SURİYE'DE PYD İLE NEREDEN NEREYE?

22 Ekim 2019 22:37 / 967 kez okundu!

 

 

Erdoğan daha 2011 yılında "...Suriye’de Kürt vatandaşlarına kimlik ve pasaport vermiyorlardı. Esed’le münasebetimizin iyi olduğu zamanlarda zorlaya zorlaya verdirdik..." diyerek Suriyeli Kürtler meselesinde nerede durduğumuzun altını çiziyordu.

 

****

 

SURİYE'DE PYD İLE NEREDEN NEREYE?

 

Erdoğan daha 2011 yılında "...Suriye’de Kürt vatandaşlarına kimlik ve pasaport vermiyorlardı. Esed’le münasebetimizin iyi olduğu zamanlarda zorlaya zorlaya verdirdik..." diyerek Suriyeli Kürtler meselesinde nerede durduğumuzun altını çiziyordu.

Yine Öcalan, Salih Müslim`e yolladığı mesajda (18.11.2012) "Suriye Kürtleri iyi bilsinler ki, bir kaç şehire bayrak dikmek ile sorun çözülmez. Suriyeli muhaliflerle birlikte hareket etmek onlar için daha iyi olur" diyordu.

Ardından Türkiye`nin Suriye`li Kürtlere ilişkin niyeti dönemin Dış işleri bakanı tarafından ilan ediliyordu: "...biz Ortadoğu’da Kürtleri karşı taraf olarak görmeyiz. Irak’taki federalizm döneminde Kuzey Irak’la ilişkimiz daha da gelişti. İsteriz ki Kürtler Suriye’de de etkili rol oynasın. Burada tek doğru görmediğimiz, daha seçilmiş bir Suriye parlamentosu yokken birilerinin defacto bölgeler oluşturması. Kendi kendilerine devletçikler kurması..“

Ancak, Salih Müslim muhaliflerle birlikte hareket etmek yerine kapalı kapılar ardından rejimle yaptığı anlaşmalarla Kürt halkının bölgedeki geleceğini yine Esat`ın insafına bıraktı.

Salih Müslim 2013 Eylül`ünde acilen Ankara`ya çağrılarak görüşüldü, kendisine yeniden gerekli uyarılar yapıldı.
İşler yeniden yoluna giriyor, Barzani yönetimi gibi resmen muhattap alınmaya başlanıyordu ki Salih Müslim üç gün sonra yeniden fabrika ayarlarına döndü ve gittiği İsveç`ten Türkiye`ye hakaretler yağdırdı.

PYD`nin ilişkileri yalnızca Türkiye ile değil Kuzey Irak Kürt yönetimi başta olmak üzere Suriyeli diğer Kürt örgütleri ve muhaliflerle de bozuldu. Artık Salih Müslim sadece Esat ve Amerika ile iş tutmaya başlamıştı.

FAKAT bu arada Kobane saldırıya uğradığında imdada yine ilk Türkiye koştu. Silah ulaştırdı, peşmergelere koridor açtı, yaralı YPG`lıları Türkiye`de tedavi etti, savaştan kaçan yüzbinlerce Suriye Kürdü hala Türkiye`nin misafiri. Yine bölgeye insani yardımların tamamına yakını Türkiye`den gitti. Tabii onlar bunları anlatmaz. Anlatırlarsa nasıl soysuz bir nankörlük içinde oldukları anlaşılır.

Bakınız : imralı görüşme tutanaklarında Öcalan "..AKP Kobanı için silah götürdü yoksa Kobanı iki gün direnmeden kaybedilecekti. MİT’in özel müdahalesi oldu. Zaten Kobanı’yı o kurtardı.." diyordu.

Fakat Salih Müslim başka bir havadan esiyor ve 27 Temmuz 2015 günü “...Suriye ordusu yeni bir anlayış ve yeni şartlar doğrultusunda bölgeye dönmek istiyorsa, neden olmasın? O zaman YPG, Suriye ordusunun bir parçası haline gelebilir..." diyordu.

Türkiye ısrar ediyordu:
“..PYD'nin masaya gelmemesinin sorumluluğu kendilerine ait. Biz PYD'nin de diğer bütün Kürt guruplarının da Suriye Ulusal Koalisyonu içinde yer alması için her türlü çabayı gösterdik. Ama bize verdikleri sözleri yerine getirmektense, tercihlerini rejim yanında kullandılar...“

Olmadı, olmadı, olmadı...

Velhasılkelam, Salih Müslim Türkiye ile tokalaşmak yerine önce Esat`ın, Rusya`nın şimdilerde de Amerika`nın kucağına oturmayı seçti.

Sırtlarına Amerikan üniforması geçirip, ellerinde Amerikan silahlarıyla Türkiye`ye saldırdılar. Sınır kasabalarımıza roketatarlarla saldırıp, büyükşehirlerimizin merkezlerinde canlı bombaları patlattılar.

Tarih bunların nasıl soysuz bir nankörlük, nasıl bir ihanet içine düştüğünü yazacak.

 

Mehmet ÇEK

21.10.2019

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.