"SEX AND THE CITY" overdose !!!!

09 Haziran 2008 06:26 / 2330 kez okundu!

 

Önce… Daha filmi izleyemeden hissettiklerim; Sex and The City`nin gelmesine çok az kaldı. Ben, “Sex and The City “ hayranlarından biriyim. Sürekli televizyonda dönen dizileri tekrar tekrar ve her seferinde de zevkle izliyor

Hangi televizyon kanalını açarsanız açın, hangi programı yakalarsanız yakalayın, bir tane bulamazsınız içinde SJP (Sarah Jessica Parker)`nin olmadığı ya da Sex and The City`den bahsedilmeyen tek bir program.



“Sex and The City” otobüsleri, 5. cadde ile 58. sokaktan kalkmaya başladı. Hafta içi sabah saat 11:00 ve öğleden sonra saat 15:00`de… New york sokaklarını dizinin ve filmin ruhunu veya gerçekliğini hissettirecek turistik geziler sardı. Hafta sonları aynı otobüsü günde 3 posta kaldırmaya başladılar; sabah 10:00,11:00 ve öğlen 15:00 olmak üzere…



Kişi başı, 42 dolar vererek bindiğiniz “Sex and The City” otobüsünde , Miranda`nın vazgeçemediği cupcake`lerinden “Magnolia Bakery”de durup, yediğiniz; Charlotte`un tavşanını aldığı “Pleasure Chest”de durarak, mağazayı dolaştığınız, Carrie`nin ışıklı dairesini gezdiğiniz; Samantha ile Carrie`nin içki içtikleri O`Neil`de, birer içki aldığınız, Charlotte`in çalıştığı Soho`daki sanat galerisini gezdiğiniz, Aidan`in tasarladığı mobilya dizayn mağazasını gördüğünüz ve daha bir çok filmden başka “sahne”lerin çekildiği yerleri görebileceğiniz bir tur sunuyorlar size.



Daha filmi izlemeden, Carrie`nin – Charlotte`un – Samantha`nın ve Miranda`nın film gardrobunu nereden, hangi mağazalardan alabileceğimi öğrenmiş bulunuyorum…



Televizyonu her açtığımda, karşımda diziden bir karakterle yapılan röportaj çıkıyor. Üst üste izlediğim röportajlarda, SJP`nin ya da diğer karakterlerin, bu hafta ne kadar çok yorulduklarını anlamaya başladım, yüzlerine + makyajlarına ve tavırlarına yansımaya başladı. Hepsinde inanılmaz bir tatmin ve tatminin verdiği bir mutluluk var ama daha bu sabah bir kez daha SJP ile yapılan canlı yayında fark ettim ki gözleri iflas etme durumuna gelmiş. “Yeter artık; dinlenmek istiyorum” dercesine bağırıyorlardı. Cuma günü, New York`da gösterime giriyor ve zaman farkından dolayı en son New York`da gösterime gireceğini düşünürsek, pazar günü izlenme oranlarını alır almaz, oyuncuların dünyanın en sessiz adasına tatile gideceklerine eminim!



Daha filmi görmedim. O yüzden bu kadar sakin yazabiliyorum “Sex and The City” çılgınlığını. Cuma sabahı kalktığımda, blackberry`imde 10 tane e-mail vardi İstanbul`da, filmin özel gösterim galasına gidilmiş ve o kadar beğenilmiş ki, bir arkadaşım daha yok “ağlamadım” diyen Herkes çok beğenmiş yani...



Tam da heyecanımın oluştuğu zamanlarda, aşırı bir “Sex and The City” gazlamasına maruz kaldım herhalde ki, çok bir heyecanım yok. Ama işte bu noktada kesiyorum yazmayı ve yarın filmi gördükten sonra devam edeceğim yazmaya…



Sonra…



Evet, malum filmi gördüm…



Hatta, 4 gün önce gördüm. Fakat çok tatsız bir şekilde görmüş olmamdan herhalde ki, yazıma da dört gün sonra başladım.



Biletlerimiz elimizde, sinemaya girmişiz, yerimizi bulmuşuz, oturmuşuz, ben soda almaya çıkmışım, Volkan da kalkıp yanındaki yerimi koruma altına almış. , Elimde sodamla geri geldiğimde, Volkan`ın “Ceyla, security`i çağır“ demesi üzerine, geldiğim gibi çıkıp müdürle geriye döndüm . Amerika`daki sinemalarda, bizdeki gibi “numara” olayı olmadığı için, canına yandığımının nezaket yoksunu Amerikan yerlisi kızımız, Volkan`ın “orası tutulu” demesine rağmen; “Çok yazık ki, kendisi burada değil“ diyerek, bıraktığım ceketi ve çantayı kaldırıp, kendi kocaman poposunu, benim ayırdığım koltuğa oturtmasıyla bütün büyü bozuldu. “Sex and The City“ filmimiz işte o sırada başladı. Sinema müdürünün yerime oturan kişiyi zorla kaldırarak, benim oturmamı sağlaması ise ne yazık ki günü kurtarmaya yetmedi.



Hepinizin de tahmin edeceği üzere, gerilen sinirler kolayca yerine gelmediğinden olacak ki, filmden bir gram tat alamadım.



Hatta, bana çoğu şey saçma bile geldi diyebilirim.



Uğruna Paris`e kadar gidip, Plaza Athena`da merdivenleri ikişer ikişer atlayan Mr.Big yani “Büyük”, büyük aşkın esas adamı bir cümle üzerine mi vazgeçti hayatının kadınıyla evlenmekten?



Peki ya, Samantha niye ayrıldı Smith`den? Akıl alır bir neden lütfen??? Yan komşusu yüzünden demeyin de…



Miranda`nın durumu başka bir olay.



Charlotte en normal olan...



Ama genel olarak, pek zevk aldım diyemem filmden.



Hatta kıyafetler de bile çıldırmadım. Sadece ayakkabılar, nefes kesiciydi bana göre.



Gerçi bir tane bile filme aşık olmayan arkadaşım olmadığını düşünürsek , sanırım sorun bende.



O sinir modunda, yine bu kadar beğenmemis olmam bile,aslında beğendiğim anlamına mı gelir acaba???



En iyisi ben bir kere daha gideyim Sex and The City`e.



Mümkünse , başka bir sinemada tabii...




Ceyla Gökahmetoğlu Gülboy

CGG New York


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.