Amcamýn ölümü ve bir boza macerasý

26 Temmuz 2013 21:29 / 2905 kez okundu!

 


Erciþ - Çelebibaðý'ndan Redolar (*) bugün bir kiþi eksildi Gacýnýn Mýhemmed'in oðlu Halil Mýsýrlýoðlu (amcam) Ýzmir'de vefat etti.

Kendisini en son, hastahaneye aniden yattýðý 13 Haziran Perþembe gününden 3 gün önce 10 haziran Pazartesi 2013'de gördüm. Anne baba ziyareti için Ýzmir'e vardýðýmda, daha eve girmeden, 15 metre ötedeki parkta Halil amcamýn tek baþýna bir bankta oturduðunu görmüþtüm. Yavaþça gittim ve yanýna iliþip "merhaba" dedim.

Bir yabancýnýn selamýný alýr gibi karþýlýk verdi önce "merhaba" dedi. Sonra döndü, beni dikkatle süzdü ve ardýndan da "Ýlhami! Sen buralar?" dedi. Kalktým, elini öptüm, sarýldýk birbirimize. Ona son sarýlmam olduðunu bilmiyordum. Biraz konuþtuk, kalktým ve elimdeki i-pad ile 2 fotoðrafýný çektim. Meðer onun bu haldeki son fotoðrafýymýþ bu ve bunu bilmiyordum. 3 gün sonra ateþlenip zatürre teþhisiyle yoðun bakýma alýndýðýný duydum. Böbrek yetmezliði sonucunda onu bugün kaybettik.

Bizim çok eski dede babalar çiftçilik yanýnda hep Van/Erciþ/Çelebibaðý'nýn saðlýkçýlarýydý. Bugünlere dek iðneciler, diþçiler, bitkilerle saðaltýcýlar (otacýlar) ve berberler çoðunluk bizim sülaleden çýkmýþtý. Zaten bu tür meslekler o zamanlarda dededen babadan öðrenilerek sürdürülürdü. 1950'lerde bile Çelebibaðý köyünün (bugün belde) diþçisi dedemdi, iðnecisi ise bugün vefat eden amcam (Halil Mýsýrlýoðlu), berberi de diðer amcamdý (Ýsmail Kaytan). Babamýn bir amcasý (Þemseddin Kaytan) çitfçiydi, diðer amcasý (Sýddýk Kaytan) ise yazlarý arabacý, kýþlarý kýzakçýydý. Dicle Köy Enstitüsü mezunu olan babam da köyün öðretmeniydi...

Babamdan 1,5 yaþ küçük olan Halil amcam 1956 yýlýnda da askerlik görevinin bir kýsmýný Kore'de yerine getirmiþti. Ben de onun parkasýný, 20 yýl sonra, militarist devrimciliðimizin sembolu olarak 2 yýl sýrtýmda taþýdým.

Amcam 1958'de babamýn yedek subaylýðýný yaptýðý Balýkesir-Edremit'e bizimle birlikte gelmiþti. Onu Edremit'teki boza maceramýzla hep hatýrlayacaðým...

Akþamlarý baðýrarak sokaðýmýza giren bir satýcý evlere elindeki sürahiden bir þeyler verirdi. Biz de ailece 2 katlý eski bir Rum evi olan mekanýmýzýn cumbasýndan merakla bakardýk bu ilginç satýcýya... Ne sattýðýný bir türlü anlayamazdýk. Komþulara sormayý da galiba kendimize yediremedik. Bir gün Kore görmüþ Halil amcam bu satýlandan alýp denemeyi kararlaþtýrdý. Benim elime büyükçe bir tas ve para verildi. Alt kapýya gönderildim. Parayý alan kiþi "ne kadarlýk olsun?" dedi, benden ses çýkmadý. Bozacý tasýmýzý aðzýna kadar doldurdu. Zar zor yukarý çýkardýk, masaya koyduk. Ailece tasý izledik. Kaþýklar geldi, bir kaþýk alan "bu ne biçim þey" diyerek kaçtý. Halil amcam bir süre düþündükten sonra, "buna paramý verdim, ne olursa olsun yiyeceðim" diyerek kaþýðý eline aldý, ekmek getirtti ve tastaki nesneye doðrayýp kaþýkladý... Ertesi gün annem bir yolunu bulup bozanýn ne olduðunu ve nasýl içildiðini karþý komþulardan anlayýp da akþam herkese anlatýnca kahkahalar patladý... Bu da bizim ömür boyu anlattýðýmýz ve her karþýlaþmada gülerek andýðýmýz unutulmaz bir anýmýz oldu.

En eski dillerdeki boza ve bira karþýlýklarý ayný anlama gelirmiþ. Zaten bilinir ki hem kadim Anadolu uygarlýklarýnda hem de Mýsýr'da bira denilen içecek þimdikine göre epeyi kalýnca bir þeymiþ, neredeyse boza kalýnlýðýnda, hatta boza gibi, yani aslýnda boza.

Kaynak olarak Efes Pilsen'in sponsorluðunda, Tarih Vakfý tarafýndan benim yönetimimde hazýrlanmýþ Bira Tarihi kitabýna göz atýlabilir.

Þýranýn þarapla akrabalýðý gibi bozanýn da birayla akrabalýðý vardý elbette. Yoksa Osmanlýdaki bozacý ve þýracý yasaklamalarý neden olsun? Ya da þu ünlü atasözümüz: þýracýnýn þahidi bozacý...

Bir dönem yeniçerilerin arasýnda da en yaygýn içecekti. Halkýn da en kolay ulaþabildiði, evde üretebildiði boza, azýcýk ekþitilince bir tür kalýn biraya dönüþüyordu. Ayaktakýmýnýn içkisi sayýlmaya, bozahane yasaklarý yaygýnlaþmaya baþlayýnca, yani halk ayaðýný ortak mekanlardan çekince, onlar da halkýn ayaðýna gittiler. Geceleri kimi yerlerde hala duyulan bozacýlarýn sesi o günlerden kalmadýr. Bu sesin yankýsýný hala sokaðýnda duyan þanslýlardan iseniz, bunun eminim ki kýymetini biliyorsunuzdur.

Ýlk uygun zamanda lütfen bir gece boza alýn ve içerken Erciþ Çelebibaðlý ve yolu Kore'den de geçmiþ bu 80 yýllýk köy delikanlýsýnýn, Halil Mýsýrlýoðlu'nun boza macerasýný anýmsayarak onu rahmetle anýn...

Halil amcam 1960'larda önceleri altýnda motorsikletiyle Erciþ, Patnos ve çevresinde sýtma savaþ memurluðu yaptý. Daha sonra Ýzmir Torbalý yöresinde çalýþtý ve oradan emekli olup Ýzmir'e yerleþti. Onun ölümüyle bizim sülalenin saðlýkçýlýk geleneði de sona ermiþ oldu. Halil amcamýn kýzý Ayþe'nin hala kendi çevresinin iðnecisi olmayý sürdürmesinin dýþýnda...

Amcama rahmet ve hepimize baþsaðlýðý diliyorum.

Halil amca, emin ol seni unutmayacaðýz...


Ýlhami MISIRLIOÐLU

26-07-2013

---

(*) Redolar

Redolar (Mýsýrzadelerden Ramazan) diye üst çatýsý olan bir sülaledir, Redo da, "Ramazan"ýn yöre tarzý kýsaltmasýdýr...

Çelebibaðý-Erciþ merkezli olarak 5-6 soyadý üzerinden bugün halen varlýðýný sürdürüyor: Mýsýrlýoðlu, Kaytan, Han, Sucular, Balýkçý ve Çelebi.

Sülalenin kökenine dair öykü þöyle: Osmanlý sultaný Yavuz Sultan Selim, 1517'de Mýsýr'daki Türk kökenli Memluk (Kölemen) devletini yýktý. Ayný dönemde Erciþ ve dolaylarýný Þah Ýsmail'in Ýran'ýndan aldý. O dönemde adet olunduðu üzre Mýsýr'daki Türk topluluðundan 500 kadar kiþiyi aileleriyle birlikte yeni ele geçirilen Erciþ'e (þimdiki Çelebibaðý'nda olan, o sýrada ayakta olan Erciþ kalesi'ne ve çevresine) yerleþtirdi. Gelen ailelere geniþ topraklar verildi, çiftçilik için.

Çelebibaðý ve çevresinde genel olarak üç sosyal-ekonomik kategori vardý: Aðalar, Beyler, Efendiler... Tüm sülaleler bu üç kol üzerine yerleþirdi. Aðalar çiftçi aðýrlýklýydý. Beyler ticaret iþlerine de girmiþti, Efendiler ise devlette memuriyet iþlerindeydi ve zamanýnda yörede yaþayan gayri-müslimler de buraya dahildi. Sonradan etnik temizlikle bu kesim zaten yörede yok edildi.

Redolar Aðalara dahildi... Benim babam olan Ýbrahim Mýsýrlýoðlu'nun baþka birine tanýtýmý þöyleydi: "Redolardan Kahraman Aða'nýn torunu; Gacý'nýn Mýhemmedin oðlu." Benim tanýmým ise þöyle:
"Redolardan, Gacýnýn Mýhemmed'in torunu."

Bizim çok eski dede babalar çiftçilik yanýnda hep köyün saðlýkçýlarýydý. Bugünlere dek iðneciler, diþçiler, bitkilerle saðaltýcýlar, berberler çoðunluk bizim sülaleden çýkmýþtý. Zaten bu tür meslekler o zamanlarda dededen babadan öðrenilerek sürdürülürdü. 1950'lerde bile Çelebibaðý köyünün (bugün belde) diþçisi dedemdi, iðnecisi bir amcam (Halil Mýsýrlýoðlu), berberi de diðer amcamdý (Ýsmail Kaytan). Babamýn bir amcasý (Þemseddin Kaytan) çitfçiydi, diðer amcasý (Sýddýk Kaytan) ise yazlarý arabacý, kýþlarý kýzakçýydý. Dicle Köy Enstitüsü mezunu olan babam da köyün öðretmeniydi... Babamýn Köy Enstitüsü'nü kazandýðýný duyan Þemseddin Kaytan'ýn onu nasýl dövdüðü de ayrý bir öykü...

Dedemlerin, Nerdivan'larýn (sanýrým "merdiven" sözcüðünün bizim oraca söyleniþi) ya da Madavang'ýn oralarda tarlalarý vardý. Kimi zaman gartol (patates) iþi yaptýðýný, kiminde de Seyyitlerin arka tarafýnda bostan ektiklerini biliyorum.

Söylendiðine göre "sülalenin bir kolu Antep'e, bir kolu Konya taraflarýna ve bir kolu da Karadeniz tarafýna gitmiþti. "Bizim oralarda akrabalarýmýz vardýr" diye hep anlatýlýrdý. Gaziantep'teki kola sanýrým sonradan ulaþýldý ama diðer kollarla baðlantý saðlanamadý.

Bizim ülkede bu tür kayýtlar ne yazýk ki tutulmadýðýndan, söylediklerimi belgelendirme þansým yok. Dedemin dedesine onun dedesinin anlattýklarýndan bugünlere ulaþmýþ bir anlatýnýn parçalarý bunlar...

Size anlatmamýn nedeni de, atalarýnýzdan bugünlere ulaþan kimi kýrýntýlarýn, anýlarýn kývýlcýmýný uyandýrabilmek... Benim notlarýmdaki eksik parçalarý tamamlamak, belki karanlýkta kalmýþ kimi baðlarý aydýnlatabilmek böylece mümkün olabilir...

Ýlhami Mýsýrlýoðlu

01-12-2011


 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
01 Aðustos 2013 12:59

hurkus

Harika bir yazý Ýlhami.

Baki kalacak olan gökkubbede, bu yazýlar bence. Herkes kendi soyaðacýný ve süregelmiþ soyaðacý tarihini ve o tarih içinde yer almýþ sýra dýþý anektodlarý yazsa, "Bu Tarih'te" deðil, gerçek tarihte varolmuþluðu saðlardýk.

Ben senin gibi çalýþkan olmadýðýmdan, yazamýyorum.

Babam ölmeden, onun sözel mirasýný ona anlattýrarak videoya çekmeyi planlanlamýþtým. Hep, "daha önemli (!)" salakça iþlerden dolayý erteledim. Babam öldüðünde onu kaybetmekten daha çok, bu erteleme canýmý yakmýþtý.

Bu insani lezzeti yüksek yazýn için kutlarým.


Mehmet Tüysüz

---


http://www.izmirizmir.net/bilesenler/galeri/resim.php?resim_no=6277
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.