ForumGüncel Politika - İskender'in Düğümü  Yeni Konu 

Genç Sosyal Demokratlardan Dayanışma Çağrısı

09 Haziran 2008

hurkus



SODEV Genç İzmir Çalışma Grubu



Güzelyalı Sahili’nde buluştuğumuz Asuman Boyacıgiller ile çalışma grubumuzdan bazı arkadaşlarımız, yaklaşık 2 yıl kadar ÇYDD bünyesinde beraber çalışma olanağı bulmuşlardı. Bu süre boyunca onun, özgürlükçü ve emekçi bir sol bütünleşmeyi savunuyor olduğunu görmemiz, savladığımız yeni sosyal demokrat düşünceye Sayın Boyacıgiller’in de katkılarını ajandamıza ekleme gereksinimi doğurmuştu. Sosyal demokrasinin sağlığa, ilaca ve sivil topluma bakışını tazelemeyi bu aşamadan sonra daha da ilerleterek sürdüreceğiz.

İzmir’in etkili STK önderlerinden Asuman Boyacıgiller ile görüşmemiz küçük bir dertleşme ve nerede hata yapıldığına dair bir öz/eleştiri ile başladı: “Toplumdaki hızlı kamplasmadan,takım tutarcasına tavır alınmasından, yakın çevremizin bile takımlar içinde davranmayı benimsemesınden,evrensel değerlerın yerelle buluşmasındaki aksaklıklardan belki de , topluma yabancılaştık sanıyorum. Belki de yabancılaşma gibi algıladık. Toplum içindeki kamplaşma kendimizi değerlendirmemizi etkiler hale geldi. Artık kendimizi bile doğru bir şekilde tanımlayamıyoruz, eksiklerimizi ve yanlışlarımızı arıyoruz. Bunların etkilerini çözümleyemiyoruz. Sosyal sınıflar arasındaki kopmaların hem öznesi hem de nesnesi olduk istemeden. Değişimi algılamak için ihmal ettiğimiz , ulaşmadıgımız geniş aile çevremize, komşularımıza bakmaya, değişik kalabalıkları gözlemleyip tanımlamaya calışıyoruz. Küreselleşmenin getiri ve götürüleri arasında bu uzaklaşmanın, yabancılaşmanın, kökten kopmanın da olduğunu düşünüyorum. Şimdilerde bireysel olarak tamamlamaya çalıştığım bu noktaları, 80’lerde örgütsel olarak tamamlamaya çalıştım elbette.”

STK olarak etkin olma düşüncesinin altında ne yattığını sorduğumuzda verdiği yanıttaki dünün eleştirisinin bugün de geçerli olduğunu görüyoruz : “Kötü bir dönemden geçerken, bu düzenin kökten değişmese bile iyileşmesini savunurken, yanlış giden bir şeyler olduğunu görürken parti yapıları ve meclis seçeneği umut olmaktan çıkmıştı. Farklı alanlarda, farklı renklere dokunmak için bir üretim yapmamız gerekiyordu. Projeler yaratıp bunları hep beraber paylaşmamız gerekiyordu. Eşim ile büyüttüğümüz, arkadaşlarla paylaştığımız bu umut etme hali, bu girişkenlik bizleri önemli yerlere getirdi ama içimizdeki o ’68 ruhunu ve ’68 görgüsünü hiç kaybetmedik. Masanın başında oturmaktan çekindik ya da masanın öte tarafına geçtiğimizde kendimizi sorgulayarak karar verdik.”

Bir eczacı olarak yaşamını sürdüren Boyacıgiller, mezun olduğundan itibaren meslekî konularda da farklılık yaratacak olan yollara meyil etmiş, yine eşiyle beraber yürüttüğü meslekî çalışmalarında hep özgürlükçü ve ilkeli bir yüz yansıtmış. Çağdaş Eczacılar grubunun içindeki çalışmaları eczacılığın Türkiye’deki algılanışına olumlu etkiler yapmış. “Çağdaş Eczacılar olarak yaptıklarımız Türkiye’ye yeni değerler kattı. Kooperatif düşüncesi ‘80’lerde hayata geçirilmesi zor bir projeydi ancak başardık. Meslek olarak da yeni projelere ve yeni tanımlara açıktık. Sağlığın ve sağlık güvencesinin popülarizme bırakılmasını engellemeye çalıştık. “İlaç mal değildir” dedik ve sağlık nedir diye en baştan düşündük.”

“Eczane olgusu aslında diğer mekanlardan biraz ayrıksıdır. Sosyal alanlardır. İnsanın beklentiyle girdiği, soru sorabildiği yerlerdir. Belki de soğuk gibi algılanan doktordan sonra umut beklediği paylaşım alanlarıdır eczaneler. İlaç tekelleriyle soğutulamayacak, kıstırılamayacak kadar canlı bir yerdir.” diyerek mesleği hakkındaki görüş ve izlenimlerini aktaran Asuman Hanım, üniversite hayatı ve ilk mezun dönemlerini de dolu dolu yaşadığını belirtiyor. Toplum Sağlığı Enstitüsü içinde görev aldığı günleri heyecanla bizlere aktarıp, sağlığın es geçilemeyecek ve pas edilemeyecek bir yaşam konusu olduğunu hatırlatıyor.

“Sağlık hizmetleri, 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi yasasından esinlenerek, sağlığın bir insanlık hakkı olduğu gerçeğinden hareketle sağlık güvencesi, koruyucu hekimlik ve kent olgusu göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmelidir.”

EDAK bünyesinde(ECZACILAR KOOPERATIFI) yapılanların o karanlık dönemde dahi engellenemediğini vurgulayan Asuman Boyacıgiller, EDAK’ın Türkiye’nin ilk sendikalı kooperatifi olduğunu ve eşitlik, dayanışma gibi kavramların böyle kooperatiflerde sahiden yaşatıldığını düşünüyor.

’80 ile yüzleşme konusunu sorduğumuzda o günlerde yaşananları, her gece eve başka sokaklardan geçerek dönmelerini ve 1979 yılında Manisa-MEDAK kurucusu Neşe Gülersoy’un öldürülmesini anlatıyor. Yüzleşmenin gençlerin çabalarıyla olacağını belirten Asuman Hanım, bu konuda görevin hepimizde olduğunu söylese de, itici gücün biz gençler olması gerektiğini düşünüyor.

Sağlık ve ilaç üzerinde oynamaların, yeni kapitalist planların ve önemsizleştirmenin hala sürdüğü günümüzde bu ilkeli emeklerin elbet karşılık bulacağını düşünüyoruz. Sağlık düzenlemelerinin tüm halkı sağlıklı kılacak, tüm halkı perişan etmeden yaşatacak bir kıvamda olması gerektiğini vurguluyoruz.

Kendi mesleği ile ilgili ilerici çalışmalarından bahsettikten sonra yavaş yavaş İzmir’de kalıcı çalışmalar yaptığı, kurucu başkanı olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne geçiyoruz.

1993’te kısıtlı maddi kaynak ve çok az kişi ile kurulan İzmir Şubesi, geçtiğimiz günlerde –Asuman Boyacıgiller’siz- bir gençlik kurultayı düzenledi. Şube şu an sayıları 600’ü geçen bursiyer çocuklarını ve gençlerini aydınlık ile tanıştırmayı sürdürüyor.

“Kurulma kararı aldığımızda bu heyecanın etkilediği sadece bir kaç doktor , eczacı ve arkadaş idik. “Kendi çocuklarımız için istediğimizi, herkes için isteyeceğiz” diyen Türkan Saylan’ın önderliğinde çalışmalarımıza başladık. Türkan Hoca sıcak, modern, halktan ve mütevazı bir insan. Herkesle kolay iletişime geçebilen bir insan. Yaptığı çalışmalar geleceğe bir nebze olsun tebessüm ederek bakılmasını sağlıyor.”

Katılımcı demokrasinin gerekliliğine inanan Asuman Boyacıgiller, partilerde var olmanın kinayeli biçimde hem kolaylaştığı hem de zorlaştığı dönemlerde, laik, sosyal, demokratik hukuk devleti için çağdaş insanlarla beraber emek vermenin güzelliğine vurgu yapıyor.

“Üretmeyi beraberce öğrendik. Ortada hiç para yokken, para ve proje yönetmeyi öğrendik. Temel ve genel çizgileri aşmadan çalışmalar yapmayı, bazı kuralları insan haklarına doğru genişletmeyi öğrendik. Örnek olacak emekler koyduk ortaya. Yaz okulları, kış okulları açtık. Kentin gidilmeyen yerlerine gittik. Burs verdik, burslularla iletişimde kalmayı sağladık. Bu projelerin hepsi şimdi belediye tarafından benimsendi. Onlara örnek olduk. Kentin insana ait olduğunu, kentin bir paylaşım alanı olduğunu hatırlatan panayırlar düzenledik. Farklı bakışlar tanıdık ki, genç ya da yaşlı, bizleri bu katkılar zenginleştirdi.”

“Pek çok kurum ve kuruluşta olduğu gibi, dernek ve şubeleri büyüdükçe veri akışı sizi zorlamaya başlar. İdeolojinin yanında bazı konularda uzmanlaşma da ister. Konjonktür değiştikçe ve geridönüşler tutarsızlaşıp yetersiz kalınca bazı alanları başkaları dolduruyor.”

STK’lar konusunda görüş ve deneyimlerini paylaşan Asuman Hanım’a önümüzdeki yerel seçimler ile ilgili düşüncelerini de sorduk : “Belediyelerin güç ve önem kazandığı, yerelleşme ve merkezîleşme ayrımına gidildiği bu yıllarda belediye başkanının demokrat olması, sosyal paylaşıma inanması önemlidir. Çok emek veren, çok ilkeli bir başkanla yola devam etmek cagdaslık ve ozgurluge acılan kapıyı acmaya yarayacaktır ama bu ilkelere inanan herkes de elini taşın altına koymalıdır.”

Biz Genç Sosyal Demokratlara görüşlerini aktaran, Sayın Asuman Boyacıgiller’e teşekkür ederiz.



http://www.edak.org.tr

http://www.cagdaseczacilardernegi.org.tr/

http://www.cydd.org.tr

http://gencsosyaldemokratlar.blogspot.com

http://www.sodev.org.tr
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0