SOSYAL KODLARIMIZA KORONA'NIN OLUMLU ETKİSİ

11 Nisan 2020 01:27 / 4828 kez okundu!

 

 

HOLLANDA'DAN BİLDİRİYOR... "Şimdi boş kalan bu kafelerin birkaç tanesini, her hafta orada harcadığımız miktarı hesaplarına yatırarak, ayakta tutmaya çalışıyoruz. Bu dayanışma; kadehlerimizi, biralarımızı tekrar kaldırıp gene neşemizi ve sorunlarımızı birbirimizle paylaşacağımız güne dek devam edecek. Bu tip karşılıksız dayanışmayı da Covid-19 ögretti bize."

 

****

 

SOSYAL KODLARIMIZA KORONA’NIN OLUMLU ETKİSİ

 

Bu başlık, Hollanda’da (*) sabunla yıkadığımız elmalardan sonra biraz tuhaf gelebilir, Korona ve olumlu etkinin anlamsal bileşeninin sorunlu olduğunu düşünebilirsiniz fakat öğle değil. 

 

Kovid-19’un toplumsal açıdan ummadığımız, beklemediğimiz herkes tarafından algılanamayan bir fonksiyonuyla tanıştık bu zor süreçte; zaman içinde oluşan bir fonksiyon. Değişik ülkelerde farklı biçimlerde ortaya çıkıyor ve sanki her zaman varmış gibi doğallaşıyor. Bu yeni tip Korona; burada kabullenmeye, içselleştirmeye başladığımız toplumsal davranış kodlarımızın değişmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyor bize. Bize yeniden insanlık dersi veriyor sanki, unuttuğumuz, kendi çıkarcılığımız doğrultusunda gereksizleştirdiğimiz kodları hatırlatırcasına...

 

 Kuzey Avrupa tarihinin, ikinci dünya savaşı sonrası oluşturduğu refah devletinden yavaş yavaş uzaklaşıp, toplumun hem kendisine karşı hem de devletine karşı olan sorumluluğuna vurgu yapan, herşeyin devletten beklenmemesini talep eden liberal devlete geçiş sürecinin yarattığı kafa karışıklılığına dur diyor biryerde. Bu süreçte, burada anlamını yitirmeye, terkedilmeye başlanan toplumsal dayanışma kavramına atıfta bulunarak, bireysellik vurgusunun egosantrizme dönüşmemesi gerektiğini anlatmaya çalışıyor. Empati diyor, “hala sosyal olgulara yüklediğimiz anlamlar ve eylemlerimiz arasındaki ilişkilerin yönlendiricisi olmalı... Bireye ve bireyin toplumsal değerine bakış açınız değişmeli. Küçümsenenlerin büyüklüğünü, görünmezlerin parlaklığını görmeniz lazım. Onların, aslında sadece kendi yaşamınız değil, toplum için değerini anlamanız lazım. Sadece bunu başaran toplumun mutluluğu gerçektir. Onun için çıktım karşınıza. Size vereceğim dersler var. Kulak verin bana” diyor...


Ve burada, Avrupanın en gelişmiş ve bir o kadar da bireyselleşmiş, ancak bireyselleşmenin toplumsal dayanışmayı yıpratmaya başladığını geç fark etmiş bir ülkesinde, bu bilgelik her geçen gün daha fazla kucaklanıyor. Geçmiş on yıllarda önce solmaya önemini yitirmeye başlayan sosyal kodları tekrar savunmaya başlayanlar, onlara geri dönenler artıyor her geçen gün. Toplumun kırılgan, savunmasız gruplarını hatırlayanlar çoğalıyor. Daha önce toplumdan bir derece soyutlayıp devletin “uzman” kurumlarına emanet edilen gruplar... Onların da, bu şartlarda sadece profesyonel bakıma değil, insanlığa, sevgiye, kucaklaşmaya ihtiyaçları olduğunu yeniden keşfedenler artıyor. Günün, kucaklaşmayı mümkün kılmayan, sevgi ve insanlığı sadece uzaktan iletilebildiği şartlarında; yaratılıcılık kapasitesini sonuna dek zorlayanlar birbirini buluyor, eyleme geçiyor. Psikiyatri kliniklerine, çocuk esirgeme yurtlarına, yetiştirme yurtlarına ve daha nice kurum ve kuruluşa ulaşılıyor. Şu veya bu şekilde bu gruplara yalnız olmadıklarını hatırlatıp, onları, çok kısa da olsa neşelendirmeye, mutlu etmeye çalışıyor. Hollanda’nın Wuhan’ında, Covid-19’un en ölümcül vurduğu Hasselt kasabasında vedalaşamadan yitirdikleri yakınlarının yasını yalnız tutmaya zorlananlara da ulaşılıyor artık. Kimlik, kişilik ayrımı yapılmadan el uzatılıyor. Covid-19’a kulak verenler çoğaldıkça, ortaya insanların karamsarlığını azaltacak, onları neşelendirecek eylem örnekleri de çıkıyor... 

 

İşi ekseriyetle suç, suçlu ve adalet ekseni üzerinde odaklanmış, bazen hiç sevilmeyen, bazen el üstünde tutulanların da başka bir yüzü olduğunu görüyoruz. Sesi elverişli olan polislerin kendi alanlarını terk edip, ihtiyacın yoğun olduğu yerlerde karamsarlığa karşı müzikle mücadele etmeleri gibi... Bugünlerde şarkıcı polisler başlı başına bir kavram. Kendi sitelerini oluşturmuşlar, “çağırın” diyorlar “biz geliriz...”

 
Aynı şu an Kraliyet Hava Yolları (KLM)’in işsiz kalan pilotlarının ve yer personelinin oluşturduğu Mavi Yardımlaşma “Blauw Helpt” sitesi gibi... Onlar da “çağırın bizi” diyorlar, evlerine kapanmak zorunda kalan yaşlılar, hafif zihinsel engelliler ve diğer yardıma ihtiyacı olanlara, “gelelim, alış verişlerinizi biz yapalım.”

 
Genç enfermasyon teknolojileri öğrencileri yine bu grupların aileleriyle, sevdikleriyle görüntülü görüşebilmelerini sağlamak için dijital iletişim ağları kuruyorlar, ekipmalarını kullanıma sunuyorlar. Dijital dünyanın digit`leri Covit-19`a kulak veriyor ve empatiyi eylemlerinin yönlendiricisi yaparak, sosyal yardım ve destek anlayışına yeni, çağdaş bir boyut kazandırıyor. Belki de yaptıklarının, geleceklerinin materyalist dünyasının getirilerinden daha önemli olduğunu anlayarak...

Bazı semt evlerinin gönüllü çalışanları; dayanışma ruhunu mizahla harmanlayıp, eski oyunları yeni koşullara adapte ederek, boş sokakları kapalı semt evlerinin oyun salonuna çeviriyor. Bütün bir mahalleye, önceden posta kutularına dağıtılmış kartlarla tombala oynatıp, semt evlerindeki oyun akşamlarının coşkusunu unutturmamaya çalışıyorlar. Eski günler tekrar gelecek, yeniden buluşacağız sinyali veriliyor. Gönüllüler, günümüzün en çok duyulan kavramı...

 

Mülteci derneklerinin, aş evlerinin, kütüphanelerin, çocuk çiftliklerinin, daha nice sayısız kuruluşun ayakta kalmasını sağlayan gönüllüler... Başlı başına sosyal, kültürel bir yapı onlar ve gene dimdik ayaktalar. Kendi kuruluşları kapalıysa başka alanlarda toplumsal hizmet peşinde olanlar. 

 

Davranış kodlarımızın değişmesinde Covid-19’a, onunla mücadele ederken yardımcı olan yoğun bakım personeli de unutulmamalı. Bütün günün yorgunluğunu, bazen de umutsuzluğunu, her iyileşmenin ardından duyulan mutlulukla bir araya getirip görünteleyen yoğun bakım personeli... Kurdukları “cephe” adlı iletişim ağı üzerinden insanlara, tv kanallarına ulaşarak “evde kal, sosyal mesafeyi unutma” mesajı veriyor, “seni aramızda görmek istemiyoruz” diyorlar.


Bir de pek farkında olmadan, sadece bizim neşelenmemiz, stresli günler sonrası rahatlamamızı sağlayacak mekanlar gözüyle baktığımız ve onların sosyal kültürel anlamını pek de dikkate almadığımız yerler var. Her zaman gittiğimiz kafelerimiz... Gerek psikiyatrist rolüne bürünenlerin, gerek sosyal danışman olarak karşımıza çıkanların, bazen kalbini bize boşaltanların, herkesin birbirini az çok tanıdığı mekanlar kafeler... Şimdi bomboşlar.

 



Bu meydan ve yan sokakları hafta sonları insandan geçilmezdi. Kafeleri, restoranlarıyla şehrimin, Apeldoorn’un atan kalbiydi burası. Şimdi bu kafelerin birkaç tanesini, her hafta orada harcadığımız miktarı hesaplarına yatırarak, ayakta tutmaya çalışıyoruz. Bu dayanışma; kadehlerimizi, biralarımızı tekrar kaldırıp gene neşemizi ve sorunlarımızı birbirimizle paylaşacağımız güne dek devam edecek. Bu tip karşılıksız dayanışmayı da Covid-19 ögretti bize. 


Daha ögreteceği çok şey var gibi... Kendisini yenilmez kabul eden liberal piyasa kuralları mitolojisinin çıkmazları gibi; dengesiz global finansal sistemin aslında gerçeğe sadece pamuk ipliği ile bağlı olduğunu gösterdiği gibi; hiper tüketiciliğin sosyal ayrışmayı körüklediği ve doğayı tahrip etti gibi… Belki başka yazıların konusu olur bunlar...

 

Aydın YENAL

09/04/2020

Appeldoorn

 

(*): Yazının yazıldığı gün, Hollanda Sağlık Bakanlığına bağlı Sağlık ve Çevre için Devlet Enstitüsü (RIVM) Kovid-19'la ilgili bilgileri güncelledi.

Ülkede son 24 saatte 237 kişinin daha tedavi altına alınmasıyla hastaneye kaldırılan kişi sayısı 7 bin 972'ye ulaştı.

Kovid-19 görülen kişi sayısı 1213 artarak 21 bin 762'ye, virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı da 148 artışla 2 bin 396'ya yükseldi.

 

Son Güncelleme Tarihi: 12 Nisan 2020 11:45

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.