ForumGüncel Politika - İskender'in Düğümü  Yeni Konu 

"Türkiye'de her dine baskı var"

21 Eylül 2008

hurkus





ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan yıllık ‘Uluslararası Dini Özgürlükler raporunda Türkiye’de devletin anayasal olarak dini özgürlüklerin uygulanmasına saygı göstermesine rağmen, ‘laik devleti koruma’ gerekçesiyle askeri ve sivil bürokrasinin İslami ve diğer dini gruplara kısıtlamalar getirdiği ifade edildi.

Raporun 1 Temmuz 2007-30 Haziran 2008 tarihlerini kapsayan Türkiye bölümünde konuya ilişkin siyasi gelişmeler arasında, AKP hakkında açılan kapatma davasıyla birlikte üniversitelerdeki başörtüsü yasağının kaldırılmasına dair Anayasa değişikliğinin iptal edilmesi kararı da yer alıyor. Roporda yer alan ifadeler şöyle;

“Anayasa’da yer alan inanç özgürlüğü, dini ibadetlerin yerine getirilmesi konusunda serbestlik sağlarken bir taraftan da laik devletin bütünlüğüne ve varlığına ilişkin Anayasal hükümlerle bu haklar sınırlanıyor. Devlet dini özgürlüklerin uygulanmasına saygı gösterirken, ‘laik devleti’ koruma gerekçesiyle İslami ve diğer dini gruplara bazı kısıtlamalar uyguluyor ve üniversiteleri de içeren tüm devlet kuruluşlarında İslami ifade biçimine önemli sınırlamalar getiriyor.”

Raporda, şubat 2008’de Parlamentonun üniversitelerde türban yasağının kaldırılmasına yönelik Anayasa değişikliklerini kabul ettiğini, Anayasa Mahkemesi’nin, üniversitelerde türbana izin vermeyi amaçlayan bu değişikliklerin, devletin laik yapısını ihlal ettiği, dolayısıyla da Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal ettiğini belirtiyor. Raporda tüm anayasal girişimlerin sonuçsuz kaldığı ve Türban sorununun varlığını koruduğu bilgisi yer alıyor. Rapor, devlet dairelerinde, kamu okullarında İslami başörtüsünün takılmasına ilişkin geniş yasağın halen sürdüğü belirtilerek “Devlet ‘İslami aşırılıklar’ın karşısında durmaya devam ediyor” deniliyor.

Raporun bir sonraki bölümünde; “Ordu, yargı, bürokrasi ve diğer laik grupların, İslami köktendincilik olarak tanımladıkları duruma karşı bir kampanya düzenlediği’’ ifadesi kullanılanarak bu grupların dini köktenciliği ‘seküler devlet’e karşı bir tehdit olarak algıladığı belirtiliyor. Raporda, ‘’Milli Güvenlik Kurulu ve Genelkurmay, kategorik olarak dini köktendinciliği kamu güvenliğine karşı bir tehdit olarak değerlendiriyor’’ ifadesi yer alıyor.

Mart 2008’de Yargıtay Başsavcısı’nin, AKP hakkında ‘’laikliğe karşı faaliyetlerin merkezi haline geldiği’’ gerekçesiyle kapatma talebinde bulunduğu hatırlatılarak, konuya ilişkin Anayasa maddesi anlatılırken, Rapor, 1 Temmuz 2007-30 Haziran 2008 tarihleri arasındaki dönemi kapsadığından, Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi kapatmama yönündeki kararına yer verilmiyor.

Türkiye’deki dini azınlıkların hukuki statüsünün Lozan’dan itibaren tanımlandığını bildiren rapor azınlıkların statüsü ve demografik yapısı hakkında geniş bilgilere yer veriyor. Raporda, dini azınlıkların inançlarından dolayı kamu kurumlarında meslek edinmelerinin fiilen engellendiği dile getirilirken, aynı zamanda ibadet ve eğitim konularında da zorluklarla karşılaştığı anlatılıyor. Dinsel ifadeler ve konuşmaların yasal olmasına rağmen bazı Müslümanların, Hıristiyan ve Bahai’lerin misyonerlik faaliyetlerinde bulundukları gerekçesiyle çeşitli sınırlamalara tabii tutulduğu belirtiliyor.

Raporda ayrıca şu ifadelere de yer veriliyor; “Dini eğitim, inanç ve ve ibadete ilişkin toplumsal baskı ve ayrımcılık haberleri basında yer aldı. Raporun kapsadığı dönemde, Müslüman olmayanlara yönelik şiddet dolu saldırılar ve devam eden tehditler, bir baskı atmosferine yol açtı ve Müslüman olmayan bazı grupların özgürlüğünü azalttı. Birçok Hıristiyan, Bahai ve Müslüman, toplumsal kuşku ve güvensizlikle karşılaştı ve daha radikal İslami unsurlar, Yahudi karşıtı duyguları dile getirmeye devam etti. Ayrıca İslam’dan başka dinlere geçmek isteyen kişiler bazen yakınlarından ve komşularından gelen sosyal tacize ve şiddete uğradı.’’

Türkiye’nin 70 milyonu aşan nüfusunun yüzde 99’unun Müslüman olduğu kaydedilen raporda, yaklaşık 65 bin Ermeni Ortodoks Hıristiyan, 23 bin yahudi, ve sayıları dört bin civarına ulaşan Rum ortodox Hıristiyan bulunduğu yazılıyor. 1923 Lozan anlaşmasında ‘azınlık’ kavramının ‘Müslüman olmayan azınlıklar’ şeklinde tanımlanmasına rağmen rağmen hükümetin sadace bu üç yasal grubu azınlık olarak belirlediği söyleniyor.

Raporda, hükümetin hem finansal hem de yasal düzenlemelerle dinsel örgütlenmeleri denetlediği bilgisi yer alıyor. Rapora göre yine bazı dini grupların özellikle de Alevilerin Diyanet’i eleştirdiği; ‘Diyanet Sünni İslam inancına ağırlık vererek diğer dinleri dışarıda bırakacak şekilde hareket ediyor’ dediğini yazıyor.


21.09.2008
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0