New York çatılara, Ceyla "Ege"sineee!!!!!

16 Ağustos 2008 17:38 / 1847 kez okundu!

 

Kışın soğuğundan bıktığım zamanlarda; “Yaz Gelsin” artık diye her haykırdığımda, “Yaz’a değil, Hint Yazı'na (Indian Summer) hazırla kendini” diyenlerle doluyordu etrafım… Şimdi anlıyorum , ne demek istediklerini…

Türkiye’ye gelmeden iki hafta önce başlayan bu sıcak, beni öyle bir bezdirdi ki, neredeyse kalan günlerimin üçte birini evden çıkmayıp, klima yanında oturarak geçirdim. Çatıdaki havuza girmeye bile korktum, başıma güneş geçer diye…



Ne yapılır peki bu sıcaklarda NewYork’da?



Gündüzleri klima altında “hırkalarını“ giyerek oturan NewYork’lular, akşamüstü iş çıkışında kendilerini en yakın çatılara yani Roof-Bar’lara atıyorlar… Böylece bir parça yumuşamış bir havada serinletici kokteyllerini yudumluyorlar. Ve çok da keyifli oluyor, sürekli size üstünlük taslayan bir şehrin tepesinden bakmak, yeri geldiğinde…

Haftasonları şehir resmen boşalıyor, çünkü büyük bir çoğunluk Hamptons`a gidiyor... Hamptons, yaz mevsiminde haftasonu kaçış yeri olarak kullanılıyor.

Çok büyük yazlık malikanelerin göz kamaştırdığı, her an ünlü bir isimle göz göze gelebileceğiniz, denizinden yararlanabileceğiniz ama esas olayının “ev partileri“ olduğu beldede, bu özel partilere girişinizi de sağladınız mı değmesinler keyfinize…

Hafta içi açık-hava restoranlar ve roof-bar’lar, hafta sonu da Hamptons.

Olur da yolunuz bu sıcaklarda New York’a düşerse diye, çok güzel seçenekler buldum sizler için; bakmanızda fayda var:



1. Central Park-Boat House: Park’ın en eşsiz mekanı… NewYork’a gelmeden önce herkesin dilinde bir “Tavern on the Green” vardı ki, hiç ama hiç sevmedim, sevmemenin dışında da beğenmedim. Eski, çirkin bir dekor, tam anlamıyla turistleri yontma mantalitesiyle işleyen, çoğunluğu Hintli garsonlardan oluşan, tatsız-tuzsuz bir mekandı. Ama Boat House, bayılarak zaman geçirdiğim, yerimiz hazır olana kadar sandalda kürek çektiğimiz (daha doğrusu Volkan’ın çektiği), bes yıldızlı bir yer... Tadına doyulmayacak bir yer hatta... Ne yapın ne edin gidin buraya!!! Bilenler bilir gerçi, Mr.Big ile Carrie’nin buluştuğu mekanlardan biridir aynı zamanda Boat House…



2. 5Ninth: Gansewoort Street’de yer alan mekan, eski kahverengi tuğlalı bir binanın arka bahçesinde, beklenmedik bir güzellikte. Bahçesindeki devasa sarmaşıkla büyük prim yapan mekanda, Chef Zak Pelaccio’nun meşhur tabağı “peas and bacon” tavsiye edilenler arasında. Zencefilli Istakoz Tempurasi de yeni yeni goz doldurmaya baslayan tabakları arasında.



3. Morandi: Keith McNally’nin Morandi'si, şehrin en gözde İtalyanlarından... Yer bulmak kolay, eğer ki 23:00’de verilen masayı almayı kabul ederseniz… Daha normal bir saatte yemek istiyorsanız, en az iki hafta öncesinden yerinizi ayırtın. Prosecco ve Proscuitto’su çok iyi…



4. Pampano: Placido Domingo’nun midtown Meksikalısı, iki seçenek sunuyor. Biri hemen uğrayip, siparişinizi alıp gidebileceğiniz bir mekan; bir diğeri de 49. sokağın tepesinde, sakin bir teras hatta buna mucizevi bir sakinlik bile diyenler var, 49. sokağın gürültülü ortamında…



5. Paradou: Lezzetli bir Fransız mutfağı, “in” bölge Meatpacking District’de.



6. Pastis: Bir başka görünmek ve görmek isteyenlerin mekanı… Meatpacking’in, Beymen-Brasserie’si…



7. FiDi ismini alan Financial District: Arnavut kaldırımlarıyla ve “upcoming” mekanlarıyla dikkat çekiyor; Adrienne`s, Financier Patisserie, Brouwers gidilmesi gereken yerlerden…



8. Terrace 5:MoMA’nın tepesinde, yağmur-çamur-fırtına-sıcak dinlemeden açık olan Terrace 5, yaz akşamüstlerinde çok güzel drink’ler alabileceğiniz bir roof-bar.



9. Vento: Meatpacking District’de en büyük açık-hava yerine sahip, tarz mekanlardan biri... Her seferinde, Vento’ya diye çıkıp, Pastis’de bitiyoruz…



10. Waverly inn and Garden: “Dine under the stars at the Graydon`s west villiage hot-spot” diye geçiyor sloganında... Bunu “Die under the stars at the Graydon`s” diye cevirenler de yok değil… Vogue Dergisi editörünün de ortak olduğu mekan, her zaman için göze ve gönüle hitap edebiliyor…



11. Hudson Sky Terrace and Private Park: Bir zamanların en meşhur otellerinden biri olan Hudson Otel, New York’daki her otelin uğradığı “zaman ve populerite aşımına” elbette uğradı. Ama, barları hiçbir aşıma mağruz kalacağa benzemiyor. Özellikle de o güzel müzikle…



12. Sky Garden: Sex and the City’de “Bed” isimli bir gece kulübü vardı. Sky Garden için de, yeni “Bed” diyorlar…



13. Soho House Rooftop: İşte, Soho House Rooftop!!! Buraya üyelik hakkını kazandığınız takdirde, güzel bir sosyallik de yakalamış oluyorsunuz. Aslına bakarsanız, çok da bir olanak sağlamıyor, tepesinde küçük bir havuzdan başka birşey yok ama yine havası bambaşka... Üyelik için, 3 sene bekleme sırası olduğunu düşünürseniz, en iyisinin üye bir arkadaş bulmak olduğu ortada… Ama yine de benim gözüm var bu kulüpte.



Yiyip-icme mekanlarının dışında, New York’da yaz boyunca yakalayabileceğiniz diğer etkinliklerden bir kaçı da;



Bryant PSummer Film Festival (Bryant Park Yaz Film Festivali)

Broadway in Bryant Park

Bryant Park Good Morning America Concert Series

Piano in The Park (Bryant Park in the Fountain Terrace)

Shakespeare in The Park (herkesin parkı Central Park`ta yaz boyunca Shakespeare`in eserlerini seyretmek mümkün)



Bütün bu seçenekler, yaz boyunca NewYork’da kalacaklar için çok cazip geliyordur kulağa…
Ama ben onlardan biri olamayacağım maalesef, çünkü ben Ege kıyılarına doğru yola çıkmış olacağım…
Bana yazın nerelerde olacaksın diyen tüm herkese duyurulur…
Ne yalan söyleyeyim aklım biraz olsun, yaz günlerinde çıkılan NewYork çatı-barlarında kalacak...



Ama ne yapalım; Ben Ege Kıyılarına kaçarım, New Yorklular da çatılara...



Geldim "Ege"m, geldim…



16.08.2008

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.