Bir Kongrenin Ardından!

24 Kasım 2009 02:51 / 4450 kez okundu!

 


29 Ekim sabahı erken başlayan bir uçuş ile Stuttgart’a vardım. Yaklaşık bir saatlik bir tren yolculuğu ile Almanya’nın en önemli kaplıca merkezlerinden biri olan ve Kongre’nin yapılacağı şehir olan Baden Baden’e ulaştım. Bu küçük güney şehrindeki ilk izlenimim çok şaşırtıcı bir şekilde beni takside buldu.

Bütün şehri boydan boya kat eden tünel şehrin merkezindeki trafiği hafifletmek adına yapılmıştı. Küçücük şehirdeki bu teknik yapı gerçekten merkezi trafiği çok rahatlatmış ve şehre rahatlamaya gelen kişilerin konaklama sırasındaki streslerini en aza indirmeyi hedeflemişti.

Sakince otele yerleştikten sonra bir yürüyüşe çıktım. Otelden Kongre Merkezine, aynı zamanda Şehir Merkezine gidebileceğim iki yol vardı. Birincisi banliyö otobüslerinin de sefer yaptığı cadde üzerinden ya da hemen otelimin karşısından girdiğim bir park üzerinden. Elbette hazan mevsiminin tüm renklerini görebildiğim park’ı tercih ettim. Park’a otelimin hemen karşısındaki ara yolu geçerek girdim. İlk etap şehrin hemen yanından akan dere üzerindeki çelik konstrüksüyonlu köprüyü geçmek oldu. Sonra kendimi küçük bir cennette buldum. Sonbaharın son demlerini yaşadığı bu günde sarıdan kırmızıya dek değişen renklerdeki bu ağaçlıkta yürürken bir yanda da çevremde akan yaşamı izleme fırsatı buldum. Spor yapanlar, bisiklete binenler, yürüyüş yapanlar ya da alış verişten dönen insanların yarattığı bu dünya içime bir anda sevinç aşıladı ve bu kongreye katılmakla ne kadar doğru bir karar verdiğimi anladım.

Şehir Merkezi aynı zamanda şehrin çarşısını ve yönetim binalarını içeriyordu. Ama en muhteşemi hafif üşüdükten sonra oturup bir kahve içtiğim cafe oldu. Akşamüzeri olduğu için cafe’nin içi yorgunluk atmak isteyen kişiler ile dolu idi. En önemlisi günü çalışarak bitirmiş bu kişilerin ekonomik krize rağmen yüzlerinin gülüyor olması ve yabancı olmama rağmen selamlaşmayı eksik etmemeleri idi. Avrupalı insanlar bu anlamda çok medeniler. Bir selamı gördükleri insanlardan eksik etmiyorlar.

Neyse gelelim kongreye! 30 Ekim sabahı kongre başladı. Baden Baden’de her yıl aynı dönemde gerçekleştirilen dünyanın en büyük tamamlayıcı tıp kongresi dünyanın her tarafından gelen binlerce hekim katılımcı ile gerçekleşti. Farklı farklı hastalıklar hakkında benimde uyguladığım Homeopati, Neural Terapi, Fitoterapi, Klasik Çin Tıbbı ve Akupunktur, Ayurveda, Ozon terapisi ve daha bir çok alanda yaklaşımlar ve sağaltım yolları hakkında sunumlar yapıldı, fikir teatilerinde bulunuldu. Aynı anda yaklaşık 20 salonda farklı oturumlar, seminerler, workshoplar ve kurslar vardı. Aralarda katılımcıların ziyaret edebildikleri tanıtım standları adeta bir fuar gibiydi. 6 günlük kongre bana mesleki anlamda çok yararlı oldu. Ama çok önemli bir duyguyu da içime yerleştirdi. Üzüntü!

Tamamlayıcı tıp anlamında bütün dünya’da ipi göğüsleyen ve lokomotif görevi gören ülke hep Almanya olmuştur. Bütün bu tıp dallarının (klasik Çin Tıbbı ve akupunktur da dahil olmak üzere) bilimsel temellerini araştırmış ve anlayabileceğimiz normlara oturtmuş ya da son teknoloji ile biyorezonans ve biyofoton teknolojilerini geliştirmiş ya da homeopati gibi bilimlerin temel felsefelerini geliştirenler hep Almanlar olmuştur. Dünyanın diğer ülkeleri de kurnazca bunları almışlar ve ülkelerinde insanlarının sağlığı için kullanmışlardır. İş kendi ülkemize gelince hep çok engeller ile karşılaşmıştır. Ne yazık ki ön yargılar ile ya da ne bileyim diğer nedenler ile bilim insanları ve otoriteler bu yöntemlerin hepsini, haklarında önemli uluslararası periyodik bilimsel dergilerde yayınlanan çok fazla yayını da göz ardı ederek ya da okumayarak red etmişlerdir. Aslında çok da güzel istatistiki sonuçları olan bu araştırmaların ülkemizin bu anlamda gelişimine ne yazık ki hiç katkısı olmamıştır. İşte içime dolan üzüntünün birinci nedeni budur.

Üzüntünün ikinci nedeni ise ülkemiz insanlarının bu basit, ucuz, acısız ve başarıları kanıtlanmış pek çok yönteme hak ediyor olmalarına rağmen ulaşamıyor olmalarıdır. Doğal iyileşmeyi destekleyen ve konvansiyonel tıp ile birlikte veya tek başına kullanılabilen bu yöntemler elbette ehil ellerde yani hekimlerce uygulanmalıdır. Bu konu ile ilgili çalışmalar da otoriteler ve bilim insanlarınca gecikmeden yapılmalı ve insanımızın talep ettiğinde kendi yaşadığı topraklar üzerinde bunlara ulaşması kolaylaştırılmalıdır. Ekonomik durumu iyi olanların yurtdışına çıkıp ulaşabildiği yöntemler olmaktan çıkarılıp ehil ellerde uygulanan, ucuz, isteyen herkesin ulaşabildiği hak ettiği evrensel konumuna yerleşmesi sağlanmalıdır.

Üzüntümün azalması dileğiyle!


Dr. Levent Buda
Homeopati - İntegratif Tıp
23.11.2009

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
25 Kasım 2009 12:09

nuhungemisi

Bu alanı izleyebilmem için ipuçları vermişsiniz. Elinize, dilinize sağlık. Üzüntünüzün giderek daha da azalması dileğimle... Sevgiler.

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.