Kürtlerin bir imam hatip kadar değeri yok!

30 Mart 2013 13:45 / 1502 kez okundu!

 


Ankara’yı sevmiyorsunuz çoğunuz, biliyorum.

“Ankara’nın en güzel yanı İstanbul’a dönüşüdür” demekten kendini alamayanlardan da olabilirsiniz.

Ankara’da yaşayanlar “mekanları anlamlandıran insanlardır” diyerek kendini avutarak yaşar biraz da. Bozkırın ortasında, kültürel olarak hemen hiç bir değere sahip olmayan bu şehir, sadece bununla da yetinmez!

Bütün bunların üstüne; meclis, bakanlıklar, Genelkurmay, kuvvet komutanlıkları, kuvvet komutanlıklarına bağlı komutanlıklar da pek çok genel müdürlük de Ankara’dadır.

Denizsiz, gri ve soğuk şehrimiz.

Oysa Ankara’nın en güzel yanı, İstanbul’a dönüşü değildir.

Ankara’nın en güzel yanı değilse bile, en güzel yanlarından biri Kumrular Sokak’ta baharda yapılacak kısa bir yürüyüştür.

Deniz yoktur Ankara’da. Canınız sıkıldığında kirli de olsa, metrobüs çilesi de çekseniz, sonunda ulaşacağınız bir manzara yoktur. Manzarası betondur Ankara’nın.

Eni konu, biraz ağaçlı bir caddede, yağmur kokusuyla yürümek.

İşte bu küçücük caddede, bundan on dört ay önce bir bomba patladı.

“Oradan geçiyor olabilirdim” cümlesini kurdu pek çok tanıdığım patlama üzerine konuştuğumuzda.

Ben de oradan geçiyor olabilirdim pek ala.

Benim açımdan, Ankara’da yaşayan, Türk bir sosyalist için; günlük yaşamda savaş böyle bir şey işte.

Kürdistan’da bir Kürt olarak yaşamadım savaşı.

Hiç kimse evimde konuştuğum dilden başka bir dilde konuşmaya zorlamadı beni.

Yakılan köyümden göç etmedim ben.

Zorla göç ettiğim şehirde, yaşamak istemediğim halde, yaşamak zorunda olduğum için yaşadığım şehirde, ancak ilkokulda o da dayakla öğrendiğim dili iyi konuşmadığım için kimse dalga geçmedi benimle.

Evim bir gece yarısı basılıp da, ailemden kimseyi zorla beyaz Toros’a bindirmediler.

Köy meydanında toplanıp, zorla çırılçıplak soyulmanın ne olduğunu bilmiyorum.

Yaşadığım şehrin sokaklarında her gün, faillerini bildiğim cinayetler, gündüz vakti işlenmedi.

Köyümün yakınlarında bombaların patlamasının, koyunlarımızın otladığı mezraya havan mermilerinin isabet etmesinin, kardeşimin asker kurşunuyla ölmesinin ne olduğunu bilmiyorum.

Bu ülkede Kürt olmakla, Türk olmak arasındaki fark da bu.

Bu nedenle, tam da şimdi, otuz yıldır devam eden, on binlerce insanın öldüğü, yüz binlerce insanın zorla göç ettirildiği, yirmi milyonluk bir halkın temel haklarının gasp edildiği bir kirli savaşın bitmesi söz konusu olduğunda çıkan sesler de sessizlik de çok önemli.

Kumrular’da devletin otuz yıldır yürüttüğü kirli savaş yüzünden patlayan bombanın ardından derhal ve acilen üstelik de ivedilikle koşup çiçek bırakarak Türk kamuoyunun vicdanını rahatlatanların, savaş biterken sessiz kalması, önemli.

Birilerinin gözünde, on binlerin öldüğü, yüz binlerin göç etmesine yol açan ve yirmi milyonu etkileyen bir iç savaşın bitişinin, Ankara’da bir lisenin imam hatip lisesine dönüşmesi kadar önem kazanıp, bir “halk hakkı” haline gelemeyişi önemli.

Kürt halkının çektiği acılara Türk topraklarından bakarak, sömürgecilere has büyük ağabey rolüyle “mesajın birlik kısmı önemliydi ama İslam vurgusu yanlıştı. Kürtler bu kadar AKP’ye güvenmesin, iki ileri gitsin, sol yapsın, sonra toplasın, ben ne dersem onu yapsın” diyen öğütçü yaklaşım da önemli.

En önemlisi de, savaş dönemlerinde ellerini ovuşturarak sevinç çığlıkları ve Kürt halkıyla AKP’ye karşı birlik naraları atan, barışın ihtimalinde dahi morali bozulup “herkes kendi yoluna”, “kardeşlik mide bulandırıyor” diyen büyük Türk şovenistleri.

“Boşver şimdi bu milliyetçileri, toplum barıştan yana” diyenler olacak.

Boş vermeyeceğim.

Çünkü Ergenekon sürecini bulandıran, aksatan ve sokaktan basınç yaratılmasına sekte vuran en temel güç bunlardı.

Çünkü referandum sürecinde Kürt halkı için, işçi hakları için Yetmez ama Evet derken suyu bulandırmanın yetmediğini görüp saldırıya geçen güç de bunlardı.

Çünkü, barışın toplumsal meşruiyetinin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde işçi örgütlerinin öncülerinin de, kitle örgütlerinin tabanının da suyunu bulandıracak güç de bunlar.

Boş vermeyelim.

Barış hareketinin önünde “ama”lar koymalarına bu kez izin vermeyelim!


Ersin TEK

30.03.2013

Son Güncelleme Tarihi: 31 Mart 2013 23:56

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.