ForumGüncel Politika - İskender'in Düğümü  Yeni Konu 

Ve savaş...

09 Ağustos 2008

hurkus



İnsanlar hem hayatı değiştirirler hem de değiştirdikleri hayata uyum sağlamakta zorlanırlar.

İnsanlığın ortak ruhunda yer alan değişme isteği ile değişmeme isteğinin yarattığı gerilim hiç bitmez.

Ve hep eskiyle yeni yan yana durur.

Birbiriyle çelişen iki gerçeğin keskin bir şekilde birada bulunduğu kırılma noktaları, büyük dönüşüm zamanlarıdır.

Bugün de dünya, tarihin en büyük dönüşümlerinden birini yaşıyor.

Bir yandan iki yüz yıl önce tarihte kendini gösteren “ulus-devlet” modeli ortadan kayboluyor, bir yandan iki yüz yıllık alışkanlıkların yarattığı saplantılar varlığını sürdürüyor.

Avrupa gibi daha gelişmiş diyarlarda geleceğin işareti ortaya çıkıyor, sınırlar kayboluyor ama daha az gelişmiş topraklarda eskinin “sınır ve toprak” alışkanlıkları devam ediyor.

Toprağın önemini yitirdiği bir çağda insanlar hâlâ “toprak” için birbirlerini öldürebiliyorlar.

Bunu önlemek şimdilik imkânsız.

Daha epeyce bir zaman, insanoğlu çağa tümüyle adapte olana kadar, eski alışkanlıkların yarattığı çatışmalar da orada burada patlayacak.

Hemen kuzeyimizde dün yeni bir çatışma meydana geldi.

Osetya, Gürcistan ve Rusya birbirlerine karşı askerî güç kullanmaya koyuldu.

Birbirlerinin topraklarını bombalayarak insanları öldürüyorlar.

Bütün toplumların birbirine değdiği, bir yerdeki hareketin başka yerdeki başka bir hareketi doğrudan etkilediği bu çağda, bu savaşın sadece savaşanların arasında kalması mümkün değil.

Ya dünya elbirliğiyle bu çatışmayı durduracak...

Ya da dünyanın başka güçleri bu savaşın içinde taraf olacak.

Savaş hemen durdurulamazsa mutlaka bir yanından büyüyüp genişleyecek.

En azından karşılıklı tehditler, alarma geçmeler, asker kaydırmalar göreceğiz.

Türkiye’nin de bütün bunlardan etkilenmemesi mümkün değil.

Askerî açıdan da, ekonomik açıdan da bölgemizdeki her savaş bizi etkiler.

Sürmesi halinde bu savaş da etkileyecektir.

Amerika’nın ve NATO’nun, Rusya’nın Gürcistan’a asker sokmasını sessiz karşılayamayacağını düşünürsek, bir NATO müttefiki olan ve Amerika’yla yakın ilişkiler sürdüren Türkiye’nin de bundan etkilenmek zorunda kalacağını anlarız.

Dışarısı karıştığında “içerisi” daha önem kazanır kaçınılmaz olarak.

İçeride sağlam olamazsanız, dışarıda sağlam olmanız imkânsızdır çünkü.

Ne yazık ki bu tehlikeli zamanda “içerisi” sağlam gözükmüyor.

Ortaya çıkan her gerçek, “devlet” dediğimiz teşkilatın zaaflarını ortaya koyuyor.

Yıllar boyunca, devlet çete üretmiş burada.

Çetelere göz yummuş.

Hukuk dışına taşmakta bir sakınca görmemiş.

Halkına gerçekleri anlatmamış.

Daha da ötesi anlatılmasını yasaklamış.

“Derin devlet” dediğimiz gizli ve kanlı bir örgüt hayatın her zerresine nüfuz etmiş.

Sauna Çetesi denilen bir çetenin yargılanması sürerken yeni gerçekler ortaya çıktı.

Bu çetenin sahip olduğu bombalar da Ergenekon üyelerinin elinde bulunan bombalarla aynı numaralara sahip.

Belli ki aynı kaynak bunların hepsine silah ve bomba dağıtmış.

Bunları kullanma özgürlüğü bağışlamış.

Şimdi bu özgürlük kısıtlanmaya, çeteler yavaş yavaş ele geçirilip yargılanmaya başlayınca birdenbire terör olayları da arttı.

Anlam veremediğimiz saldırılar, patlamalar, cinayetler oluyor.

Nedense bunları bir türlü aydınlatamıyoruz.

Aksine Güngören saldırısında olduğu gibi bazılarının üstünü kapatmaya uğraşıyoruz.

Biz Güngören’le ilgili gerçekleri saklamaya uğraşırken bakıyoruz ki adını daha önce hiç duymadığımız bir örgüt havan topuyla bir askerî kışlayı hedef alarak bomba atıyor.

Bu tür saldırıların üstesinden gelebilmenin tek yolu bence şeffaflaşmak.

Gerçekleri halkla paylaşmak.

En azından halka yalan söylememek.

Ama devlet şeffaflaşmaya henüz alışamadı.

Bu “karanlık” ise güçlülüğü değil zayıflığı sağlıyor.

Türkiye’nin güçlenmesinin tek yolu devletin ardına saklandığı o kalın perdeyi kaldırmak.

Bunun için yeni reformlar yapmak.

Hem ülkenin içinde hem de dışında bombaların patladığı bu günlerde bu daha da acil bir ihtiyaca dönüşüyor.

Ergenekon’u yakalayarak, suça karıştığından kuşkulanılan emekli orgeneralleri bile tutuklayarak Türkiye bir yanıyla yeni bir dönemin, yeni bir devletin haberini veriyor...

Ama Güngören’de gerçekleri saptırarak, halka doğruları söylemeyerek de eski alışkanlıklarını sürdürüyor.

Dünya gibi Türkiye de bir geçiş döneminde.

Yeni ve eski yan yana duruyor.

Gürcistan’da patlayıveren savaş dünyanın ne kadar “kırılgan” olduğunu gösterdi.

Bu tehlikeli kırılganlığın etkisinden kurtulabilmek için “içeride” mutlaka sağlam olmalıyız.

Sağlamlık bizim için “yeni” bir durum.

Ve yeniye geçerken de zorlanıyoruz.

Ama süratle hareket etmezsek, dünyanın sürprizlerle dolu bu çağında ani bir gelişme bizi de sürükleyiverir.

Elbette başımıza ne gelirse gelsin sonunda “yeni” bir hayat tarzı belirleyeceğiz.

Ama eskide ayak sürümek, bu geçiş döneminde bize gerektiğinden fazla bedel ödetir.


Taraf Gazetesi
09.08.2008
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0