Meyhaneler restoranlaştı (2)

19 Şubat 2008 11:22 / 2372 kez okundu!

 

Başka bir Tantalos işkencesi!...

Geçen yazımda dayak mı yoksa yemek mi yediğimizi anlayamadığım bir ziyafet yemeğini anlatmıştım. Benim için kabustan farksız olan o yemekten misafirlerin tamamı göbeklerini ovuşturarak kalktılar. Yerken fenalık geçirdiklerine ve ilginç sesler çıkardıklarına bizzat şahit olmama rağmen, çıktığımızda yine de pahalı ve çok yemenin anlayamadığım keyfiyle gerinmelerinden kendilerine yaptıkları eziyetin farkına varmak istemediklerini anladım.

Adına da “ziyafet” diyorlar…

Bu çeşit yeme adabını tarihte saraylarda, soylularda ve özellikle devrim öncesi Fransa’da yaşananlara çok benzettiğimi söylemeliyim.

Ziyafet vermek zenginlik ve güç gösterisiymiş o zamanlar. Sanki şimdilerde farklı mı?

Ama Fransa tarihinde ziyafet vereceğim diye kantarın topuzunu kaçırıp kasayı boşaltan kral bile olduğunu biliyoruz. Düşünebiliyor musunuz, ziyafet vermekle iflas eden bir kral!

Aylar öncesinden başlarmış o zamanlar hazırlıklar. Yüzlerce aşçı, uşak ve hizmetçilerle alıverişler yapılır, soslar hazırlanır hayvanlar avlanır, kesilir, etler yumuşatılır… Bir debdebe ki sormayın gitsin. Ziyafet günü geldiğinde dev masalar üzerinde yüzlerce çeşitte ve şekilde yemek, hepsi aynı anda konurmuş masalara.

Nedeni basit: Gösteriş… abartı…

Böyle bir şölen masasına davetli olduğunuzu farzedin… Yiyecek çeşitlerinden masada ancak elinizin uzandığı kadarını ve midenizin aldığı kadarını dilediğiniz kadar yiyebiliyorsunuz.

Mitolojideki “Tantalos İşkencesi”nin bir başka versiyonu gibi değil mi? Üstelik taze ve sıcak yenmesi gereken yemekler de soğumuş! Sırası gelene dek bayatlamaları bile mümkün…

Fakat kim aldırıyor ki? Günler süren bu daveti veren için de, davetli için de önemli olan yemeğin ne kadar lezzetli, ne kadar sıcak yendiği değil, gözlerinin önünde ne kadar çok yemek olduğu ve ne kadar çok tıkındıkları…

Lafı uzatmayayım… Şanslıyız ki 1900’lü yılların başında büyük Fransız usta Georges Auguste Escoffier, yemekleri belli bir sıra ile servis etmenin ilk kurallarını koydu. Bu sayede bizler de bugün belli bir mantık sırasında ve sıcak yemek servisi alıyoruz.

Teknolojinin gelişmesi ile de artık soğukları soğuk, sıcakları sıcak ve arka arkaya yiyebilmemiz iyice kolaylaştı.

Ancak bu sefer de 1900’lerin Fransa’sında başlayan ve giderek tüm dünyaya yayılan gastronomi çılgınlığı sayesinde yine çok yeme sorunu maalesef devam ediyor. Üstelik bu sefer sorun geçmişteki gibi sadece soylulara özgü de kalamıyor… Sosyal yaşamın içine girdikleri oranda geniş kitlelere de aynı çılgınlık aşılanıyor. Felaket!

Dönüp bir de kendimize, evlerimize bir göz atalım.

Ne farkımız var ki?

Biz de misafirlerimize kendimizi göstermek için bir yığın yemek yapıp onlara zorla yedirmeye çalışmıyor muyuz? Ya da en azından annelerimizden böyle görmedik mi?

“Aaa bak bundan bir lokma daha almazsan darılırım!”

“Yok yok bunu mutlaka tatmalısın…”

“Daha ne yedin ki canım?“

Sonrası… Kalan yemekleri bir hafta boyunca yeme çabaları…

Lezzetin ve keyfin baştan çıkarıcı cazibesini kabul etmeyen ve ona kapılmayacak kaç kişi vardır ki şu dünyada?

Restoranda olsun evde olsun ziyafetlerin, misafir sofralarının en önemli öğesi şüphesiz sohbettir. Sohbet edilen yemeklerde ise yemek seçimlerimiz en az sohbet konularının seçimi kadar önemli. Çok yememeli, ne yiyeceklerin ne de sohbetin tadını kaçırmamalıyız.

Meğer bu konuda ne kadar doluymuşum değil mi? İki yazıdır dertleşe dertleşe bitiremedim sizlerle. Artık siz karar verin, Osmanlarla yediğimiz yemek, adının Osmanlıları ve saraylarını çağrıştırdığından mı, yoksa masada örtüyü göremeyecek kadar meze, soğuyan yemekler, zorla ağza tıkılan balıklar nedeniyle Lui’nin saray ziyafetlerine benzemesinden mi bu kadar takıldım…

Fakat en azından bizimkiler için önemli olan üç şey gerçekleşti:

Çok yediler, pahalı yediler ve sonuçta Osman patronunu ve misafirini ağırlamış oldu.

Oysa meyhane adabında böyle mi diyecekken yine limitimi doldurduğumu fark ettim.

Bir dahaki sefere söz…

Sevgi ve lezzetle kalın

Gökhan Dökmeoğlu

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.