AKP neden durdu? - Metin ÞENERGÜÇ

19 Mayýs 2012 00:04 / 1905 kez okundu!

 


Zülfü Dicleli’nin “Muhafazakâr hegemonya – Nereye kadar?” (*) baþlýklý yazýsýnýn, AKP iktidarýnýn son aylarda hýzlandýrdýðý toplum mühendisliði ve kültürel yeniden yapýlanma projesinin, AKP dýþýnda hemen herkesin tepkisini çekmesi ve dýþarýdan AKP’ye verilen desteðin, demokrasi perspektifinden her ne gerekçeyle olsun imkansýza yaklaþtýðý günlerde gelmesi sürpriz deðil.

Gerçekte, soldan AKP iktidarýný destekleyenlerin bir süredir, özellikle de 12 Eylül referandumundan sonra, baþlarýnýn üzerinde giderek büyüyen kanserli bir ura dönüþtü bu soru: AKP, devleti ele geçirmesine, orduyu kontrol etmesine, yargý ve hukuku neredeyse bir parti aparatý gibi kullanmasýna, halkýn büyük oranda desteði ve mecliste her türlü yasayý geçirebilecek çoðunluðu olmasýna raðmen neden, ‘ileri demokrasi’ olarak kýsaca tanýmlayabileceðim projelerini durdurdu hatta geriye doðru hýzla yol almaya baþladý?

AKP’nin soldan dostlarýnýn çoðu bu soruyu görmezden geliyor. Bazýlarýnýn bu soruya psikoterapi diliyle (Erdoðan’ýn “Kasýmpaþalý” olmasý vb.) açýlýmlar getirmeye çalýþýr ve bir kýsmýnýn ise, düne kadar destekledikleri AKP iktidarýný hiç bir açýklama getirme gereði bile duymadan aniden eleþtirmeye baþlamýþken, Dicleli’nin en azýndan bu soruyu açýkça dile getirmesi olumlu. Ancak bunun nedeni, gerçekten bu soruya verilecek yanýtýn Türkiye ve solun geleceði ile duyulan kaygýlar mý, yoksa solun Avrupada hissedilen yükseliþi karþýsýnda kaçýnýlmaz olarak Türkiye’nin de etkilenmesi durumunda þimdiden kendisini bu alanda konuþlandýrma çabasý mý olduðuna yazýyý okuduktan sonra karar vermek gerekir.

Dicleli, AKP’nin son aylarda kültürel alanda baþlattýðý saldýrýlarýna örneklerle girdikten sonra altýný çizerek, AKP’nin kimliðinin deðiþmesi altýnda “baþka nedenler” aramaya baþlýyor.

“AKP’nin daha ilk günden aklýnda olduðunu, hep takiye yapageldiðini, asker ve sivil bürokrasi ile üniversite ve yargýdaki Kemalist direniþin tasfiyesiyle önleri açýldýktan sonra, þimdi gerçek kimlikleriyle ortaya çýktýklarýný söyleyecek olanlar çýkacaktýr elbette.” derken, hem, yarým aðýzla da olsa, AKP’nin gerçekten baþtan beri böyle bir niyeti olmadýðýný dolaylý olarak kabul ediyor, hem de, “evet, buna raðmen, daha baþtan AKP’yi desteklemekle yanlýþ yaptýk” demekten kaçýnmýþ oluyor. “Olabilir de olmayabilir de. Bunu tartýþmanýn pek bir anlamý yok.” diyerek bu noktanýn önemsiz olduðunu göstermeye çabalýyor ama gerçekte metnin yazýlma amacý ve ana konusu bu nokta; AKP neden demokratik açýlýmlarý durdurdu, tam da önünde hiç bir engel kalmamýþken ve halkýn büyük desteði arkasýndayken..?

Burada sorun, yanlýþ tespit yapan, politik öngörüleri gerçekleþmeyen bir aydýnýn özeleþtiri yaptýðýný görüp rahatlamak, “ben haklý çýktým” diye sevinmek deðildir elbette. Sorun, ancak yanlýþ yapýldýðýnýn görülmesiyle birlikte, yakýn geçmiþin bir deðerlendirmesinin daha saðlýklý yapýlabilmesi ve daha da önemlisi benzer hatalardan arýnmýþ yeni politik analiz ve görüþlerin ancak böyle bir patform üzerine kurulabileceðidir. Ki bunu yapmanýn ne kadar önemli olduðunu yazýnýn tamamýný okuduðumuz zaman görüyoruz.

Yazýda neden AKP durdu, sorusuna verilen yanýtý daha baþta özetlersek, AKP (Parti, iktidarý oluþturan toplumsal katmanlar, kültürel yapýsý, izlediði ekonomik politikalar vb.) dýþýnda herkes ve her þeyin etken olarak sýralandýðýný görüyoruz. AB’nin içinde bulunduðu kriz ve Türkiye’ye karþý olumsuz tavýrlar, ki bu analiz büyük oranda gerçekler gözardý edilerek formüle edilmiþ, çünkü AB, AKP iktidarýný baþtan beri destekledi. Eleþtirmeye baþladýðý zamana bakarsak, aslýnda AKP’nin demokratik reformlarý durdurduðu yani iktidarý eline geçirmesiyle birlikte, baþbakan Erdoðan’ýn “tek adam”laþmaya baþladýðý döneme denk geldiðini görürüz. Oysa Dicleli bunun tersini savunuyor. Diðer bir deyiþle, Avrupa Türkiye’yi býrakmadý, Türkiye Avrupayý býraktý.

Ýkinci neden olarak verdiði “Osmanlý rüyasý” da aslýnda bununla baðlý ve paralel olarak geliþti. Burada Dicleli hemen her yazýsýnda olduðu gibi yine ABD’nin Türkiye’nin dýþ politika üzerindeki etkisini yok sayýyor. Ortadoðu eþbaþkanlýðý, Libya’ya müdahale (Erdoðan’nýn baþta karþý çýkmasýna raðmen ve bir hafta sonra Ýzmir’i saldýrýnýn ana karargahý yapmasý..) konusu, Malatya’ya yerleþtirilen füzeler vb. baktýðýmýzda Türkiye’nin bölgesel “güç” olmasýnýn nedenleri daha açýk ortaya çýkýyor; ve artýk buradaki ‘güç’ sözcüðü, ancak ironik çengeller içinde bir anlam ifade ediyor.

“Arap Baharý”ný AKP’nin durmasýna bir neden olarak göstermek ise, Dicleli’nin yine ABD ve AB’nin Türkiye üzerinde hiç bir etkisi olmadýðý tezi üzerinden fikir yürütmesinden kaynaklanýyor. Örneðin Suriye ile gerginleþen iliþkilerin, ABD veya Ýngiltere ile hiç bir iliþkisi yokmuþ da, AKP iktidarýnýn aniden Esat rejimine karþý Suriye halkýnýn yanýnda yer almak istediðini hissettirmeye çalýþmak , AKP’nin ve özellikle Erdoðan’nýn kendi ülkesinde, halkýna karþý bir diktatöre dönüþtüðünü kabul eden bir yazýda grotesk bir söyleme dönüþüyor. Kürt sorununda da, eski askeri yöntemlerle “çözüm” aramaya baþlamasý, yani yine eski “statükocu”, “Kemalist” yöntemlere dönmesini de, AKP iktidarýnýn neden durduðu sorusuna verdiði nedenlerin sonuna eðreti bir þekilde ama ustaca iliþtiriveriyor Dicleli.

AKP’nin kýrýlma noktalarýndan bir diðerini, Çin’de demokrasi olmadan ekonomik geliþmenin mümkün olduðunun ortaya çýkmasýna baðlanmakla tam olarak ne anlatýlmak istendiði ise belli deðil. Türkiye þimdiye kadar demokratik bir ülkeydi, ancak aniden AKP iktidarý Çin’i örnek alarak ekonomide geliþme adýna demokrasiyi feda etmeye mi kalktý denmeye çalýþýlýyor. Yoksa daha baþýndan AKP bu yolu izledi mi deniyor; ki bu halde yine yazýnýn baþýndaki soruya dönüyoruz. Kaldý ki, Çin’deki ekonomik geliþme ve demokrasi sorunu, “birini kýsarak diðerini büyüttüler” yaklaþýmýyla açýklanamayacak kadar kompleks bir konu. Ve Türkiye ile paralellik ve baðlarý bu oranda uzak ve soyut, ekonomi ve politikanýn tüm küreselliðine raðmen.

Dicleli’nin gösterdiði altýncý kýrýlma noktasýnda bahsettiði göçler ve dolayýsýyla bu noktayý kentsel ve kýrsal nüfusun kültürel geliþimine baðlamasý da, yine sorunu dýþ etkenlerin “doðal” engellerine baðlama arzusuyla sýkýfýký. Herþeyden önce, kentte yaþayanlarýn daha demokrat, kültürlü, açýk fikirli, modern; kýrsal kesimdeki insanlarýn da muhakkak tutucu olduðu düþüncesi, kesin verilerden uzak determinist bir sonuçla yazýlývermiþ. Böyle olsaydý insanlarý kentlere taþýr veya kýrsalý kentleþtirirek demokrasi sorununu çözüverirdik.! Örneðin, Çin’de tarihinde ilk defa bu yýl kentsel nufüsun oraný kýrsal nüfusu geçti. Ancak demokrasi tersi bir yönde ilerliyor. Evet, AKP’nin büyük oranda tutucu kesimlerden oy aldýðý doðru ama, kentlerde ikamet eden aydýnlar, hatta soldan aldýðý desteði nasýl açýklayacak Dicleli, herkesten önce kendinden baþlayarak elbette.!

Görüldüðü kadarýyla sýraladýðý “kýrýlmalar” tam olarak Dicleli’yi de tatmin etmemiþ ki bir de bunlara eþlik eden “süreklilikler” saptamýþ. Adý üzerinde, eðer bu olgular sürekli ise, yani AKP öncesinden beri deðiþmeden bugüne kadar varsa, nasýl oluyor da, 2002 yýlýnda iktidara gelen ve yaklaþýk son 5 yýlda baþlattýðý reformlarýn önünde engel unsur olabiliyor; ki devleti her kurumuyla ele geçiren bir iktidar için bu konu neden sorun olsun? Ayrýca, “Türk iþ çevrelerinde devlet tarafýndan servis edilen ranta yüz çevirip kendi gücüyle büyüme yolunu tercih eden kesimler hâlâ cýlýz kalmaya devam ediyor.” saptamasý da ayak üstü düþünülmemiþse eðer, sadece bir madde daha sýralamak çabasý dýþýna çýkamýyor. Bazý iþ çevreleri Dicleli’nin dediði gibi “Devlet tarafýndan tahsis edilen ranta yüz çevirmiyor” tam tersi oluyor; devleti ele geçiren AKP iktidarý sadece kendini destekleyen iþ çevrelerine destek veriyor. Bu gerçeði bilmeyen kaldý mý Türkiye’de. Kaldý ký Dicleli kendisi de bunu teyit ediyor. Þöyle diyor yazýnýn baþýnda, “Devletin ekonomiye müdahale olanaklarýný ve rant daðýtým mekanizmalarýný seçmece ve keyfi bir þekilde kullanarak iþ dünyasýný kendine baðýmlý kýlmaya çalýþan bir AKP görüyoruz.” Baþka bir yerde de bu fikri güçlendiriyor, “..tüm iþ insanlarý ona (AKP’ye) baðlý olmalý…”

AKP iktidarýnýn kýrýlmasýna “süreklilikler” adý altýnda, AKP’ye karþý muhalefet oluþmadýðý için CHP ve özellikle de solu suçlamaya kalkmak Dicleli gibi, daha bir kaç ay öncesine kadar “solu ortadan kaldýrmak gerektiðini” savunan, solu, ilerlemenin önünde bir engel olarak gören, hatta küresel þirketlere bile soldan daha ilerici bir misyon biçen (evet, bir küresel þirketle politik partiler arasýndaki farklarýn nasýl karýþtýrýldýðýný, ya da bilinçli bir þekilde ortadan kaldýrýldýðýný da Dicleli’de bulabilirsiniz) biri için anlaþýlýr bir þey deðil.

Üçüncü “süreklilik” olarak da, dünyadaki ekonomik krize raðmen Türkiye ekonomisinin görece iyi bir performans sergilediði ve hýzý düþerek de olsa büyümeye devam ettiði düþüncesinin ne kadar doðru olduðunu ekonomik veriler, Türkiye’nin kredisini düþüren finans kurumlarý, cari açýk, iþsizlik, son zamlar çok açýk ortaya koyuyor. Yine de, AKP içinde herhangi bir muhalefetin baþlamasýnýn, ancak ekonomik gerilemeyle mümkün olacaðýný öne sürmek –ki bu görüþ, demokratik haklarýn ortadan kaldýrýlmasýnýn bu kesimleri hiç ilgilendirmediði önkabulüne dayanýyor- eski bir sol alýþkanlýk deðil midir? Býrakýn býçak kemiðe dayansýn görürler gününü diyen, sol yumruðu havada bir gencin hayýflanmasýný hatýrlatmýyor mu bu beklenti? Ayrýca hala neoliberalizmi ve serbest pazar ekonomisini (evet o, dünyada batan ve halkýn borçlarýný ödediði sistem!) açýktan, bazen de dolaylý olarak savunan bir aydýn, bu noktanýn AKP’de kýrýlma yarattýðýný ileri sürmesi için, okuyucularýnýn sadece ‘göbeðini kaþýyanlar’ olduðunu varsayýyor olmalý.

Sonuç olarak baþa, Dicleli’nin yazýyý kaleme almaktaki amacýný da belirleyen ana noktaya dönersek, neden AKP durdu sorusunu samimi bir açýklýkla yanýtlamak, sadece Dicleli’nin deðil, AKP iktidarýný soldan destekleyen herkesin önünde duruyor.(**) Kiþisel egolarý korumak veya sürtüþmelere girmemek amacýyla sorunun çevresinden itina ile dolaþmaya çalýþmak, ne aydýn etiðine uyuyor, ne de sola bir yararý oluyor.


(*) http://www.kuyerel.com/modules/AMS/article.php?storyid=7461
(**) Nabi Yaðcý da, 8 Mart 2012 tarihli Taraf gazetesinde “Ufuk Cizgimizi Yitirdik” baþlýðýyla yazdýðý bir yazýyla bu soruya yanýt vermek amacýyla bir yazý dizisine baþladýðý ilan etmiþti, ancak henüz soruya yanýt vermedi.



Metin ÞENERGÜÇ

13 .05.2012



 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.