Hayatın Tadı

29 Ocak 2009 02:11 / 2738 kez okundu!

 

Geçtiğimiz hafta sonu sayın Profesör Doktor Üstün Dökmen’in bir sunumunu izleme şansını elde ettim. Aslında konu hasta hekim ilişkisiydi. Ama Üstün Hoca o muhteşem üslubu ile konuyu öyle güzel işledi ki sunumdan çıktığımda aklımda kalan en önemli konu yaşama nasıl baktığımızdı.

Aslında önemli olan yaşadıklarımızı nasıl anladığımızdır. Birimize kötü gelen bir olay bir başkası tarafından çok kolay bir şekilde mutluluk kaynağına nasıl da dönüşebilir. Önemli olan olaylardaki mutluluk kaynaklarını görebilmektedir. Küçük nüanslar hayatımıza renk, lezzet katar, yeter ki onları görebilelim.

Bilirsiniz psikolojide iki farklı kişilik yapısından bahsedilir. Birisi A tipi kişilik, ki sürekli heyecan içinde, yetişme peşinde, her olayı büyütüp kocaman yapan, stres ile yaşayan kişilik yapısı. Diğeri de B tipi kişilik, ki A tipinin tam tersi geniş, gamsız. Ama yapılan araştırmalar bu kişilik yapılarının da % 100 böyle olmadığını göstermiş. Her birey kendi bireyselliği içinde bu kişilik yapılarını belli oranlarda kendi içinde taşıyor. Ama şu bir gerçek A tipi ne kadar fazla ise, stresli hayatta bir o kadar fazla. Yine araştırmalar göstermiş ki A tipi ne kadar fazla ise kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları bir o kadar fazla. Yurdumun insanı da çoğunlukla A yoğun kişilik yapısına sahip, bir de dış stresleri eklerseniz. Ee ne yapacağız şimdi demeyin.

Stres ile başa çıkmak bir eğitim, yani öğrenilebilir bir şey. Hayatımızı mutlu hale getirmek yani elimizde, yeter ki bunu öğrenelim. Bir B planının olması insanoğlunu kesinlikle rahatlatıyor. İlk önce hayatımızla ilgili B planlarımızı hazırlayalım. Bu bize korkularımızı azaltmada kesinilikle yardımcı olacaktır. 1943 yılında ünlü Amerikalı psikolog Maslow, ihtiyaçlar hiyerarşisi teoreminde şöyle der: 1. Fizyolojik gereksinimler 2. Güvenlik gereksinimi 3. Ait olma gereksinimi 4. Sevgi, sevecenlik gereksinimi 5. Saygınlık gereksinimi 6. Kendini gerçekleştirme gereksinimi. Bu teorem bize en temel olarak hükmedenin yeme, içme, barınma gibi temel ihtiyaçlarımız olduğunu söyler. Böyle olunca da B planlarımız öncelikle bu ihtiyaçlarımızı gidermeye yönelik olması doğaldır. İş, ekonomi, sağlık ve barınma ile ilgili B planları herzaman insanoğlunu rahatlatır, stresi azaltır.

Sonrasında gelen konu olayları nasıl algıladığımızda gizli. Bu da öğrenilebilir birşey. Nasıl mı? Çevremizde o kadar çok kendini geliştirme eğitimi var ki, bireysel yapımıza uygun olanı seçmek te size kalıyor artık. NLP mi, yoga mı ya da ne bileyim hangisi kendi bireysel yatkınlıklarımızın bir sonucu olacaktır seçimlerimiz.

Bir hobi sahibi olmak ta sadece boş zaman doldurmak anlamında algılanmamalı. Hobi ruhu besleyen bir kavram. Hele hele birşeyler de öğreniyorsak bu çok önemli bir edim haline geliyor. Bireysel yatkınlıklarımız bizi ne kadar etkiliyor, farkında mısınız?

Üstün hoca bu bakış açıları ile ilgili olarak TV deki “Küçük Şeyler” programı için yazdığı bir skecinden bahsetti konuşması sırasında. Satranç oynayan bir çift düşünün. Erkek eşinin atını yiyecek. Ama eşi atımı yeme ne olur diyor. Eşi de iyi ama yemez isem bu satranç olmaz, hiç mantıklı değil diyor. O sırada Üstün hoca devreye girip evet satranç olmaz ama aşk olur diyor. Ne kadar güzel bir örnek değil mi? Bize bakış açılarını gösteriyor. Evet atı yememek mantıksız ama aşkı besleyen bir davranış şekli. Evde duyguların hükmü sürüyor. Ama iş yerinde de mantık. Bu bizim yaşamımızı etkileyen bir düşünce yapısı. Nerede davranışlarımızı duygularımız, nerede mantığımız götürecek bunu öğrenmeliyiz. Evet bu da öğrenilebilir bir şey. Aslında yaşam bir öğrenim ve tecrübeler yumağı. Yeter ki ihtiyacımız olanı durduğu yerden bulup çıkaralım, bunu da öğrenelim.

Eğitim aslında davranışa yansımışsa eğitim oluyor. Yoksa gidip bir dolu şey öğrenip ama davranışlarımıza yansıtmaz isek eğitim olmuyor. Sadece boşa geçen zaman oluyor. Eğitim sırasında rasyonel düşünmenin yolu açılırsa önemli. Yani verilen rakamlar ile bilim insanı gibi düşünüp olanlardan kendimize pay çıkarmak önemli. Çıkardığımız payı da davranışa dökmek gerekli. İşte o zaman eğitim hak ettiği değeri buluyor.

Hayatın tadı işte böyle çıkıyor. Tatlı hayatlar diliyorum efendim.

28.01.2009

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.