Sakinliği Bir Güzel Kurabiye Kokusu... Ayşen Ertango Özkaya

26 Aralık 2009 02:50 / 3223 kez okundu!

 


Kırk yıl hep aynı pişirilen... bir kurabiye....
bir yazı yazmalıyım diye düşündüm... yazarsam bu da benim kişisel vedam olacak... şöyle başlamışım... 2004'te;

"evet belki de bulmuşumdur nereden başlayacağımı... ben doğurmadığıma göre... o doğurduğuna göre... ve ben onun doğurduğuna bu kadar bağlıyken... ondan başlamalıyım...

benim onunla alıp veremediğim ne... nedendir ona bu kadar kafa yormam... ya da takmam... ya da farkında olmadan içimden zaman zaman onunla konuşmam...
onaylamadığım ve pasif bulunduğum, zaman zaman ona kızdığım bu kadın... neden ve nasıl bana bu kadar çok şey öğretebildi... ben bunu anlamıyorum........"

sonra yine devam etmişim...

"kadın az konuşur... hatta hiç konuşmaz bile denebilir... nasılsın dersin... sadece iyiyim... der usulden sen nasılsın der ya da demez... beni sever mi... çok emin değilim... belki öbürünün karısından fazla sever... belki de çekinir... de sever gibi görünür... kim bilir... içinden ta yüreğinin derinliklerinden sever mi... duyumsayamıyoırum galiba....
neysemm ne... neler öğrendim... ondan... aslına bakarsan bir yığın şey... ölüm ne şekilde karşılanır... kocasını kaybeden kadın nasıl yalnızlaşır... yaşlandıkça boy ölçün nasıl da kısalır... kapı gözetleme deliğine bile bakamaz hale nasıl gelinir... nasıl yavaş yavaş bedenin senin olmaktan uzaklaşır... ve bir kadın sütyen takmaktan nasıl da vazgeçer... ama yine de saçını boyatmak ister... bir kadına komşu her daim nasıl da lazımdır... teknolojiye nasıl yabancılaşırsın... artık her yenilik... bir dünya soruyu nasıl da içinde barındırır......"

bir kayınvalide gelinin hayatında anlamlıdır... ilk tanışma anında annenin bir bakışını takip edersin... seni onaylamış mıdır... bunu görmek istersin gözlerinde... çünkü adını koymadan bilirsin... ki... karşında ki en büyük oyuncu odur...
bir "tahtıravalli" kurulur aranızda... bir o, bir sen... bir o, bir sen... bazen sen aşağıda... bazen o aşağıda... böyle bir oyundur oynanan... ilk başlarda anlamazsın... ortak hiç bir yanın da olmadığını düşünürsün... hele 20 'lerde başlayan bir ilişkide... yıllar geçip de... sen olgunlaştıkça... fark edersin ki... aslında eşin... annesinde bulduğu bir şeyleri de sende bulmuştur... iki kadının kesiştiği bir nokta vardır hayata dair.... sonra onda kızdığın yönlerin sende olduğunu fark edersin...
ve bu şaşkınlıkla ile tahtıravalli biraz dengesini bulur sanırım...

bu kadın "sakinliğinden dem vurup"... kollarını açmıyor kucaklamıyor... sevgisini göstermiyor diye... neredeyse avazım çıktığı kadar bağırabileceğim bu kadın...
aslında belki de tam da bana... en uçta durarak... ve öyle de gerçekten... hayatta farklılıkları kabullenmeyi de öğretti...

sakinlikle de sevilebilirmiş dedirtti... sonunda... çünkü sakin bir yaşam... sakin bir gidişi hazırlarmış meğersem... sessiz sedasız gürültüsüz patırtısız...
hayat öyle değişik bir oyun ki... ondan bana versene dediğim eski bakır bir kap var... bir "KEVGİR", bilirsiniz... bakır kaplardan... kevgirin eni azdır... derin değildir... yanında iki kulağı vardır... tutması kolay olsun diye... işte bu kevgir girdi gireli... 2-3 yıl oluyor belki... hayatıma sözcük olarak da "kevgir" girdi...
ne kadar az insanla kevgirsiz bir yaşam, konuşma kurabiliyoruz...
kevgirin çeşitli deliklerini kullanıyoruz sürekli... ince kalın... büyük... küçük... hep ya kendimize doğru süzüyoruz düşünceleri... ya da kendimizden dışarı doğru süzüyoruz... ne güzel bir alet... iki yönlü çalışıyor sürekli... hep süzmedeyiz... kendimizden dışarı gidenler ile dışarıdan kendimize aldıklarımız... artık hiç kevgire takılmadığı gün... ya da kevgirden geçerken diğer tarafında hiç tortu bırakmadığı gün...
galiba hayat ile ilgili en güzel deneyimi yaşamış olacağız diye geçti gönlümden....
21 yıldır hayatımda... bu insan... son 13 yıldır ise... emeğim var gerçekten... bu emeği de sevdim belki... yarısını Kenan için yaptıysam, yarısını iyi insan olmak ve kalmak adına... yarısını da kendi yalnızlığımda bana da biri elini uzatsın diye belki... nedenini bilmiyorum... ama...
belki göçebe hayatımda onun bu Ege topraklarına yerleşikliği çekti kendine...
o bilir tarhanayı... kırmızı biber salçasını... en güzel zeytini kurar eğriye eğri doğruya doğruyu... onunla öğrendim erişteyi...
bu Ege kadını..... sımsıkı kapamadı hiç bir zaman başını... saçını her daim paylaştı... yeri geldi... indiriverdi eşarbını... ve büyük koca bir kente gelip de yerleştiğinde ve yalnızlıkla karşılaştığında bu kentte... pes edip dönmedi geri... tek başına elbette destekle ama... ayakta durmayı koca kentin küçücük bir evinde ben de varım demeyi seçti... istediği bir şeyi yapma beceresini sonuna kadar gösterdi... meğer İzmir'i ne çok sevmiş istemiş içinden içinden...
ve işte böyle... artık kayınvalide dedikodusu da bitti…. bu da başka türlü bir şeymiş... hayatından birini daha sarıp sarmalayıp çıkarıyorsun anılarınla…
ve sonunda anne… sen kazandın… artık kabul ediyorum…sen dememiş miydin... kuru patlıcan dolması yapmayı nasılsa öğrenecek diye… tamam… sen kazandın…
tahtıravalli de en son sen beni hoplattın... " kuru patlıcan dolması yapmayı öğreneyim artık...."
yattığın yerde rahat yat... emanetine güzel bakacağım...
sağol.... 20 yıldır evime zeytinini - salçanı- tarhananı - erişteni yolladığın için...

sevgilerimle...

ayşen
22.12.2009

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
24 Aralık 2009 14:37

sultan

Sonra bir başka not düşmüştü Ayşen;

"Bu fotoğrafı bu kurban bayramında Karacasu 'yun yaylasında ..çektim... Kenan'ların güzelce bir yaylası..özlemişti..oraları..babayla birlikte çok zamanların geçtiği bir yer ..mekan..fotoğrafları aktarırken..bu ellere gerçekten çok baktım..ve içimden dedim ki... yaşama nasıl da tutunuyor... bu kadın bırakmaz kolay kolay dedim... yaşama tutunuşu çektiğimi düşündüm içimden ..ama :( beni yanılttı doğrusu.. belki de gitmek istemediğinin söylenmesiydi..kimbilir..sadece şunu fark ettim..bu son deneyimden...gidişi gidende ... yolcu edecek olan da aslında duyumsuyor...ama bunu daha önce yaşamadığı için anlayamıyor...inanırmısınız bilmem..ama Kenan bayramdan sonra dönerken yolda bana " bu son kurban bayramı ." dedi.. bana..işte böyle..

bu fotoğrafı çekmiş olmaktan dolayı içim mutlu ..işte böyle bir anı... " Ayşen Özkaya Ertango


24 Aralık 2009 09:07

sultan

Kayınvalideniz ölürse ona nasıl "bir kişisel veda" yazarsınız?
Ayşen içimi titreten bu "veda" ile benim kaynana merakımın da elinden tuttu.
Olağanüstü bir duygu seli.
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.