SEN, BEN ve ZAMAN

31 Ekim 2010 02:29 / 1759 kez okundu!

 


Sevgili İlhami,

Biriktirdiğin her yaşın senden sonraya kalacak en zengin mirasın olacak. Bu mirastan paylanmış olmak benim için onurdur. Yeni yaşında önce sağlıklar diliyorum sana. Yeni yaşın sevdiklerinle birlikte mutlu, hayata ve insana dair güzel olan her şey için umutlu olsun...

----------------------------------------------------------------------------------------------------

Tamamlanmamış bir şeyler kalmış sanki aramızda...
Zaman akıp giden bir ırmak.
Bir yanında ben, bir yanında sen kalmışsın.
Ben sana ulaşmak istedikçe arkanı dönüp gidiyormuşsun gibi bir resim aklımda kalan.
Sana ellerimi uzattıkça avuçlarıma kırlangıçlar konuyor.
Sana doğru bir adım atıyorum, yarısı yok, bir köprüde asılı kalıyorum.
Sana takıntım neden bilemiyorum.
Limontepe'yi özlüyorum deli divane...
Yarım kalan bir şeyler var aramızda biliyorum.


Gözlerimi kapatıyorum.
Geriye sarıyorum,
zaman direniyor.
Fotoğraflarını toplamalıyım.
Gözlerinin içinde belki aradığımı bulurum diye umutlanıyorum.
Nedir bu çıkmaz sokaklar?
Sana gelen bütün yollar işgal altında sanki.
Kayboluyorum kocaman bir şehrin sahipsiz sokaklarında.
Aramızda tamamlanmamış bir şeyler var biliyorum...


Yoruluyorum bazen,
Bir kumsalda yalınayak yürüyorum efkarımdan.
Dalgalar ayaklarımı okşarken ayaklarımı düşünüyorum.
Çıplak ve ne kadar zayıflar.
Kara elli falaka ustalarının ellerinde karardı ayaklarım.
karanlık ve soğuk bir gecede hayata sarıldılar sıcacık.
zaman, akıp gitti yeniden ayaklarımın altından...
Yürümek derdinde değiller;
seni aramak alışkanlıkları olmuş.
Bir iki adım atsam seni soruyorlar,
O' na mı gidiyoruz?..
Bütün limanlara uğruyorum birer birer.
Belki de seni demir atmış bir limana bulurum umudu işte.
Senin için bütün limanlar gel geç oysa,
aramızda tamamlanmamış bir şeyler var,
biliyorum...

Balıkçılara soruyorum bayan.
olur da ağlarına takılmış bir çift göz arıyorum.
Yoksun!..
Son umudum martılar.
Onlara soramıyorum seni.
Korkuyorum...
Umutlarım biter diye mi korkularım,
Belki de umutlarım martı kanatlarında saklansın diye,
Martıları çok seviyorum.
Belki de martı kanadında umutları...
Sana varmak istiyorum,
Kayboluyorum, kayboluyorum...

tamamlanmamış bir şey var aramızda,
Tam ederim umuduyla arıyorum seni.
korkusuzca aynalara bakan güzelliğini,
Hani derler ya erbabı işin;
yağ, un ve şeker varsa helva yapmada ustadır.
senin ustalığın helva yapmak istediğinde,
yağ, un ve şeker yaratabilmende.

***

Gelincik tarlalarında buldum seni,
Kollarını iki yana açınca,
yüreğin akmıştı sanki gelinciklere.
Kırmızı karanfilleri de ne çok severdin sen.

Bir bardak kırmızı şarabımsın şimdi.
hasretini yudumladığım,
tükettikçe çoğalttığım,
buruk tadı damağımda saklı
yıllanmış anılar
hep kırmızı...

Her bir gün,
kendi yorgunluğunda
zamanın hızına yükleniyor.
bir bardak içinde kırmızı şarapla dönüyor dünya.
Dönüyor zaman içinde
ne kadar sessiz
ve çaresiz
anılar mahzenlerinde...


Zamanı taşımak yürek işi.
ezilip bükülmeden,
kahretmeden, pişmanlık duymadan,
kelle koltukta olmasa da artık
kelleyi iki omuz arasında dimdik taşımak da
üstadım,
yürek işi...
gözlüklerinin üstünden zamana bakmak da,
zamanı anlamak da.

Ustalık,
bütün acemi çayları, dereleri,
mavi okyanuslara taşıyan
bir coşkun akarsu gibi akmak
zaman içinde.


yitip gitmişken zamana,
en kuytusunda mağaraların
ya da,
tarihin karanlık odalarına çekilmiş hayatlara
dokunarak birer birer.
bilerek ve severek
yeniden zamana yükleyip,
güneşe asmak.


dikenleri kanatsa da yüreklerimizi
koparılan güllerin
kokusunu taşımak zamana...

Çocuklara akmak bütün hazinenle.
Çocuklarda yaşamak.
Bilmezdi çocuklar;
geceleri yıldız toplamayı ceplerine.
dünyayı parmak uçlarından anlamak
çocuk işi olur muydu senden önce.

İki kadeh tokuşturmak vardı anasını satayım
hani,
can cana, cam cama derler ya...
aslan sütüne karıştırmak vardı
hasret türkülerini.
sevdaların en hasını
yudum yudum içmek vardı
anıların derinliğinde kaybolup,
hasretleri tüketmek vardı.
çaylarımızı yudumlarken boğaz vapurunda
martılara şarkılar söyleyerek
martı festivalleri hayal etmek
vardı...

Uyaklara yazmışız adımızı.
Dönülmez yollar yürümüşüz.
bir yanımız kanarken sessiz
sessizliğimizde büyür aşkımız.
en hoyrat ateşlere yandı yüreklerimiz
satırlara yüklenmiş sevdalarımız
umuda, barışa, sevgiye yazılmış her yeni yaşımız
hayata ve insana dair tükettiğimiz ömrümüz,
bizden sonraya naçar mirasımız...



Ali Rıza Üleç
26.10.2010 - Almanya

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
01 Kasım 2010 07:10

sultan

Sevgili Ali Rıza, Hızlı silahşör pardon kalemşör olarak sen, bizim "İlhami" hakkında düşüneceğimiz ve düşünemeyeceğimiz pek çok özelliği, güzelliği anlatmışsın ki bize sadece seni anlamak düştü. Ne diyelim hislerimize tercüman olmuşsun demek sana haksızlık olur...Sen hepsinin ve herşeyin ötesinde bir "hikaye" bir bir "şiir" yaratmışsın...Sadece "susmak" düşerdi bize ama:) Dayanamadımmm...O, bizim yaşam fenerimiz, ışığımız, rehberimiz, sözlüğümüz, hukukumuz, merhamet ve adalet dağıtıcımız, sevgi yumağımız...Ve senin gibi dostlarla olan en önemli bağımız...
31 Ekim 2010 02:46

nuhungemisi

Sevgili Ali Rıza, birgün elbet yanyana olacağız ve geçmişin dibine vuracağız... Ya sen geleceksin buraya ya da oraya ben... Beni şımartan, utandıran güzel dizelerin için sağol.... Ben onları anonim olarak okuduğumda da çok hoştu... Ellerine sağlık. Sevgiler.

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.