ForumDuygu Müzesi  Yeni Konu 

Sigara, takım tutmak, aşk ve sıkılmak... Rengin Soysal

13 Mayıs 2009

hurkus

Bir yazının ilk cümlesine benzerler.

O cümleyi bir kere yazdıysan ille de devam etmek, bitirmek istemene.

İlk cümle sana aittir ama arkası senin istediğin yönde gitmez; yola çıkarsın ve kendini hiç planlamadığın bir yerde bulursun çoğunlukla.

Başlangıçlar senin elinde olsa da serencamı nasıl olacak önceden pek kestiremezsin.

Bir de bakarsın ki kendi iradenle başlattığın şeye esir düşmüşsün.

Sigaraya da böyle başlamışsındır, bir takımı tutmaya da...

Büyük olasılıkla tutkuyla bağlandığın aşkının da farkı yoktur bunlardan...

Bir hoşlanmayı bir sevdaya çevirmeyi sen arzu etmiş, sen ‘başarmış’sındır, sonunda ‘başarı’nın kölesi olacağını hesaba katmadan.

Çocuk yaşta ya sevdiğin birinin etkisiyle ya tam aksine seni zorlayanların inadına ya da bir takımın taraftarı olmanın gerekliliğine inanarak veya sadece renklerini sevdiğin için karar vermişsindir buna. Sonra da bir ömür boyu onun yüzünden üzülmüş, sevinmiş, kavga etmişsindir.

Tuhaf hatta komik gelmiyor mu bu size...

Gelmiyor da bana mı kızıyorsunuz bunu söylediğim için...

Kızarsanız kızın, bana ne, ben de düşündüğümü söylemezsem sıkılıyorum.

Bilmediğimi sanmayın, sosyolojik, psikolojik sürüyle gerekçe sayarsınız şimdi siz, düşünürlerden alıntılar yaparak açıklamalar yaparsınız. Peşin cevap vereyim: Elbette öyle. Yoksa ne diye milyonlarca insan peşine takılsın, bir endüstri haline gelsin, bir zamanlar denildiği gibi bir ülkeyi yönetmek için dahi kullanılsın ki...

Yine de ısrarlıyım. Eğlenceli bir oyundur futbol, onu seyrederken, taraf tutmazsanız aynı tadı almazsınız. Ancak oyun bitince, hadi galip geldiyse takımınız bir hoşluk çıkarın sevinin de, yenildiyseniz üzülüp kahretmek pek mi anlamlı sizce? Hele bir de sinirlenmek, saatlerce konuşmak üstüne ve kötü de oynamış olsalar laf söyletmemek tuttuğunuz takıma, bu konuda şakaya gelememek sahiden gülünç gözükmüyor mu gözünüze?

Peki, öksüre öksüre, boğazınız yana yana başladığınız sigaraya ne demeli?

Daha ilk nefeste çok keyif almış da ondan mı devam etmiştiniz sanki...

İçmek için kendinizi zorladınız, zamanla alıştınız, sonunda öylesine bağımlı oldunuz ki vazgeçemiyorsunuz.

Bir deneyin; başlangıçta bir sigara ‘tüttürebilmek’ için çektiğiniz zorluktan daha fazlasını yaşayacaksınız muhtemel ki bırakmaya çalışırken.

Şimdilik bunu istemiyorsanız, ‘sevginiz sürüyorsa’, beraberliğinizden zevk alıyorsanız hâlâ, henüz size bir zararı dokunmadıysa bu da manasız gelecek size biliyorum fakat karar verip de son sigaranızı tellendirmenizin üzerinden belirli bir süre geçince hiç de ‘onsuz olunmayacak’ bir şey değilmiş, anlayacaksınız.

Ne keyfiniz kaçacak ne onu arayacaksınız, tersine, ağzınızın tadı artacak.

Çoğu kez böyledir, aşklarımız bile.

Birini görür, hoşlanırız. Onun hoşumuza gidecek yanlarını özellikle ararız. Bulduklarımızı abartır, bulamadıklarımızı hoş görürüz. Aşkı biz başlatırız aslında; hayallerimizle, bazen kendimizi aldatarak bazen küçük şeylere büyük anlamlar atfederek biz besleyip, büyütürüz. Sonra o aşka esir olur, onun için yanarız.

Aşk olmasa, belki sigara, belki futbol olmasa “hayatın zevki olmaz” mı diyorsunuz?

Haklısınız, bunlardan haz duyuyorsunuz da peki, hiç sıkılmıyor musunuz?

Ben sıkılıyorum mesela...

Sıkıldığını söylemeyip de bin bir mazeret uyduranlardan sıkılıyorum bilhassa.

Çıkıp konuşuyorlar koca koca adamlar/ kadınlar, “efendim, aradığımı bulsaydım neden ayrılayım ki; çok saygım var ama biz anlaşamadık; hayata aynı pencereden bakmadığımızı fark ettim” diyerek bahanelerini sıralıyorlar.

On yıl, on beş yıl, yirmi yıl, yirmi beş yıl hatta otuz yıl sonra anlıyorlar aradıklarını bulamadıklarını, anlaşamadıklarını, hayata ‘aynı pencereden’ bakmadıklarını.

Hayır, etrafa karşı böyle konuşmanın bir mahsuru yok, onlar nasılsa inanmıyorlar da, asıl ayrıldıkları kadına/adama ayıp ediyorlar.

“Sıkıldım” deyin yahu, emin olun daha az kırıcı olur.

İnsan sıkılır çünkü, bu normaldir.

Olur a zaten karşınızdaki de sıkılmıştır, onca zamandan sonra sıkılmanın doğal olduğunu kabullenmiştir yalnızca.

Kalkıp “sen benim aradığım insan değilmişsin” diyene kadar, yaptığınızı rasyonalize etmeye uğraşana kadar, “sıkıldım” diyecek kadar dürüst olun, herkes anlar.

Kibarlıklarından, daha genç birine rastlamadan neden sıkılmadığınızı da sormazlar merak etmeyin...

Sıkılınca da üzülmeyin; sıkıldığınız şeyler ne kadar çoğalırsa, sevdiğiniz şeyler o kadar kıymetlenir.

Taraf
12.05.2009
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0