son hali, adını da çağrıştıracak şekilde bir halk türküsünün son mısralarını akla getiriyor: “Kime ne söyleyim, kime ne deyim?!.”
(Aliağa/EVRENSEL)
15 Mayıs 2010 12:42

msakaryalı


Günaydın Muammer Bey,

Yazınızı okudum.
Yaşadığımız topraklara; her dem üzerinde yaşadığımız için gururlandığımız Anadolu'ya ve tarihine olan sorumluluğumuzu vurgulayan ve de acıtan bir yazı. Elinize sağlık. Umarım yerine ulaşır. Umarım beklediğiniz etkiyi yapar. Tanrılaran Vatanı Anadolu adında bir kitap okukmuştum. Hitit Uygarlığını irdeleyen bir yazıydı daha çok. Orada yazılanları anımsadım bir an. Daha doğrusu tarihimize, geçmişimize ne kadar kör, ne kadar sağır olduğumuzu görmüş ve utanmıştım.
Bir gün oralara gelirsem mutlaka görmek isterim.

Selamlar, iyi hafta sonları...

Meliha

13 Mayıs 2010 19:09

soly

Nemrut koyunda olup bitenle ilgili harika bir yazı, Sevgili Muammer Sakaryalı’ya sonsuz teşekkürler. Vicdanı olanın vicdanı sızlar, ellerine, yüreğine sağlık Muammer kardeş. Neden ıskalıyoruz bazı gerçekleri. KYME antik kenti ağlıyor, yardım bekliyor biz görmezlikten geliyoruz. Daha dün tesbit edilen sanayi tesisleri bahçesinde lojman ihtiyacı için istenen izin sonrasında yapılan kazılar devam ediyor, temeller bulunuyor, lahitler bulunuyor ve buralar 1. dereceden 3. dereceye düşürülmüş arkeolojik sit alanların da oluyor. Ayrıca başka tesislerin sınırları içinde kazı çalışmaları devam ediyor neler bulunuyor KYM bilir ''KYME NE'' !!! Bir tarih yok ediliyor ve yok sayılıyor "KYME NE". Bergama ve Efes'i gölgede bırakacak nitelikte bir tarih yok ediliyor "KYME NE" Daha çok yazılacak şey var ancak vakit hızla akıyor ve İzmir çok önemli bir tarihi, çok önemli bir antik kenti kaybediyor. bir an önce bu katliam durdurulmalıdır. KYME hıçkırıklarla ağlıyor, haykırıyor yok ediliyor "KYME NE" Yağmanın, talanın ne olduğu yerinde görülmelidir. Kamu oyu yaratılmalı ve acil tepki verilmelidir. Derhal sanayileşme durdurulmalıdır. 3. derece arkeolojik sit alanları derhal 1. dereceye yükseltilmelidir. Yıllardır sürdürülen kazılar özel sektör finansörlüğünden alınarak kazıların ehil ellerce yapılması sağlanmalıdır. Nemrut sanayi "ÖLÜM" bölgesi için T.B.M.M. Araştırma Komisyonu kurulmalıdır. Yurt ve dünya ölçeğinde ilgili kurum ve kuruluşlardan yardım istenmelidir. . . .

Bahadır Doğutürk
FOÇA ÇEVRE VE KÜLTÜR PLATFORMU DÖNEM SÖZCÜSÜ


NEMRUT, KYME ANTİK KENTİ YOK EDİLİYOR, BAŞKA KENTLER YOK OLMASIN
12 Mayıs 2010 17:37

kseros

KYME'YE KYIYORLAR

Foça Çevre ve Kültür Platformu (FOÇEP- focep@yahoogroups.com) üyesi olarak yaklaşık 2 yıldır KYME'nin çığlığını duyurmaya çalışıyor, Nemrut sanayi bölgesine yeni yapılacak yeni kapitalist işletmelerin ÇED halk bilgilendirme toplantılarında KYME'ye verecekleri zararları anlatıyor ve bu süreci durdurmaya çalışıyoruz.

KYME ile ilgili birçok yazı okudum ve bilgilendim. Fakat şu ana kadar sevgili Muammer SAKARYALI'nın yazısı gibi derli toplu, kaynağı belirtilmiş ve ilk kez doyurucu bir yazı okudum. Teşekkür ediyorum. Bu yazı, KYME'yi kurtarma mücadelemizde bize rehber olacaktır.

KYME'nin daha önceleri ÇOK GENİŞ olan 1. derece arkeolojik SİT alanı, bölgedeki sanayi kuruluşlarının dolaylı girişimleri ile iyice küçültüldü, neredeyse antik kent merkezinin yer aldığı tepe ve denize ulaşan eteği ile sınırlandırıldı. (BURAYA FOTOĞRAF EKLENEBİLİYOR MU BİLMİYORUM. Ekleyebilseydim tüm detayları fotoğraflarla da zenginleştirebilirdim).

Şu an KYME'yi tehdit eden unsurlar şunlar:
1. Demir çelik üretim faaliyeti
2. LPG dolum tesisleri ve dopolama alanları
3. Kömür kırma eleme tesisleri ve depoları
4. Nemrut iskeleleri.
5. ÇED başvuru raporu hazırlayıp sunan YENİ işletme girişimleri
6. Termik santraller...

Emin olun, bu altı (belki de 30-40) unsuru detaylı olarak anlatmaya sayfalar yetmez. Ancak ben yine de kısaca üzerinde durmak istiyorum:

1. Demir çelik üretim faaliyeti: Başta Habaş, İDÇ, Ege Çelik, Kocaer, Kardemir, Kılıçlar... vd. olmak üzere faaliyetleri sırasında oluşan curuf ve atıkları KYME'nin şu an 2. ve 3. derece sit alanına dökmektedirler. KYME'nin doğusunda yer alan Biçerova 5-6 yüksekliğinde curuf ve atıklarla sürekli örtülmektedir. İşletmelerin kimden izin aldıkları, arazinin mülkiyetinin kime ait olduğu ayrı bir araştırma inceleme konusu. Sevgili Muammer Sakaryalı'nında katıldığı geçen pazar günkü Kyme gezimizde gördüğümüz bir manzara gülüç, gülüç olduğu karad da trajikti: Kyme kazı heyeti tarafından Biçerova'da bir sondaj çalışması için ilk önce kepçelerle 5 metrelik bir kanal açılmış ve toprağa öyle ulaşılmış, sonra tekrar 3 metrelik bir kanal daha kazılarak kültür kalıntılarına ulaşılmıştı... BUNA RAĞMEN buraya curuf dökülmeye devam ediyor.

2. LPG dolum tesisleri ve dopolama alanları: Kyme'nin eteklerinde sürekli yeni tesislerle, kapasite artırımları ile yeni depolama alanları yapılmakta, daha önce kazı heyeti tarafından sondaj yapılmış çukurların üstü kapatılarak, sahaya beton dökerek dümdüz edilmekte, işletme tarafından kullanılmaktadır. Kazı heyetinin bir türlü sesi ve itirazı yükselmiyor.

3. Kömür kırma eleme tesisleri ve depoları: Kyme'nin yakınında bulunan tesisler tam bir bataklık... Eski 1/25.000 ölçekli haritalarda burada bir termal göl olduğu görülüyor. Şimdi eser kalmamış. Kömür kırma elem tesisleri ve depoları sürekli büyüyor...

4. Nemrut iskeleleri: 1/100.000 ölçekli ÇDP'de "1. derece arkeolojik sit alanı" görülen alanda 7 iskele (TAM BİR LİMAN GİBİ) çalışıyor. Sürekli yeni depolama alanları yapılıyor, acele acele "kurtarma kazısı" yapılıyor ve arazi "tarihi eserlerden kurtarılıp" kapitalist işletmelere "tertemiz" veriliyor. Müze müdürlüğü ve kazı heyetinin gıkı çıkmıyor.

5. ÇED başvuru raporu hazırlayıp sunan YENİ işletme girişimleri: Kyme'ye yakın 3 haddehane kapasitelerini 250 bin tondan 750 bin tona çıkardı. 2 yeni demir çelik fabrikası daha yapılacak. BATIÇİM, Kyme'nin burnunun dibinde 2 milyon ton/yıl kapasiteli bir çimento fabrikası için ÇED başvuru dosyası hazırlandı. Şiddetle itiraz ettik. Şimdilik olumlu ÇED almadı..

6. Termik Santraller: Kyme'nin sınırındaki Çakmaklı koyuna ENKA'nın kurmak istediği 800 mw kömürlü termik santralin yanı sıra, Kyme'ye çok yakın İDÇ de 350 mw gücünde kömürlü termik santral için gün sayıyor... Diğer santral girişimleri ile Kyme biraz daha ölecek..

BUNLARIN DIŞINDA ACİL BİR KONU DA NEMPORT'UN YENİ DEPOLAMA ALANI İNŞAASINA BAŞLAYACAK OLMASI...
ŞÖYLE Kİ; Nemport "idare binası" iddiasıyla liman giriş kapısının karşısında bir yerde inşaata başlayacaktı. Burada yapılan sondaj kazılarında önemli tarihi eserler ortaya çıktı. Şimdi devletten yeni tahsis almaya çalışıyorlarmış... Aslında NEMPORT'un yapacağı şey idare binası filan değil; zaten idare binaları var. Açılalı daha 1 yıl olmadan KAPASİTELERİNİ SÜREKLİ ARTIRIYORLAR. Ve gittikçe de kapasitelerini artıracaklar; kapitalistlerin kâra doymadığını biliyoruz. Mösyö burjuvaların ACİL DEPOLAMA alanlarına ihtiyaçları var. "DEVLETTEN ALACAKLARI YENİ YER TAHSİSİ" KEMALPAŞA'DA OLMAYACAK YA! Yine KYME'nin 2. ya da 3. derece (önceden 1. derece olan) arkeolojik sit alanında olacak!

Zaten şu anda Nemport'un giriş kapısının önünde yapılan kazının yanında yer alan 10-20 dönümlük bir alan (2. derece) TOPRAKLA DOLDURULDU VE DEPO ALANI YAILDI!! Yeni yapmaya çalıştıkları "idare binası" (DEPOLAMA ALANI) da işte bu doldurulan yerin yanında.

Sevgili Muammer Sakaryalı'nın güzel yazısını teknik bilgilerle desteklemek istedim.

Ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler focep@yahoogroups.com'a mail atabilirler.
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.