İdeolojiler tanrı mı? - Güldalı Coşkun

12 Nisan 2017 16:05  

 

İdeolojiler tanrı mı? - Güldalı Coşkun

1947'de kurulan (Arap Sosyalist Diriliş Partisi) BAAS'ın  amacı, Ortadoğu'da tek bir Arap Devleti kurmaktı. Başta Suriye olmak üzere birçok ülkede örgütlenirken, Suriye ve Irakta devrimlerle iktidarı ele geçirdiler.

2003 yılına kadar Irak'ta hakim ideoloji BAAS'tı. Yukarıdan aşağıya halkı dizayn eden, tutucu ve baskıcı olan katı bir yönetim tarzı. Tabii adında Sosyalizm var ya, bu adı görünce Pavlow'un köpekleri gibi koşarlar müstemleke takımı.

Onlara göre ABD emperyalist-kapitalist, oysa SSCB sosyalist, antiemperyalist ya; nasıl koşarlar bilirsiniz!

Akıl küpü olduklarından, bir dönemin iki kutuplu dünyasının satranç tahtasında piyon olduklarını göremezler bile.

Sanat ve edebiyat dünyası için de pek romantiktir bu ideoloji. Bir paylaşım, bir paylaşımcılık ki sormayın! Tabii her şey lafta!

Her sorunun cevabı, “hele devrim olsun!”... Şu sorunu nasıl çözeceksiniz sorusuna “Hele devrim olsun!” derken zamanla,  klasiklere imza atmış yazarların da anılarıyla ifşa oldu ki bu da bir devlet kapitalizmiymiş! Gideni aratan cinsten!

“Pardon! Size bir numara yaptık!” dedi SSCB! “Yorulduk ne kadar iyi kapitalist olduğumuzu gizlemekten ve yeni imajımızla sizinleyiz!..”

Bölüşülmüştü ülkeler rejimlerine göre. Adına soğuk savaş denilen bir güç savaşında, filler kapışırken olan daima çimlere oluyordu.

Fakat maalesef, bu ezilen çimler çoğunlukla Asya ve Ortadoğu'da oluyor. Bunun, iklim ve doğal zenginliklerle ilgisi olduğu muhakkak! Aslında elmas zengini Afrika'yı unutmuş olmam, nasıl da sömürüleri içselleştirdiğimi(Z)n bir göstergesi galiba!

Peki neden? Neyimiz eksik, neden son 2-3 asırdır aynı oyunlara geliyoruz? Anlı şanlı aydınlarımız, paranoyak hikayelerini, fasaryadan endişelerini, kof bilgiden dumur olmuş beyinlerini, ön yargı yığınaklarını, nefret silahlarını ve şu kahrolasıca ideolojilerini, ölen çocukların hatırına biraz erteleyip de bunun nedenlerini sorgulasalar!

Ne işe yarıyor okuduğunuz cilt cilt kitaplar, bildiğiniz diller? Aydın nedir? Sadece eleştirmek mi, burun kıvırmak ve kendi oluşturduğunuz güvenli şatolarınızda keyfinizi sürmek mi?!

Zaten, problemlerde ilk kaçanlar da hep aydınlar oluyor! Çoğu sosyalist takılan abiler-ablalar, nedense kapitalizmin kollarında şefkat buluyorlar!

Mesela; neden kendi coğrafyalarımıza, medeniyetimize uygun fikir ve ideolojiler üzerinde çalışılmıyor? Evet, fikirler evrenseldir. Elbette kimin ürettiğine bakmadan alırız, öğreniriz. Tamam da, aynen tüm fikirleri ithal edip, sosyolojiyi ihmal edip, tepeden bir bakışla, “halkın iyiliği için” dayatmaların, hiçbir faydasının olmadığını anlamak için, daha kaç yüzyıl geçmesi gerekiyor?

Yanlış olmasın! Karşı çıktığım fikirler değil; bunları bir robot gibi ruhsuzca, hiçbir şey katmadan, kendi toplumunuza yabancılaşarak dayatmalarınızdır.

Bu müstemleke zihniyet değil mi, Osmanlı'nın son yüz yılını mahveden. Elbette devletler, doğar, büyür ve sonu gelir. Tarih, yıkılan medeniyetlerle dolu ancak tarihten bağımsız bakarak, bugün gübre yerine insan cesedi dolu Ortadoğu'yu anlayamayız.

Farklı din, dil, ırk, kültürlerin olduğu bu güzel coğrafyada birbirimizi katlediyoruz! Çünkü, bir kibrit çakımı parlamaya hazır alev topuyuz! Çünkü, ideolojileri hepimiz için daha iyiye ve güzele ulaşmadaki birer araç olarak görmüyoruz.

Dar anlamda “benzerimiz” için belki ama asıl üzücü olan, ideolojilere bizler araç oluyoruz.  Sanki, her bir ideoloji, kutsal tapınaklardaki tanrı ve ona düzenli aralıklarla kurban veriyoruz. İdeolojiler araç değil de, ulaşılmaz birer tanrı oluyor; kurbanlar da çoğunlukla masum çocuklar!

***

ABD Suriye'yi vurdu. Siyaseten, malum dünya düzeninde olağandı, beklenendi. İstenen miydi, elbette hayır!

Hani bir dostu uyarırsın uyarırsın dinlemez ya! Sevinir mi insan hiç, akrabamız olan insanların ülkesinin vurulmasına. Fakat ne yazık ki, aydınları müstemleke, yöneticileri müstemleke, destekçileri müstemleke, garip, zavallı coğrafyamızın hal-i pür melali bu işte!

Beş yıl boyunca, Rusya, İran ve Sosyalist rozetli aydınların (mezhepçi cahilleri saymıyorum), goygoyu ile Esad, bildiğini okudu. Suriye'yi 30 yıl baba Esad yönetti, ölünce, yaşı büyütülerek yerine Beşşar Esad geçti. Yıl 2000'di. Genç ve eğitimli bir lider olarak bir sinerji oluşturdu başlarda. Şam Baharı esti. Ancak; demokratikleşmek demek, BAAS'ın sonu demekti ve derhal tüm muhalifleri tutukladı ve çok sert askeri önlemler alındı.

Arap Bahar'ı ile “aynı tehlike” baş gösterdiğinde, Türkiye'nin tüm uyarı ve yol göstermelerine rağmen, sivil halkı kendi ordusuna bombalattı. Ordunun içinden bazı üst düzey komutanlar ve erleri ayrılarak ÖSO'yu kurdular. İşte o gün bugündür Suriye, sadece iç savaşın değil, emperyalistlerin de vesayet savaşlarının merkezi oldu.

İşte, lider var ülkesine ve halkına siper olur; lider var, yoksul çocuklara mezar kazıcı olur! Yine aynı hikâye!

 

Güldalı Coşkun

09.04.2017, milatgazetesi.com

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0