İzmir Üzerine Yüreğimden Yankılanmalar... Oktay Çaparoğlu

08 Ekim 2009 01:30 / 1707 kez okundu!

 


yaşamımın son 8 yılını harcadım sokaklarında. yollarında. sevemedim seni ilkin. ama sevemediğim sen değildin. kendimdim. kendimde kayboluşlarımdı. durağan, sakin, şirin bir boşvermişlik vardı havanda.

kedilerin ve köpeklerin bile geçmişti kendinden, öylesine rahat, gamsız, telaşsız... insanların ne de garip idi. göçüp gelmişlerdi çoğunlukla uzaklardan anadoluya. esnek, tahammülkâr, hoşgörülü idiler çoğunlukla. ne garip, ne özgün bir şehirdin benim için. zaman kaybıydın, yüreğimde yanan ateşin yoktu tutuşturacağı bir heyecanın... durgunluğa zorluyordun akıp giden zamanı umursamadan. yaşamın anlamı ne de hızlı değişiyordu seninle. 

bulutlara bakardım ilk yıllar kaldığım bornova öğrenci yurdunda. kalkardım sabahın köründe, uzanırdım çimenlere... hızlı hızlı geçip giderdi durmaksızın... değişiverirdi rengi gökyüzünün her an... ne griliğe teslim ederdin bizi ne de mutlak ve sonsuz bir sarılığa sıcak sıcak... yağmurların ne de ilginçti... sel olurdu sokaklarında ardında yakıcı bir güneş belirirdi tepemizde... karlar yağmıştı o zamanlar ne de çok... kışlarında kendime inat dolaştım sokaklarda geceleri sabahlara kadar bir tişörtle yetinerek, üşüyerek soğuğunda ve meydan okuyarak düne, bugüne, geleceğe, kendime, ve kendimin dışındaki herşeye... 

ama sen öğrettin bana ne de boş olduğunu meydan okumaların... zaman hızlıca akıp geçti hem de çok hızlı... bir kadını sevdim yağan yağmurlarında ıslanırken yüreğim. memleketimden bir kadını sende, seninle... çınar ağaçlarını sevdim, körfezini, vapuru... geç öğrendim kumrunun bi kuş olmadığını yediğim zaman... gevreği sevdim sende doyuranı sevdim. boyoz dediler ya, çok yağlı be dost... 

bir kadını sevdim sende, yürek dolusu, yüreğime dolan kandaki kızıllıkta... nefesimde beslendim havanı solurken, yudumlarken suyunu... insanları sevdim, hayvanları... ağaçları çok sevdim, bir türlü karar kılamayan iklimini... 

ama seni sevemedim izmir uzunca bir süre. ait hissedemedim kendimi sana, seni de bana... ben büyük kavgalardan çıkagelmiştim, yorgun değildim ama kırgındım yaşama... büyük insanlık ailesine güzel bir dünya bırakma mücadelesi idi geçmişimden sana getirdiğim. ama yıkılmışlık vardı bilincimde yediğim darbelerin izinde dağılmış parçalanmış anlamlar vardı... ve geldim sana neden geldiğimi bilmeyerek... 

şimdi seviyorum seni izmir... geç oldu anlamam yüreğimdeki bu hasreti... izmirliyim diyebiliyorum içimde kendime samimiyetsizlik duymadan... hatay'a da ayıp olmasın ama zaman nasıl da susturuyor en büyük haykırışları, en büyük çığlıkları yüreğimizin yankısında çoğalan... susmayı, sakinleşmeyi, acele etmeden, kaygılanmadan, bırakarak kendini yaşamın serin sularına yaşamayı öğrettin... günler, geceler geçti farkedemedim çoğu kez. suskunluklara gömüldüm kendimde, duyumsayamadım seni yeri geldi. Kendimde bir sürgün idim, kendimi sevmiyordum ki seni anlayabilmek uzak idi bana. acılarla, yangınlarla sarılmıştı bedenim, bilincim hissedemiyordu güzelliğini sende olmanın. 

duvarların çarpıyordu, uzun yüksek duvarlar sokak aralarında. kiliselerin çarpıyordu gözüme yüksek kapılarla kapatılmış kiliseler. korkulara boğulmuş gibi görünüyorlardı bana. eski Rum evleri, eski taş yapılar... büyük parkların, bahçelerin, fuarın, saatli kulen, kemeraltın, kordonboyun, asansörün, teleferiğin, karşıyakan... yüzlerce yıllık ağaçların gövdesine sarılıp ağlamaktı bir de sevdiğim sende.... 

kızlarına güzel diyorlar, zor diyorlar... bir yorumum yok bu konuda, güzelliğe yüklediğim anlamlardan ötürü... 

derin sorgulamalarla geçti 8 yılım. yaşamı bu denli derinleştirerek kaybettiklerimi ve kazandıklarımı gördüm sende. ağırlaşmış bir bedende esaret altında kalmışlığı yaşadım. parçalandı kelimeler, sessizliklere teslim oldum haykırırken inançlarımı her an... kampüslerinde iz bıraktım müziğin o evrensel güzelliğiyle. alanlarda, eylemlerde, slogansız ve yumruk sıkmadan yer aldım bedenimle ve bilincimle... 

sakin, anlamış ve yorgun muydum yoksa başka alemlerin sarhoşluğu muydu saran beni. kelimelerle çoğalttım, yazdım ve yazdıklarımı defalarca körfezin sularına bıraktım. 

sende nice kayıplar, nice yitikler yaşadım. bir sevda yitirdim, bir kavga. ama kendimde idi yitirdiklerim şimdi anlıyorum bunu. sende güzel olanı da yaşadım. sende olmanın güzelliğini... 

güzel olan şehrin tüm güzelliklerinde güzel olanı yaşamak... çoğu güzelliğini yaşayamadım henüz... yaşayamasam da ne çıkar, seni sende yaşadım ya... 

serinlikler saracak bedenimi sonbaharla gelen yağmurlarda izmir sokaklarında... ve balkonumdan izleyeceğim bulutların ördüğü işlemeli mavi gökyüzünü her sabah doğan güneşte... sakin kalabalıkların dolaştığı caddelerinle... 

sen bir sevdasın... izmir... 

ne diyordu nazım; 

BAHTİYARIM...


Editörün Notu:

Oktay Çaparoğlu'na 10.10.2007 tarihli bu yazısını izmirizmir.net'le paylaştığı için teşekkür ederiz.

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.