Meyhaneler Restoranlaştı (3)

19 Nisan 2008 14:37 / 2155 kez okundu!

 

Gökhan Dökmeoğlu'nu özleyen ve bu yazı dizisini takip edenlere müjde!

“Rakıhane”

Meyhane adabında kalmıştık…

Hadi önce şu kelimeyi açıklayayım: malum, gençlerimiz pek meyhane bilmedikleri için onlara yabancı gelebilir. Zira bu adabı yaşatacak olan da onlar.

Mey; şarap, hane; ev demek. Eh, ikisi beraber şarap evi oluyor.

Adap ise, yol-yordam, yöntem anlamında. Bunu biraz daha genişletip ben kültür de diyorum.

Sonuç olarak şarap evinin yolu-yordamı, kültürü anlamına geliyor.

Bu şarap evinin şarabı bizim kültürümüzde zamanla rakıya dönüşmüş. Bundan pek şikayetçi olduğum söylenemez. Ancak şarapla ilgili ilginç bir konu da var burada…

Eskilerde meyhanenin içki mönüsünün başında yer alan ve içki evine adını veren şarap bu özelliğini bu topraklarda yavaş yavaş rakıya terk etmiş görünüyor. Zaman içinde ucuz içki muamelesi gördüğü için midir, alkol oranının görece düşük olmasından mı, bizim rakıya olan düşkünlüğümüzden mi, yoksa hepsi yüzünden midir bilmem ama sonuçta şarap, artık meyhane kavramında -tamamen olmasa da- içki anlamında eski hükümranlığını yitirmiş durumda.

Bir diğer anlamda iktidarını…

Zira şarap bugünlerde de içki olmasından çok yemeğin yanında tamamlayıcı olarak kullanılıyor ve doğal olarak da içkiden ziyade “içecek” muamelesi görüyor. Bizim kültürümüzde rakının baskın olmasından dolayı da bunun gerçekleşmesi son derece doğal gibi.

Halen şarap evlerinin olmasına ve buralarda içki anlamında da tüketilmesine karşın, bahsettiğim gibi, şarap daha çok restoranlarda yemek yanında içilen bir içecek konumundadır ve bu şekilde pazarlanmaktadır bugün.

Oysa pekala bir “içki”dir de şarap. Öyle ya, eskiden meyhanelerde tamamlayıcı bir içecek olarak değil içki olarak vardı. Adı üstünde; Şarap evi… Aş evi ya da restoran değil!

“Oysa rakı da böyle midir?” diye bir sorayım da, rakı içenler hele bir düşünsün…

E, durum rakıda değişiyor. İçildiği yerde iktidarı bırakmıyor… İktidar koltuğuna yerleşip, altını önce sohbet sonra yemekle dolduruyor.

Başroldeki jönümüz rakı, kadın oyuncu sohbet ve yardımcı oyuncu yemek…

Aksi takdirde ya sohbetim soğuyor ya yemeğim… Hele balık yiyorsam bir felaket!

Geçen yazıda anlattığım adeta görgüsüzce yenen yemeğin dışında, ağırlamanın ya da yemek yemenin ne olduğunu bilenlerle restoranlarda son derece yerinde, ölçülü, güzel ve keyifli yemekler yiyorum elbette. Yemeğime, yanımdaki misafire ve gecenin konseptine göre de yemekte ya şarap ya da rakı seçiyorum.

Bu kararımın çok önemli olduğu kanısındayım zira genelde şarabımı yemek, yemeği ise rakı belirliyor.

Konu öncelikle yemekse, seçimim genellikle şarap ve restoran, uzun sohbetli ve içkili yemeklerde ise seçimim genelde rakıdan ve çoğunlukla meyhaneden yana…

Restorana gitmeden önce yemeğimi genelde seçmiş oluyorum. Et, balık ya da her neyse ama meyhaneye gidiyorsam yiyeceğime orada karar veriyorum, malum öncelikle içmeye ve sohbete gidiyorum, orada kendimi sezonuna göre hazırlanmış meze ve sıcak vitrinlerinin muhteşem görüntüsüne bırakıyorum ve seçimimi vitrinden ya da şefin tavsiyesiyle yapıyorum.

Sohbetle beraber rakı içeceksek uzun otururuz meyhane soframızda, taze ve bol meze isteriz. Kadeh sesi ve sohbetimiz müziğimizdir tüm gece –hafiften gelen Ege’nin iki yakasının türkülerine ya da sanat müziği veya fadoya da hayır demem tabi-, şerefe diyerek kaldırırız kadehleri önce, ardından bir yudum rakı ve bir çatal ucu o mezeden bir çatal ucu bu mezeden. İyi biliriz ki meyhanede mezeler küçük tabaklarda az miktarda bol sayıda gelir, adettendir. Eh bir şey adet olmuşsa vardır bir nedeni.

Meze azdır, çünkü yavaş yenmesi gerekir. Meze estetiktir; çünkü uzun uzun masanın süsü olur. Meze çeşitleri zengindir; çünkü farklı lezzetler eğlencelidir, çekicidir. Meze her şeyin en iyisinden olmalıdır. Çünkü o masanın ilgi odağıdır; anın merkezidir. Meze lezzetlidir; çünkü iştahımız ona emanettir. Meze tazedir; çünkü tazelik tek başına lezzettir. Meze hafiftir; çünkü rakı ağırdır. Meze kültürdür; çünkü bir yaşam gerçeğini temsil eder. Bu yüzden bir tarihi ve sosyal yönü vardır…*

Sohbet ilerler, sıcak bir şeyler isteriz, bazen bir porsiyon ciğer, kokoreç, kalamar bazen de bir porsiyon sardalye gelir. Ama dikkat!... Tüm masaya 1 porsiyon.

Ne sohbet bozulsun, ne yemek soğusun. Doymazsak bir porsiyon daha, bir porsiyon daha…

Yemek sonunda tatlı bile istenmez genelde.

Belki bir parça helva ya da meyve.

Zira rakıdan almışızdır şekeri.

Sohbet, içki ve yemekle geçen gecenin bütünlüğü ve uyumu içinde, sohbete, içkiye yemeğe doymuş, şişmemiş mide ve şişmemiş hesapla kalkarız meyhane masasından.

Rakıhaneye pardon meyhaneye yakışanı da budur zaten…

Sevgi ve lezzetle kalın.


Gökhan Dökmeoğlu

* Ahmet Eryılmaz, aktaran: Deniz Gürsoy, Çilingir Sofrasında Rakı,2001,s.70

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.