ForumDuyurular  Yeni Konu 

Ayı olmayı öğrenme merkezi

08 Haziran 2008

hurkus



İşkenceyle dans ettirilen, trafik kazası geçiren ya da avcılar tarafından vurulan ayıların kaderini Bursa Karacabey’deki Ovakorusu Ayı Barınağı değiştirdi. Türkiye’deki ilk ve tek barınakta ayılar özüne dönüyor, yaşamlarını burada sürdürüyorlar.

Pakize, Elizabeth, Derya, Deniz, Oya, Şakir, Umut, Datvi, Poyraz... Onlar ya yıllarca işkence yapılarak dans ettirilen ya anneleri avcılar tarafından öldürüldüğü için yetim kalan ya da trafik kazası geçiren ayılar... Yaşları 2 ile 35 arasında değişiyor. Şimdi eski acı dolu hayatlarına veda ettiler ve Bursa Karacabey’deki Ovakorusu Ayı Barınağı’nda yabani hayvan gibi yaşamayı yani ayı olmayı öğreniyorlar.

1995’te Türkiye’de ayı sayısının 6 bin civarında olduğu biliniyor. Şu an 12 bin olduğu tahmin ediliyor. Bunlar doğal ortamda yaşıyor ama 60’ının geçmişte gördüğü kötü muamele ve evcilleştirmeden doğan sorunları 10 hektar arazi üzerine kurulan barınakta unutturulmaya ve doğal ortama yeniden alıştırılmalarına çalışılıyor.



Bu barınağın temeli 1994 yılında atıldı. Finansal desteği Dünya Hayvanları Koruma Derneği’nin verdiği proje Turizm Bakanlığı, Orman Bakanlığı ve Uludağ Üniversitesi işbirliğiyle hayata geçirildi. Türkiye’nin dört bir yanında ve özellikle tatil yörelerinde çingenelerin oynattığı ayılar düzenlenen operasyonlarla teker teker alınarak bu merkeze taşındı. Zira 4915 sayılı Avcılık Kanunu’na göre insanların elinde yaban hayvanı bulundurması yasak. Bulundurana 30 bin YTL ceza kesiliyor.

Yaban hayvan uzmanı ve veteriner hekim Özgür Kollu o zamanlar bu barınağı kuran Dünya Hayvanları Koruma Derneği adına çalışan, bu operasyonlara bizzat katılan bir isim. Şimdi Doğa Koruma ve Milli Parklar Bursa Şube Müdürlüğü’nde görev yapan Kollu ‘Hayvanları aldığımızda ayı demeye bin şahit isterdi. Kızgın tavalarla işkence yapılmış, dayak atılmış, aç bırakılmıştı. Zincir ve tasmaları vardı. Hayvanlar 80-90 kiloydu. Oysa 350-500 kilo arasında olmaları gerekiyor. Bazıları kötü beslenme ve işkenceye bağlı olarak gelişen katarakt yüzünden kör olmuşlardı. Köpeklere benzetilmişti’ diyor.



‘Uludağ Üniversitesi’nde hocalarla birlikte bu ayıların dış görünüşlerindeki eksiklikleri giderdik’ diyen Kollu yeme rejimiyle hayvanlara kilo aldırdıklarını, sonrasında bu hayvanların ayı olduklarını öğrenebilmesi için eğitim programlarına başladıklarını söylüyor: ‘Ağaç kovuklarına, suyun içine, taşlarına altına gıda koyuyorduk. Ayılara yemek verilmiyor ve kendisinin bulması sağlanıyordu. Böylece arama, iz sürme, kendi yiyeceğini kendisinin bulması öğretiliyordu. Altı ayda eski davranışlarından yavaş yavaş sıyrıldılar.’



Proje 1997’de amacına ulaşınca Orman Bakanlığı’na devredildi. Karacabey’de şimdi kullanılan merkez yapıldı. Şimdi ise Pro Animale bu merkezin sponsoru. Çevre ve Orman Bakanlığı ise yapılan çalışmaları denetliyor. Bu ayılar hayatlarının sonuna kadar Karacabey’de kalıyor. Özgür Kollu ‘Vahşileştirme yüzde 90 başarılı oluyor ama yüzde 10’luk pay çok önemli. Ne yaparsınız yapın bu hayvanda insan sevgisi var. Bir kişi elma atarsa yine insana alışabilir. O nedenle ayılar doğal ortama bırakılmıyor’ diyor. Bir ayı doğada ortalama 30 yıl yaşıyor. Ama Karacabey’de ekmek elden, su gölden olduğu için 35-40 yıl yaşayabiliyor.



BARINAĞA gelen ayıların isimleri değiştiriliyor. Çünkü eski isim tekrar edildiğinde geçmişteki gibi tepki verebilir. İsimler nasıl mı bulunuyor? Özgür Kollu ‘O an yanımızda kim olursa onun ismi veriliyor. Belçika Prensesi II. Elisabeth buraya gelmişti, onun ismini bir ayıya vermek istediğimizi söyledik ve çok sevindi; yaptığı bağış miktarını da artırdı. Yabancıların isimlerini ayılara verdiğimizde kimisi sevincinden gözyaşlarına boğuluyor. Ama istemeyen de var. Uludağ Üniversitesi’nde bir profesörün ismini ayıya vermek için izin istedik, ‘İsmimi bir ayıya mı vereceksiniz! Ne münasebet’ diye tepki gösterdi. Ama aynı üniversiteden bir başka profesör, ikizlerinin adının Derya ve Deniz olduğunu, o zaman alınan ikiz ayılara onların isimlerini vermemizi istedi, biz de verdik. Hoca ayıları görmeye geldiğinde ‘Benim Deryam ile Denizm diye seviyordu.’



AYI, çabuk öğrenebilen ve düşünebilen bir hayvan. Örneğin giyotin kapıyı açmayı birkaç denemeyle öğrenebiliyorlar. Biri giyotin kapıyı kaldırıyor, diğeri içeriden dışarı çıkıyor. Sürme kapıları da açmayı biliyorlar. Özgür Kollu şunları anlatıyor: ‘Barınağın etrafı elektroşok sistemiyle çevrili. Hayvanları serbest bıraktığımızda koşup oynarken oraya bir çarpılıyor, üçüncüsünde öğreniyor ve bir daha yaklaşmıyor. Kendisine verilen meyveler o tellere takıldığında meyveyi oradan dalla çekiyor.’



ÖZGÜR Kollu bu merkeze ayıları toplarken pek çok dramatik duruma şahit olmuş. Kendisini üzen anekdotları şöyle anlatıyor: ‘Anzak adında bir ayımız var. Bu ayıyı Kuşadası’ndan aldık. Anzak’ı uyutmayı bile düşündüm. Çünkü çingeneler hayvanının ağzına zincir takmışlar. Zincir o kadar sert çekmişler ki alt çenesi üst çenesinden ayrılmıştı. Baktık hayvan kendi fonksiyonlarını yerine getiriyor, aç kalmıyor biz de hayvanı kendi haline bıraktık. Anzak şimdi 16-17 yaşında. Bir de Ayvaz var, Sarıyer’den almıştık. Ameliyat için hayvanı uyuşturmaya çalıştığımızda uyuşmuyordu. Alkolikti. Bira şişesine tepki veriyordu. Şimdi 35 yaşında ve son günlerini yaşıyor.’



AYILAR her şeyi yiyebiliyor. Pişmiş yemekten meyveye kadar her şeyi tüketiyor. ‘Armudun iyisini ayılar yer’ sözü de doğru. Ayılar meyveyi çok seviyor. Elma, kavun, karpuz, ayva gibi her türlü meyveyi yiyorlar. Bu barınakta ayda iki ton elma tüketiliyor. Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ, ayılar için özel ekmekler yapıldığını bile söylüyor: ‘Üzüm, fındık, fıstıkla yapılan ekmeklerden bir ayı bir tane yiyor. Bu ekmekleri Karacabey’de fırında yaptırıyoruz. Geçenlerde bir ton erik aldık. Köpek mamasını da seviyorlar.’



PROJEYİ şimdi Uludağ Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve Pro Animale Türkiye Temsilcisi Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ yürütüyor. Datvi ve Poyraz’ı bu merkeze getiren isim de yine Aytuğ ve Uludağ Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden Dr. Hüseyin Cihan. Datvi’nin geçen kasım ayında fotoğrafçı-belgeselci Cemal Gülas’tan alınarak bu merkeze getirilmesi kamuoyunda gündem yaratmıştı. 11 aylık olan Datvi’yi Rize’den alan Aytuğ ve Dr. Cihan ise bütün tepkileri üzerine çekmişti. Aytuğ ‘Datvi şu ana kadar gördüğüm en problemli yavruydu. Kendisini ayı görmüyordu. İnsanlar bizi çok suçladı; madem bu kadar çok hayvan seviyorlardı da neden hiçbirisiyle ilgilenmediler. Ben 1980’de üniversitede okuyordum, o dönemde bile Datvi’yi aldığım zamandaki gibi sorgulanmadan yargılanmadım’ diyor.



Bir başka yavru ise Poyraz’dı. Onun gelişimini Hüseyin Cihan anlatıyor: ‘2006 yılının şubat ayında Poyraz’ı bulduğumuzda pembeydi. Annesi öldürülmüş, kendisinin bir bacağı tamamen delikti. Adapazarı’nda bulunmuştu. Süt ve yumurtayla besledik. İdrarını annesinin uyarısıyla yapması gerekiyordu, annesi yoktu. Biz uyarıyorduk. Şimdi iki yaşında.’


idondas@stargazete.com
7 Haziran 2008
08 Haziran 2008

Moshe

Rafik Schami adlı yazarın Gece ile Sabah Arasında Yolculuk adlı romanı Almanya'dan Arabistan'a eski bir dostu mutlu etmek için Arabistan’da gösteriler sunmak için yola çıkan bir sirk ekibinin Arabistan'da geçirdikleri dramatik olayları konu ediyor.

Sirk çalışanlarından birisi Ayıların eğitiminden sorumludur. Fakat ayılarla o kadar samimi ki onları kendi evlatları gibi seviyor ve hiç bir zaman hiç bir ayıya kötü davranmamış.

Sirk'in patronu olan Valentin ayı yetiştiricisine onları ne kadar bu kadar önemsediğini sorar ve çok ilginç bir cevap alır, "Patron onlar bizden önce bu dünyada çok daha farklı bir medeniyet kurmuşlar. Biz insanlar gelmeden önce ayılar bizim gibi medeni şartlarda dünyanın her yerinde yaşayan bir toplulukmuş. Ama insanlar onların elinden her şeyi alınca ayılarda çareyi daha doğal yerlere kaçmakta bulmuş. Bu yüzden onları çok önemsiyorum" der. Patronu ise "Bunları nerden öğrendin sen" diye sorunca muhatabı gülümseyerek "Onlarla her gece konuşuyorum patron" der. :)

Belki de olan buydu geçmişte. Kim bilebilir?
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0