"Ýzmir'e sahip çýkalým!" sözü ne anlama geliyor? -1

22 Ocak 2009 21:52 / 2266 kez okundu!

 

Yerel seçimler yaklaþtýkça çevremizde daha sýk duyduðumuz sözlerden birisi de “Ýzmir’e sahip çýkalým!” sözleridir. Ýyi de herkesin kendine göre yorumladýðý bu söz gerçekte ne anlama gelmektedir? Bu yazýmýn ilk bölümünde, bu sözlere deðiþik kesimler, deðiþik kiþiler ne anlam yüklüyor, onlarý irdelemeye çalýþacaðým. Yerel seçimlerde Ýzmir'in özel durumu gösteriyor ki baþabaþ bir seçim olacak. Bu nedenle atýlacak her adýmýn, söylenecek her sözün önemi var. Ýzmir'in sahibi var mý? Sahibi olmalý mý? Sahip çýkanlar nasýl çýktý? Çýkmak isteyenler ne planlýyor?

Ýzmir’e sahip çýkalým!”

Bu sözü kimler, ne anlamda kullanýyor?

Ýzmir’deki bugünkü belediyeye destek olanlar, bugünkü belediyeyi eleþtirenler, insanlarýmýzý genel olarak politikayla ilgilenmeye davet edenler, belirli bir politik doðrultuda Ýzmirlileri etkilemek isteyenler, kiþilerde bilinçli ya da bilinçsizce bir sivil toplum düþüncesi yaratmaya çalýþanlar, Ýzmir ve çevresiyle ilgili her hangi bir sorunu eleþtirenler, gördüðü bir sorun karþýsýnda duygulanýp, etkilenip bir çözüm yolu bulamadýðý için imdat çýðlýðý atanlar, vb…

Evet bu kiþilerin neredeyse tümü, yazýlarýnýn baþýnda, sonunda ya da ortasýnda mutlaka “Ýzmir’e sahip çýkalým!” sloganýný kullanýyor. Þimdi bakalým kim, hangi psikolojinin ya da politik dürtünün etkisiyle bu slogana sarýlýyormuþ? Bir kaçýný inceleyelim…

Ýzmir’deki bugünkü belediyeye destek olanlar: Belediye hangi partiden olursa olsun, her zaman çevresinde kendisini zaten desteklemiþ, politik olarak angaje kesimin dýþýnda da bir sempatizan kesim yaratýr. Bu durum güce yakýn durma, “gerçeði” kavradýðý için sahiplenme, akrabalýk iliþkileri, nemalanma istemi vb. deðiþik nedenlerle açýklanabilir. Böylece ayný partiden olan ya da yukarýdaki nedenlerle belediyenin o anki politik çizgisine yakýn olanlar bu sözcükleri dilinden düþürmezler. “Ýzmir’e sahip çýkalým!”

Bu bir anlamda uygulanan yerel politikanýn da onaylanmasýný istemektir. Yapýlan iþler Ýzmir’in “gerçekten” “yararýna” ise, bu slogan anlamlýdýr, deðilse yapýlan sadece “Ýzmir’e yanlýþ sahip çýkýlmasýna” destek olma çaðrýsýndan ibaret kalýr. Hangi iþlerin gerçekten Ýzmir yararýna olduðu ise demokrasilerde hep tartýþmaya açýk olacaktýr.

Siyasiler, akademisyenler, teknisyenler, medya, sivil toplum; hangi iþlerin gerçekten Ýzmir’in yararýna olduðu konusunu farklý açýlardan ele alýp tartýþmalýdýr. Sonuçta ise iþin toplamýndan etkilenen halk, yeni seçimde izlenen politikayý onaylayacak ya da reddedecektir.

Görüldüðü gibi “Ýzmir’e sahip çýkalým!”sloganý kimin kullandýðýna baðlý olarak oldukça politik bir içerik kazanabiliyor.

Ne yaparsak çaðdaþ belediyecilik olur?

Genel olarak yollarýn yapýlmasý, sahil yolu, metronun geniþletilmesi, çocuk parklarý, kaldýrýmlarýn düzenlenmesi, çöp tenekeleri çaðdaþ bir kent anlayýþýnýn olmazsa olmazlarýdýr. Bunlarý yaptýðý için iyi belediye olunmaz ama bunlarý yapmazsanýz kötü belediye olursunuz. Ýyi belediye olmak için fark yaratacak iþler planlamak ve yapmak gerek. Dünya’ya, Türkiye’ye, yakýn çevremize iyi bakalým ve olumlu iþleri örnek alalým…

AB destekli kaç proje yürüyor Ýzmir’de? Sudan korkan Ýzmir’i suyla, yanýnda uyuyan denizle buluþturacak hangi projeye imza atýldý? Benzeri hangi projeler cebimizde? Turizm açýsýndan yörenin en renkli ismi olmasý gereken Ýzmir’in gerçekten hak ettiði bu mu? Belediyenin öncülüðünde, Ýzmirli iþ adamlarýný ikna ederek kentimizde kaç tane kültür projesine giriþildi? Hangi büyük yatýrýmýn temeli atýldý? Bütün büyük yatýrýmlarý Ýstanbul’a ve baþka yerlere kaptýrmak sadece politik tercihlerle açýklanabilir mi?

Bir ara Ýzmirli genç iþ adamlarýnýn bir projesi vardý: “Ýzmir Biliþimle Kalkýnacak!” Bu konuda belediyeler ne yapmýþtýr, ne yapmalýdýr? Ýnterneti, bilgisayarý daha da yaygýnlaþtýrmak için daha baþka neler yapýlabilirdi? Örneðin 2023’de biliþim sektöründe ülkemiz nerede olmak istiyor? Bu ligde, nerede olmak istiyorsak onu planlayalým ve yapalým. Bunu baþardýðýmýzý, baþaranlarýn bir kýsmý belki o sýrada göremeyecektir ama bugün o hayali kurmak ve ona katkýda bulunmak da yetmez mi?

Antik çaðdan kalan Agora’yý, Bayraklý’daki ilk yerleþim bölgesini, yeterince deðerlendirdik mi, koruma altýna aldýk mý? Oralarýn devletin baþka kurumlarýna baðlý olmasýný gerekçe yapmak inandýrýcý olabilir mi? Ýzmir halkýný, Ýzmirli çocuklarý kendi geçmiþiyle buluþturmak için seferber olduk mu? Ýzmir’in bir yap-boz tahtasýna çevrilmemesi için gelecekte nasýl kesin önlemler alýnabilir? Ýzmirlilerin yanýt aramasý gereken sorulardan sadece bir kaçý…

Üstelik bu söylediklerimizin tümünü belediyenin yapmasý da zorunlu deðil, üstelik mümkün de deðil. Elde edilen sonuçlardan ve varýlan durumdan Ýzmirli iþ adamlarýmýz da, sivil toplum kuruluþlarýmýz da en az belediye kadar sorumludur.

Kötü siyasi partiler yasasýna, berbat seçim yasasýna, adaletsiz ve insafsýz baraj sistemine, belediyeleri adeta þeffaf olmamaya çaðýran, koyulmuþ kurallarýn hülle ile aþýlmasýna yönlendiren belediyeler yasasýna, devlet ve yerel yönetimler arasýndaki çeliþkilere, klasik bürokrat tanýmýnýn artýk çaðdýþý kalmýþ yorumlarýna ve zamanýn ruhuna ayak uyduramamýþ yasalarýmýza ve hukuk adamlarýmýza raðmen diyoruz ki, iyi ki demokrasi var ve bu konularý dile getirebiliyoruz.

Ýþte bu nedenlerle bugün Ýzmir’deki yerel iktidarýn destekleyicileri arasýnda Ýzmir’e sahip çýkalým sloganýný kullananlarýn yaygýn olduðunu biliyoruz. Ancak yukarýdaki bir çok soruya doyurucu yanýt veremeyenlerin, sahiplik mekanizmasýný kendi yararlarý için dillendirmeleri çok inandýrýcý olmayacaktýr.

Ýzmir’deki bugünkü belediyeyi eleþtirenler: Belediye hangi partiden olursa olsun, her zaman karþýsýnda pek de zayýf olmayan bir muhalefet bulur. Bazý durumlarda belediyeler aðzýyla kuþ tutsa özellikle muhalif çevreye yaranamaz. Yaptýðý her þey, attýðý her adým mutlaka baþkalarýnýn yararýna, bir kýsým insanýn da zararýnadýr. Bu durumda belediyenin yaptýklarýný eleþtirmek ve “Ýzmir’e sahip çýkalým!” demek kaçýnýlmazdýr. Bu slogan, “gelecek seçimlerde mutlaka devrilmesi gereken” belediyenin kapýsýna durmadan indirilen bir koç baþý gibi sürekli dilde dolaþýr. Bizde demokrasi kültürü yeni yeþermiþtir, hoþgörü ise geleneklerimizde yoðundur ama geleneklerimizin olumlu yönlerini unutup, en tutucu, en maço, en katý yönlerini ne yazýk ki el üstünde tutuyoruz ve bu da gündelik politikamýza her adýmda yansýyor. Eðer o belediyeyi biz seçmediysek ve o belediye kimi olumsuz iþlerin yanýnda iyi bir iþ de yaptýysa, öldürseniz bunu itirafa yanaþmayýz. Sanki gerçeði kabul etsek büyük günah iþlemiþ olacak gibi hissederiz kendimizi… Ya da bir konuda tutup belediyeyi övseniz, belediye karþýtlarý, “sen o partiden deðilsin ama nasýl belediye bu konuda iyi yapýyor, dersin?”diyerek sizi aforoz ederler, söylediklerinizin içeriðine bakmadan hem de… Neden? Çünkü “Ýzmir’e sahip çýkýyorlar!”

Örneðin AKP’nin Ýzmir için yürüttüðü ilginç ve etkili kampanyayý yýlbaþý civarýnda basýndan izledik. Söylenenlerin bir çoðunun altýnda kendi imzam varmýþ gibi hissettim. Ancak eminim ki bir çok kiþiye göre demagoji yapýlýyor, tutamayacaklarý sözler veriliyor, baþarýlý bir reklam kampanyasýnýn, iyi bir metin yazarýnýn gazýna geliniyor... Herkesi, verdiði sözler ve sonra ona uyup uymadýklarýna göre yargýlamak zorundayýz. Demokratik sistemin özü böyle bir þeyi gerektiriyor. Ancak bizdeki alýþkanlýklar þöyle: kendisi mutlaka doðru söylüyor, baþkalarý ise mutlaka öyleymiþ gibi yapýyor... Dayandýklarý þey ne? Sadece kendi söyledikleri...

Ýzmir’in elbette bir yenilenmeye ihtiyacý vardýr. AKP yönetime gelse, zamanýnda Ýzmir’i yönetmiþ kimi muhafazakar belediye baþkanlarýndan daha mý kötü yönetecektir? Ya da þimdiki baþkandan? Bu politik rakiplerden kimin inandýrýcýlýk sorunu daha büyüktür, üstünde düþünülmeðe deðer. AKP’lilerin diðerlerinden daha çok sorunlu olduðu ise kanýmca artýk bir kent efsanesidir. Bu noktada aþýrý politik karþýtlýklar üzerine kurulu taktik ve stratejilerin baþarýsýz olduðunu geçmiþte gördük, muhtemelen gelecekte de göreceðiz.

CHP ya da DSP’liler sanki Türkiye satýlýyormuþ, þeriatçýlar iktidara geliyormuþ havasýný yaratarak kampanya yapacaklarsa baþarýsýzlýða mahkûmlar demektir. Genel seçimlerde bunu birkaç kez denediler, her kez daha kötü biçimde yenildiler. Bu toplumun önemli bir çoðunluðu þeriata, din devletine gittiðimiz ve bunun da AKP eliyle yapýldýðý fikrini tutarlý, inandýrýcý bulmuyor. Bu konudaki en militan kesimin bile toplam oraný CHP’nin son aldýðý oylar kadar deðildir. Çünkü onun tabanýnda, ona oy veren kitlenin de köprüsünün altýnda epeyi sular aktý. Aziz Baþkan da biliyor ki seçimlerde oylanacak olan kendi icraatlarý deðildir ama kendisinin ve partisinin izlediði toplam yoldur.

Gelelim AKP’ye… Genelde esen rüzgar onlarýn deðirmenine ciddi biçimde un olarak dönüyor. Genel medyanýn yansýtmadýðý gerçek budur. Aptal bir iki büyük gazetenin ya da televizyonun beceriksiz çizgisini ülkedeki eðilim sanarak geçmiþte hata yapanlar, gözleri dönmüþçesine ayný hatanýn içinde olduklarýndan görme þanslarý yok ama toplumun hücrelerindeki dinamik onlarý onaylamýyor.

Mesele yaþananlar kadar, onlarýn toplumda nasýl algýlandýðýdýr da… Dünyanýn gördüðü en büyük kriz karþýsýnda, “teðet geçecek”, “önleme gerek yok” rahatlýklarý sergilenmiþ de olsa, krizin etkilerini kendi derinliðinde hisseden halk durumu görüyor. Ancak ayný zamanda her þeye raðmen daha aðýrlarýný da yaþamýþ bir toplum olarak, faturayý haklý biçimde daha çok uluslar arasý geliþmelere kesiyor. Buna kýzabilirsiniz ama görmek zorundasýnýz. Yani “kriz geldi, oh nihayet, bunlarýn balonunu patlatacaðýz” balonuna binenler yine hüsrana uðrayacaklar. 

Yeni rüzgâr

Alevilerle ilgili açýlýmlar, çok büyük olmayabilir, abartýlý sunulabilir ama tüm ülkede olduðu gibi Ýzmir’de etkili olacaktýr. “Bunlar seçim yatýrýmýdýr” diyenlere verilecek yanýt bellidir: “80 yýldýr bu seçim yatýrýmýný siz niye yapmadýnýz kardeþim? Ayrýca da, demokrasi böyle bir þeydir zaten… Yoksa siz yanlýþ mý anlamýþtýnýz?” 

Sorun þudur: “Bu minicik adýmlar, yapýlan toplantýlara Baþbakan’ýn katýlýmý, güzel konuþmalar yapmasý, henüz Alevilerin derdine çare olmasa da, ilk kez insanlarda, Alevilerin bu toplumun eþit fertlerinden olduðu hissi uyanmýþtýr. Özellikle Sünni tandanslý kesimlerde... Recep Tayyip Erdoðan’ýn sözlerini ve davranýþlarýný önemseyen geniþ bir çevrede yankýlan bu sözler onlarýn yüzyýllýk bilinç altlarýnda bir milimlik kýpýrdanma bile uyandýrdýysa, bu çok önemlidir. Bunun önemli olduðunu anlamak için bu toplumda Alevilerin yýllardýr yaþadýklarýnýn çok küçük bir kýsmýný yaþamak yeterlidir. Kapýsý çarpýlanmýþlýk duygusunu anlamak için onu yaþamalarýný yine de kimse için dileyemem. Bunu Alevi olmayan bir vatandaþ olarak söylemenin daha da önemli olduðunu düþünüyorum. Yani daha önceden Erdoðan’ý desteklememiþ, tereddüt etmiþ Alevilerin bu seçimde biraz rahatlamýþ olarak davranacaklarýný beklemek yanlýþ olmaz. Bu durum ise AKP için daha önceden ulaþýlamayan yeni bir oy kaynaðýdýr ve meþrudur.

Kürtlerle ilgili açýlým ise kimsenin reddedemeyeceði boyutlardadýr. Açýlýmýn “tam istediðimiz gibi” olmayýþýný, “seçim yatýrým” sayýlmasýný, bir anlamda kapýya býrakýlmýþ iki kilo kömür niyetine yorumlandýðýný görmek insaný sadece gülümsetiyor artýk. Eðer AKP tam senin istediðin iþleri yapsaydý zaten senin partin olmuþ olurdu ve böylece de zaten aldýðý bugünkü oylarý alamazdý. Kitle partisi olmak böyle bir þeydir. Ama sen AKP’yi dinci parti olarak görmeye devam edersen, toplumu okumayý ve anlamayý baþka bir bahara kadar zaten ertelemiþsin demektir. Yapýlanlarý “seçim yatýrým” sayan düþünceyi ise kimsenin ciddiye almasý mümkün deðildir. Bunu böyle görenlerin, böyle diyenlerin kendilerine taktýklarý tumturaklý adlar (Cumhuriyetçiler, Ulusalcýlar, Solcular, Marksistler, Komünistler vb.) ise çok uzun zamandan beridir zaten halkýn umurunda deðil. Böyle giderse de bilinmelidir ki daha bir süre olmayacaktýr. 

Ýzmir'deki Kürt topluluðunun son geliþmelerden (Þeþ TV, üniversitelerde Kürtçe kürsü kurma giriþimi vb.) olumlu etkilendiðini ve eskisinden biraz daha fazla olarak AKP'ye destek verebileceðini söylemek için falcý olmaya gerek yok.

AKP, Ordu karþýsýnda, demokratlarýn umduðundan çabuk biçimde geri adým atmýþ da olsa, kendisini destekleyen kitle farkýnda ki ordu eski ordu deðil, ortaya dökülen silahlar ve general eskileri, onun imajýný epeyi zedeledi. Bu noktada uzlaþmaya yanaþan sadece AKP deðil, doðrudan ordunun kendisidir de… Hukuk içi kalma gayreti, tüm kurumlarda AB süreciyle biraz daha güçlenebilseydi keþke… Görüldüðü gibi bu kadarý bile, yarým yamalak da olsa etkili olabiliyor.

Ergenekon konusunda kimi yalpalamalarý olsa da, bunlar genel siyasette anlaþýlabilir þeylerdir. Þemdinli de kendisini orduyla uzlaþmak zorunda hisseden AKP, oradaki gerilemesini, prestij kaybýný az da olsa sonradan gidermeyi baþarmýþ ve bir kýsým liberal ve demokratýn da –üstelik seçimlerin yerel olmasýnýn da itici gücüyle- desteðini almaya ya da bunu sürdürmeye yakýn durmaktadýr.

Yani toplumun deðiþik kesimlerini, deðiþik açýlardan hoþnut etmesi, kimi yolsuzluklarýn üstüne gitmede biraz beceriksizlik ve cibilliyet kararsýzlýklarý göstermiþ de olsa, Buca’da, Akfýrat belediyesinde yapýlan göz altýlar bir demagojiyi zedelemiþtir: “Bunlar sadece CHP’li belediyeleri yolsuzluktan tutukluyorlar.”

Bu belediyeler yasasýyla aslýnda isterseniz her belediyeyi yolsuzluktan suçlayabilirsiniz. Ancak buna raðmen bazýlarý yolsuzluk meselesini fazla ciddiye aldýysa da onlarýn tepesine binmekte tereddüt etmeyeceksiniz. Toplum için “Deniz Feneri” olmanýn da bir bedeli var elbette…

Ana muhalefet olmayý esas olarak Avrupa Birliði'ne býrakmýþ muhalefetin baþarýsýz taktikleri ise AKP’nin iþini hem ülke genelinde hem de yerelde çok kolaylaþtýrýyor. Baþarýsýz olurlarsa bundan sadece kendileri sorumlu olacaktýr çünkü rakipleri onlara zaten istediklerini altýn tepside ikram etmiþ durumda. Mesele bunu bir zafer edasýna dönüþtürmeden, bir devir teslim, bayrak yarýþý havasýnda algýlamak ve sunabilmek.

Ýþte AKP’nin (Yeni Yýlda Yeni Ýzmir) baþlýklý baþarýlý kampanyasýnýn en baþarýsýz noktasý belki de burada aranmalý. Þimdiye dek baþta CHP, DSP olmak üzere baþka partilere oy vermiþ Ýzmirlilerden bir miktar oy almadan AKP Ýzmir’de kazanamaz, bu çok açýk. Bunu yapabilmesi ise dilin ve psikolojinin önem taþýdýðý bir alana sokuyor onlarý.

Evet her parti seçim zamaný bol bol vaadde bulunur ama bu vaadler onun genel inandýrýcýlýk çarpanýyla çarpýlýr. Yoksa bir marjinal parti sadece vaadlerle kolayca bir kapý açardý kendisine… Ama öyle olmuyor. Yukarýda da anlattýðým gibi, genel havanýn, izledikleri politikanýn etkisi onlarý yeni kesimlere yaklaþtýrýyor.
Ancak, mesele “Mazi kalbimde bir yaradýr!” biçiminde sunulursa, yeni kesimlerin vereceði oylar ellerine yapýþýr. Zaten seçim sonuçlarýný tahmin edebiliyoruz… Kazanan ufak bir farkla kazanacak, kaybeden de öyle… Bu durumda bir tek oyun bile cidden kýymetli olacaðý seçimlere gidiyorsak, o zaman birebir konuþmanýn, doðru yaklaþýmýn, itici olmayan sözlerin önemi daha da büyüyor.

Ýzmir her devirde tangosunu yapmayý bilir… 

Ticareti küçümseyerek geçmiþte nasýl yanlýþlar yapýldýðýný sonra da milli burjuvazi oluþturmak için azýnlýklarýn nasýl ensesinde boza piþirildiðini unutmayalým. Oluþmuþ milli burjuvaziyi yeterince milli bulmama, onun politikasýnda burjuvaziye özgü ataklýk ya da sallantýlar oluþtuðunda da, onun Anadolu muhafazakarlýðý kökenini algýlayamayýp, onu þeriat peþinde koþmakla suçlayarak kendi kendini batýrma biçimindeki kötü politikalarýn ve politikacýlarýn devri artýk bitmelidir.

Ýnsanlarý giysileriyle, dilleriyle, etnik kökenleriyle yargýlama devri kapanmalýdýr artýk. Örnek almak isteyenler ABD’deki baþkanlýk devir tesliminin demokrasi açýsýnda öðrettiklerine bakabilirler. Hala birilerinin baþörtüsüyle uðraþanlar, el sýkmayan, Cumhurbaþkaný'na alýþamayanlar aslýnda demokrasiyi de içlerine sindirememiþler demektir.

1000 yýl önce buralara ayak basmýþ Türkleri düþünelim ama kentimizin 1000’lerce yýllýk geçmiþini sadece Türk'lere indirgemeyelim. Üstelik bu gün Kadifekale’sinde, varoþlarýnda yaþayan Kürtleri de unutmayalým. 

Yerelde ise mesele þudur: 1000 yýl önce gelen atlýlar, atlardan inip gemilere bindiler ve ufka açýldýlar…. Bugün bakalým, atlar nerede? Ýzmir’de atçýlýk ne durumda? Peki gemiler nerede? Ýzmir’de liman ne durumda? Gemiciliðimizde Ýzmir’in yeri ne? Ayrýca gemiciliðimiz genelde nasýl? Ýzmir’in yeni ufkunda ne var? Ýzmir turizmle mi, biliþimle mi, denizcilikle mi ataða kalkacak?

Ýzmir her devirde tangosunu yapmayý bilir… Bunu yaparken efeler gibi oynamayý da ihmal etmez, karþý kýyýya yollamýþ da olsa, rebetiko kültürünü de yaþatýr. Varoþlarýndaki Kürtçe aðýtlara da gönül kapýsýný açar... 

Ýzmirli, hangi belediye baþkaný ya da partiyle dans ederse etsin, önemli olan, her dönemin tangosunda zerafet eksik olmasýn, hep estetik kazansýn. Kentte yaþayanlar gerçek kentliler olsun ve kendisinin Almanya’da düþtüðü durumlarý kendisine Doðu’sundan gelenlere yaþatmasýn. Türkiye’nin ilerici ufku olmayý sürdürsün… Ve bu ufkun hakkýný versin.

Bu kararlarýn kiþisel ve toplumsal bazda sorgulanacaðý günlerdeyiz. Sorgulamayý sürdüreceðiz. Herkese kolay gelsin.

Ýlhami Mýsýrlýoðlu

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.