son yaprak
|
Nice asırlar öncesiydi. Henüz insanoğlunun adı dünyaya dokunmamıştı. Melekler ellerinde sevgi tohumları yeni yeni iniyorlardı dünyaya. Beyaz beyaz kanatları ince rüzgârları serpiyordu masmavi semaya. Sevginin dünyaya serpileceği müjdesini alan toprak tüm yeşillikleri, mavilikleri, çiçekleri, ağaçlarıyla süsledi dünyayı. Daha önce hiç yaşanmamış bir atmosfer sarmıştı dünyayı.
Masmavi okyanusların üzerinde bile büyüleyici bir biçimde dolaşıp uçuşuyordu kelebekler. Pırıl pırıl parlayan güneşle oluşan tatlı meltemler esiyor, pıtır pıtır masum yaz yağmurları yağıyordu. Büsbütün alaca bir mutluluğu bekliyordu dünya artık.
Ve melekler adım adım indiler semadan. İnsan adında sevgi tohumlarını attılar toprağa. İnsanoğluna bahşedilmişti artık tüm yeşillikler, maviler, kızıllarla son bulan gün batımı...
Toprağın soğukluğu, güneşin ayazı herşey mutluluk veriyordu insana o zamanlar. Şu dünyada nefes alabileceği şeyle yaşıyordu; sevginin getirdiği mutlulukla.

Ama insan yetinmedi. Daha üstün bir duygunun var olduğunu düşünerek saptı. Nerden geldiğini unuttu. Betonlaşan kalbiyle topraktan uzaklaşarak beton katlar dikti. Daha çoğu diye bağırarak kardeşlerini vurdu. Kalplerinin sadece somutlaşan kısmını bedenlerinde taşımaya başladı. Yeşilleri kana bulayıp maviyi yok etmek istedi. Unuttu sevdiklerini, durmadan kanattı. İnkar etti gökyüzündeki yıldızları, ayı. Yürekten ağlamayı, birbirine çıkarsızca sarılmayı unuttu. Kendinden habersiz açan bir tohumdu artık. Toprağı nefessiz bıraktı. Çünkü toprak insanoğluna nankörlük yaptıracak kadar iyilik yapmıştı. Kim suçluydu peki? Toprak mı yoksa kanatılan yeşiller mi? Yoksa yüreklerini yerinden kazıyıp yerine beton kalplerini diken insanlar mı? Kıyıda köşede kalan, haykırarak ağlayan güzellikler ise tıpkı insanların katledip de sevgiden koparamadığı insanlara sesleniyordu. Yüreğini, benliğini saklayan birkaç insan da nefes alamadı bu dünyada. Onlar da tek tek özledikleri semaya ulaştılar. Semaya çıkarlarken gözyaşları düşüyordu dünyaya sonbahar yağmurları olarak. Kiminin gözyaşı bir ağacın son yaprağından akan son damla oluyor, kimininki bir çiçeği canlandırıyor, kimininki de penceremde yağmur damlalarıyla yorgun silüetleri halen benimle paylaşıyorlar, bu dünyada kalan tek gerçeği yine en soğuk yangınlarıma gömüyorlardı.
O sularda yaşayanlar bu dünyada boğuldular.
Ama her zaman mühürlü ve tazelenen en güzel yerde kaldılar...
Fotoğraf: (Enes F. OCAKLI) Kocaeli-Derince
|