Küresel Düşün Yerel Davran - Nabi Yağcı

25 Ağustos 2007 06:45 / 1829 kez okundu!

 

Geçenlerde, genellikle derdi tasası; "Ne olacak bu dünyanın hali, ne olacak halimiz" sorusu olan kırk kadar dostumla değil böylesine sofistike soruları düşünmek, olağan düşünme yetimizi bile dumura uğratan İzmir'in kavurucu sıcağında toplaştık. Londra

Küreselleşme artık kimseye yabancı bir konu değil. Ama yabancı olmamak
o konuyu bilmek anlamına da gelmez. Konuya özel olarak ilgi duyanlar
küreselleşmenin eğrisi doğrusu üstüne tartışmaları az buçuk bilirler.
Üstelik yeni bir dünya ile karşı karşıyayız yani her şeyi öngörebilmek
de olanaksız. Fakat basınımızda ve kamuoyunda bu konunun hak ettiği
ilgiyi bulduğu da pek söylenemez. Oysa daha dün ABD kaynaklı bir mali
krizle sarsıldı dünya, bizi de ciddi biçimde etkiledi bu kriz ve henüz
sular durulmuş da değil. Ekonomistlerimizin bu mali kriz konusunda
yorumlarını bu konuda uzman biri olmadığım halde dikkatle izlemeye
özel bir çaba harcadım. Görüyorum ki, çoğunlukla bu yorumlar sistemi
daha temelden alıp sorgulamak yerine yalnızca konjonktürel düzlemde
ele alıyorlar. İşte bu yaz sıcağında dinlediğimiz sunum, küresel
gelişmeyi temelden eleştiren yaklaşımların alternatif çözüm
önerilerini bir proje olarak önümüze getiriyordu. Bu projede
katıldığım, katılmadığım, ütopik bulduğum yanlar olsa da konunun
tartışılmasını önemsiyorum. Önce bu sunumu hayli kısaltarak
özetlemeliyim.




Küresel demokrasi



Temel fikir şu: "Demokrasi dışında her şey küreselleşti. Uluslararası
hiçbir kurum; Birleşmiş Milletler (BM), Uluslararası Para Fonu (IMF),
Dünya Bankası (DB), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) demokratik değildir.
Demokrasi ulusal sınırların gümrük kapılarında elinde bavul bekliyor.
Küreselleşme maskesi altında gizlenen aracıları kaldırıp küresel bir
demokrasi kurmak zorunluluktur, bu amaçla bir karşı iktidar yaratmak
gerek."



"İklim değişikliği, uluslararası borç, nükleer yarış, savaş, barış ve
uluslararası ticaret dengesi gibi sorunlar ancak küresel ya da
uluslararası bağlamda ele alınabilir. Uluslararası ilerici insanlık
dört ana projeyle bu sorunlara global düzeyde çözüm aramaya çalışıyor:



1- Demokratik olarak seçilmiş eşitlik ve adaleti temel alan bir Dünya
Parlamentosu
.



2- Zengini kısıtlayan, yoksula hakkını veren bir Adil Ticaret Örgütü.



3- Ticaret açıklarını kapatan ve borç birikimini önleyen bir
Uluslararası Takas Birliği.



4- Demokratikleştirilmiş bir Birleşmiş Milletler Genel Kurulu."



Bu projenin sahipleri, Dünya Parlamentosu'nu, ulus devletler
tarafından kurulmuş bir meclis değil, dünya halkları tarafından
kurulmuş ve seçilenlerin geldikleri ülke hükümetiyle hiçbir
bağlantılarının olmadığı bir meclis olarak düşünüyor. Bu meclisi,
yeryüzündeki her yetişkinin oy kullanarak doğrudan temsil yoluyla
seçtiği, etkili kararlar alabilen küçük ama dinamik bir forum olarak
görüyor. Bu forum veya parlamento BM, IMF, DB, DTÖ'nün aldığı
kararları gözden geçirecek, global şirketlerin işleyişini belirleyecek
vs.



Adil Ticaret Örgütü; ticaret yapmak isteyen şirketlerin uyması gereken
standartları saptayacak ve yürürlüğe koyacak. Bir bakıma
ruhsatlandırma kurulu gibi işleyecek. Bugün de gönüllü örgütlerle
yapılan ve az sayıda ürünü kontrol edebilen mevcut çalışma
genişletilecek ve aynı zamanda gönüllü olduğu için çalışmayan bu
sistem böylece işlerlik kazanacak.



Küresel bir dünya bankası ve dünya para birimi: Ulusal para
birimleriyle sabit döviz kurundan takas edilebilecek bir dünya para
birimi. Bu para birimi bir ülkenin ticaret açığını ve ticaret
fazlasını ölçmek için kullanılacak, yıl sonunda para hesapları
sıfırlanacak, alacak ve verecek olmayacak. Böylece kendi kendini
denetleyen uluslararası bir ticaret sistemi doğacak. Bunun sonucunda
alacaklı ülkelerin ekonomik ve politik gücü artmayacak.



Katılanların eşit haklı oy kullandığı demokratikleştirilmiş bir
birleşmiş milletler genel kurulu olacak.



Konuşmacı Mehmet Taş, George Soros'un da desteklediği Küresel
Demokratik Alternatif Projesi için düşünsel referans olarak şunları
saydı: George Monbiot, Manifesto, Farklı Bir Dünya Düzeni İçin; Colin
Hines, Yerelleşme, Küresel Bir Manifesto; Joseph Sitiglitz,
Küreselleşme, Büyük Hayal Kırıklığı; Ha-Joon Chang, Kalkınma
Reçetelerinin Gerçek Yüzü.




Ütopyalara saplanma ama ütopyasız da kalma



Tahmin edilebileceği gibi bu sunum üstüne pek çok soru yöneltildi. Bu
sorular çoğunlukla böyle bir projenin hayata geçebilirliği üzerineydi
ve haklı sorulardı. Bu projenin realize olabilmesi için sürükleyici
sosyal güçler kimler olacaktı, karşı direnişler nasıl alt
edilebilecekti; diğer yandan Türkiye'yi de yakından ilgilendiren çok
somut bir başka proje önümüzdeydi: Avrupa Birliği projesi. Bu iki
proje arasında paralellik mi yoksa karşıtlık mı vardı?



Yanıt ise esasta "özgür bireylerin" bilinçli davranışlarına
bağlanıyordu. Demokrasinin gelişkin, sivil toplumun olgunlaşmış olduğu
Batı'da bu yanıt anlaşılabilir, az çok karşılığı da bulunan bir
yanıttı ama bizim gibi cumhurbaşkanını seçmesi bile dolaylı veya
dolaysız anti-demokratik baskılarla karşılaştığı, darbe
olasılıklarının tartışıldığı, daha parlamenter demokrasinin
kesintisizliği için mücadele verilen bir ülkede böyle bir projenin
bizlere ütopik gelmesi kadar doğal bir şey olamazdı. Fakat öte yandan
hızla küreselleşen bir dünyada ekonomik krizler bizleri nasıl küresel
biçimde içine alıyorsa yeni demokratik düşüncelerin bizim gibi
ülkelerin gündemini etkilemesini beklemek de doğru olurdu. Bu yanıyla
bu ve benzer projeleri ütopik deyip bir yana koymayıp üstünde düşünüp
tartışmak gerektir.




Seattle'da parlayan kıvılcım




30 Kasım 1999 günü on binlerce genç, işçi, öğrenci, kadın, çevreciler,
Boeing gibi dev çokuluslu şirketlerin merkezi olan Amerika'nın Seattle
kentinde toplanan Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ) toplantısını protesto
etmişlerdi. Polisin olağanüstü önlemlerine, cop ve göz yaşartıcı gaz
kullanmasına karşın Bill Clinton'un başkanlık edeceği toplantının
açılış merasimi bu yüzden yapılamamıştı. Bu tür protestolar daha sonra
da sürdü. Bu protesto eylemlerinde atılan sloganları
paylaşmayabiliriz, hedefleri ütopik bulabiliriz ama şiddete başvurmaya
karşı olan bu barışçı eylemlerin dünyamızda artan çevre sorunlarına,
yoksulluğa, işsizliğe, açlığa, salgın hastalıklara etkili biçimde
dikkat çektikleri yadsınamaz ve bu sorunların acil çözüm isteklerine
kulak tıkanamaz. Öte yandan bu eylemlerin ortak yanı, ulus-devlet
sınırlarını aşan, ortak paydası milliyetçi değil küresel düşünme olan
eylemler oluşuydu.



Hiç kuşkusuz "Küresel Demokratik Alternatif" projesinde teknik
bakımdan tartışılacak çok yan var ve zaten bu ve benzer projelerin
taraftarları içinde de pek çok farklı görüş var. Örneğin bazılarına
göre IMF, DB, DTÖ, BM gibi uluslararası örgütler
demokratikleştirilemezler, artık zamanını doldurmuşlardır ve bu
nedenle feshedilmeleri gerekir. Bazıları fakir ülkelerin Batı
bankalarına olan borçlarının silinmesini isterken bazıları bunu mümkün
görmüyor, bir kısmının silinmesini öneriyor. Kimileri anti-küresel
tanımı kullanırken kimileri benim de katıldığım bir tanımla "anti"
değil "alternatif" küresel tanımını kullanmakta. Yine bazıları bu
hareketleri "anti-kapitalist" olarak nitelerken bazıları ise
kapitalizm içinde bir iyileştirme olarak görmekte. Bu yeni
düşüncelerin işçilerden aydınlara, Marksistlerden liberallere kadar
geniş bir çevreyi içine aldığını da söylemek gerekli.



Ne olursa olsun sonuçta yeni bir dünya ve onun getirdiği yeni
olanaklar ve yeni tehditlerle yüz yüzeyiz. Bunlara kafa yormak
zorundayız. Ben, insanlık tarihini, sorun yaratarak ve kendi yarattığı
sorunları yine kendisi çözerek ilerleyen insanların tarihi olarak
okuyorum.



Nabi Yağcı



http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=76725&ForArsiv=1

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.