Eğrisi-Doğrusu

30 Ekim 2009 14:15 / 1468 kez okundu!

 


Sevgili, rahmetli anacığım “doğrunun karşısında demir bile eğrilir” derdi. Çocukları doğru insanlar olsun isterdi hep...

Elleri silahlı birilerinin, dalga dalga yüzümüzü okşamaya başlayan barış rüzgarlarının sevinciyle sokaklara, meydanlara taşarak kutlayan Kürtleri sözde uyararak; “demokrasiyi sahipsiz sanmasınlar” diye açıklama yaptıklarını duyunca anacığımın sözü geldi aklıma: 

Doğrunun karşında demir yumruk nasıl da eğriliveriyor diye düşündüm.

Doğru olan nedir;

Silahların susması ve ciddi bir barış sürecine girilmiş olması. Ve bu sürecin daha henüz başlamış olmasının bile yıllardır savaş hali koşullarında yaşayan Kürtlerde yarattığı sevinç. Savaşın biteceğinin, kan akmayacağının, can kayıplarının yaşanmayacağının umudu bile insan olarak sizin de yüreğinizde heyecan yaratmıyor mu? Yaratıyorsa siz dobra ve doğru bir insansınız.

Eğrilen nedir?

Barışı böylesine büyük bir coşku ve umutla kucaklayan insanların karşısında, demokrasinin sahipsiz olmadığını açıklamak doğrunun karşısında eğrilmekten başka bir şey değildir. Üstelik de neye sahip olduklarını açıklarlarken yalan söylüyorlar. Kendilerini cumhuriyetin mi, demokrasinin mi bekçisi olduklarını da karıştırıyorlar.

Adama sormazlar mı? Bizatihi kendiniz demokrasiyi hem de defalarca silah zoruyla yok etmediniz mi?

Siyasi partileri kapatarak, yüz binlerce insanı gözaltına alıp işkencelerden geçiren sizler değil misiniz?

Kürt halkının bağrına Diyarbakır cezaevi gibi bir hançeri saplayan siz değil misiniz?

Hiç bir suçu olamayan gencecik insanlar için suçlar icat ederek asanlar sizler değil misiniz?

Sendikaları, sivil toplum örgütlerini yasaklayanlar, yöneticilerini idamla yargılayanlar da siz değil misiniz?

Siz neyin sahibisiniz?

Tank, top, tüfek, bomba, savaş uçakları ve gemileriyle, 600 bin kişilik dev bir orduyla demokrasiye sahip çıkıldığı nerede görülmüş ki?

Eğrilmeyin efendiler, eğrilmeyin. Demokrasi, tam da bugün yaşadığımız barış sürecinin yeşerttiği umutların, Türkiye toprakları üzerinde yaşayan bütün halkların, özelliklede Kürt ve Türk halklarının kardeşliğinin eseri olacaktır. Sahibi de Türkiye’nin emekçi halklarıdır. Elleri silahlı darbe sevdalıları değil.

Artık mızrak çuvala sığmıyor. On binlerce faili meçhullerin sorumluları, nasıl demokrasinin sahibi olabilirler? Komutasındaki erin eline pimi çekilmiş el bombasını tutuşturarak mı demokrasinin bekçiliğini yapıyorsunuz? Ya da siz efendiler, hayat dolu on üç yaşında Ceylan'ları ölüm kusan silahlarınızla paramparça katlederek mi demokrasinizi koruyorsunuz?

Ne zaman bu ülkede demokrasi yaşandı ki, siz onu sahipleneceksiniz?

Yapmayın efendiler! Siz olsa olsa 12 Eylül karanlığının demokrasisini sahiplenebilirsiniz.

Halk ne zaman demokrasi diye, barış diye sokaklara dökülse siz hep halka, demokrasi güçlerine saldırdınız. Anlaşılan odur ki, halkın anladığı ve istediği demokrasi ile sizin anladığınız arasında çok fark var.

Kürt halkının barışa özleminin coşkusu sizi telaşlandırıyor, neyin sahibi olduğunuzu unutuyorsunuz.

Artık asli görevinize dönün. Bu işlere ne zaman müdahale ettiyseniz on yıllarca yılı bu ülkenin geleceğinden çaldınız.

Şimdi halk geleceğini sahipleniyor.

Gelecek, ellerindeki silaha sıkı sıkı sarılanların değil, ellerinde silah yerine barış-demokrasi ve kardeşlik bayrağını taşıyanların olacaktır.


Ali Rıza Üleç
30 Ekim.2009, Almanya 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.